65 ülkeden 3 bin işadamı MÜSİAD tarafından düzenlenen
14. Uluslar arası İş Forumu (IBF) Kongresi’nde bir araya geldi.
Kongrede konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, değişimi
izlemekle yetinenlerin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da esen rüzgara
göre hareket etmek zorunda kalacaklarını kaydetti. Erdoğan, “Değişime
hükmedenler, değişimi yönlendirenler ise kendileri, toplumları, ülkeleri adına
belirleyici konumda olacaklardır'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin,
G-20 üyesi bir ülke olarak, hasar tespiti yapmak, çözümler geliştirmek,
tedbirleri hayata geçirmek adına G-20 zirvelerine katıldığını ve önerilerini
orada dile getirdiğini anlattı.
Küresel finans krizinin her ülkeye ve
küresel ekonomiye önemli mesajlar verdiğini belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
''Ancak, bu mesajlardan özellikle bir tanesini, bütün bir
insanlık olarak çok iyi okumak, çok iyi anlamak ve gereğini de yerine getirmek
durumunda olduğumuz açıktır. Küçük bir köye dönüşen dünyamızda, yoksulun daha da
yoksullaştığı, zenginin daha da zenginleştiği bir sistemin sürdürülebilir
olmadığı açıktır. Bir kesim, sınır tanımaksızın tüketirken, sınır tanımaksızın
hırsla kazanırken, diğer bir kesimin, küreselleşmenin aracı olan televizyon ve
internetten bunu sadece seyrediyor olması, vicdanları yaralamakta, adalet
duygusunu zedelemektedir. Özellikle İslam ülkelerinin, İslam ülkelerindeki iş
adamlarının, bizim medeniyetimize, inançlarımıza, kültürümüze tamamen zıt olan
bu eşitsizlik üzerinde daha fazla durmalarının önemli olduğunu düşünüyorum.
Bizler, diline, inancına, derisinin rengine asla ve asla bakmadan,
komşuluk hukukunu yücelten, komşusunu adeta kardeşi gibi gören bir medeniyetin
mensuplarıyız. Yine bizler, tamamen bu topluluğu kast ediyoruz, kanaat gibi
eşsiz bir kavramı, eşsiz bir hayat anlayışını her an göz önünde bulundurması
gereken bir kültürden, bir medeniyetten geliyoruz. Yoksulluk sorunu, hiç
şüphesiz bizim ortak sorunumuzdur. Açlık sorunu, hiç şüphesiz bizim ortak
sorunumuzdur. Dünyanın çeşitli coğrafyalarını tehdit eden salgın hastalıklar
sorunu bizim ortak sorunumuzdur. Çevre kirlenmesi, küresel ısınma, su sorunları,
herkesten önce bizim ortak sorunlarımızdır. Hangi coğrafyada olursa olsun, tabii
afetlerle mağdur duruma düşmüş insanların sorunu bizim ortak sorunumuzdur. Aynı
şekilde, terör nedeniyle, çatışmalar nedeniyle, iç savaşlar nedeniyle masum
sivillerini yitiren toplumların sorunu bizim ortak sorunumuzdur. Şunu asla
unutmayınız. Pakistan'da sel felaketinde ölen çocuklar bizim çocuklarımızdır.
Şili'de, Haiti'de depremde ölen çocuklar yine bizim elimizi uzatmamız gereken
çocuklardır. Sudan'ın çocukları, Bağdat'ın çocukları, Kabil'in çocukları,
Gazze'nin çocukları elbette ki bizim çocuklarımızdır.
Dünya bu sorunlara
sırtını dönse bile biz sırtımızı dönemeyiz. Dünya sessiz, tepkisiz kalsa bile,
biz sessiz, tepkisiz kalamayız. İşte onun için, bölgesel ve küresel meselelere
daha fazla eğilmek, barış adına daha fazla çaba harcamak, küreselleşmede söz
sahibi, değişimde pay sahibi olmak zorundayız. Onun için bu topluluğun üzerinde
çok önemli görevler var. Biz gelişmeleri izlemekle, uzaktan seyretmekle
yetinemeyiz değerli kardeşlerim. Barışı tesis etmediğimiz müddetçe, insanlığın
vicdanında adalet duygusunu tamir edemediğimiz müddetçe, yeni ve daha büyük,
daha yıkıcı krizler dünyamızı tehdit etmeyi
sürdürecektir.''
İstanbul, uluslararası bir finans merkezi olma
yolunda emin adımlarla ilerliyor
Recep Tayyip Erdoğan,
İstanbul’un son dönemdeki yoğun gayretleri neticesinde uluslararası bir finans
merkezi olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini ifade etti. Erdoğan, “Hızla
büyüyen ekonomisiyle, hızla gelişen yatırım ortamıyla, iş gücüyle, coğrafi
imkanlarıyla Türkiye, her yatırımcıyı, girişimciyi, Türkiye ve İstanbul
üzerinden iş ilişkileri kurmak isteyen tüm işadamlarını ağırlamaktan büyük
memnuniyet duymaktadır. Devletin ilgili tüm kurumları, ilgili bakanlıklarımız,
MÜSİAD gibi sivil toplum örgütlerimiz, bizzat şahsıma bağlı olarak çalışan
Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansımız, her an sizlere yardımcı
olmak için seferber durumdadır” diye konuştu. 65 ülkeden MÜSİAD'ın fuarına
katılan misafirlerin, İstanbul'un, buluşturan, tanıştıran, kaynaştıran vasfını
ve imkanlarını en iyi şekilde değerlendirmeleri dileğinde bulunan Erdoğan,
''Burada yeni dostlukların kurulmasını, yeni işbirliklerinin oluşmasını, yeni
ortaklıkların tesis edilmesini önemsiyor; bunların kalıcı olmasını temenni
ediyorum'' diye konuştu.
“Eğer Türkiye’yi
istemiyorsanız çıkın bunu açıklayın, bizi oyalamayın”
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda ''Eğer Türkiye'yi
istemiyorsanız çıkın bunu açıklayın. Bizi oyalamayın. 'Hayır biz sizi
oyalamıyoruz' demek suretiyle kendilerine bazı formüller uyduruyorlar'' dedi.
Türkiye ekonomisinin, son yaşanan küresel finans krizinde direncini ve
dayanıklılığını test etme imkanı bulduğunu söyledi. 2002 sonundan itibaren
gerçekleştirilen yapısal reformlar sonucunda Türkiye'nin, küresel finans krizini
en az etkiyle atlatan ülkeler arasında yer aldığını belirten Erdoğan, ''Küresel
krizi, tamamen kendi yöntemlerimizle ve kendi kaynaklarımızla aştık ve aşıyoruz.
Uluslararası Para Fonu'na bu süreçte ihtiyaç duymadık ve artık 3 yıl oldu
stand-by anlaşmasını da imzalamadık. 8 yıl önce bizim IMF'ye olan borcumuz 23,5
milyar dolar idi. Ama şu anda 6 milyar dolara düştü'' dedi.
Gelişmiş ülke
ekonomilerinde ciddi daralmalar yaşanırken, Türkiye'nin, son üç çeyrekte büyüme
kaydettiğini anımsatan Başbakan Erdoğan, 2010 yılı ilk çeyreğinde ekonominin
yüzde 11,7 oranında büyüyerek dünyada 4'ncü en hızlı büyüyen ekonomi olduğunu
kaydetti. Erdoğan, 2'inci çeyrekte büyüme oranının yüzde 10,3 olarak
gerçekleştiğini ve Türkiye'nin dünyada 3'üncü sırada yer aldığını, aynı şekilde,
tüm dünyada işsizlikteki artış devam ederken, Türkiye'de işsizliğin, her ay
2-2,5 puanlık düşüşler kaydederek gerilediğini söyledi.
2009'da tüm
dünyayla birlikte ciddi daralma gösteren ihracatın, 2010 yılında ciddi artışlar
kaydettiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: ''Turizm gelirlerimizin küresel
krizden etkilenmediğini de memnuniyetle müşahede ediyoruz. 2009 yılı turizm
gelirimiz 2008'e kıyasla çok çok küçük bir düşüş kaydetti. 2010 yılında ise
gelirimizin 2008 rakamlarını aşacağını tahmin ediyoruz. Elbette temkini, mali
disiplini elden bırakmıyoruz. Büyük ve güçlü ekonomisiyle, istikrar ve güven
zeminindeki politikalarıyla, barışçı ve aktif dış politikasıyla Türkiye,
yatırımcılara, girişimcilere eşsiz fırsatlar sunuyor. Demokratikleşme yolunda
attığımız adımlar, Avrupa Birliği ile sürdürdüğümüz katılım müzakereleri, kabul
ederler ya da etmezler hiç önemli değil. Kendilerine de söylediğim için rahat
rahat söylüyorum. Biz yere sağlam basıyoruz. Kendilerine de söylüyorum
eğer bizden cevap bekliyorsanız boşuna bekliyorsunuz. Eğer Türkiye'yi
istemiyorsanız çıkın bunu açıklayın. Bizi oyalamayın. Hayır biz sizi
oyalamıyoruz demek suretiyle kendilerine bazı formüller uyduruyorlar. Biz de şu
anda süreci böyle işletiyoruz. Ancak bölge ülkeleriyle kurduğumuz dostluk
ilişkileri, Türkiye'nin gelecek vizyonunu daha da genişletiyor. Ben burada şunu
söylüyorum, bakınız, birçok oturumlar yapılacak ve ikili görüşmeler yapılacak.
Diyorum ki bunları neticeye bağlayın. Bu toplantılarda fuar bir taraftan
gezilirken ondan sonra yapılacak ikili görüşmelerde neticeleri bağlayın, ondan
sonra bunların takipçisi olun. Sadece bir işe inanmak yetmiyor. Sadece çalışmak
yetmiyor. Onu takip edip neticelendirmektir başarı. Bunu yapmamız
şart.'' Türkiye'nin küresel
kriz karşısındaki bu başarısının uluslararası kuruluşlar tarafından da ilgiyle
izlendiğini hatırlatan Erdoğan, birçok ülkenin kredi notu düşürülürken
Türkiye'nin, kredi notu artırılan nadir ülkeler arasında yer almaya devam
ettiğini, dün de Moody's'in Türkiye'nin ekonomik görünümünü durağandan pozitife
çevirdiğini kaydetti. Türkiye'nin teknoloji olarak ihraç edeceği çok şey
olduğunu ifade eden Erdoğan, “ Netice, netice netice. Buna başarmamız
lazım'' diye konuştu.
Dünyanın her ülkesinden yatırımcıyı, girişimciyi
Türkiye'de misafir etmekten, onlara en iyi yatırım imkanlarını sunmaktan büyük
memnuniyet duyduklarını dile getiren Erdoğan, ''Ülkemiz gerçekten her alanda
büyük bir yatırıma açıktır. Güvenli ve istikrarlı bir ülkedir. Burada
bireysel olabilir ortaklıklar halinde olabilir, birçok yatırımları yapmak
mümkündür. Yani yarınım ne olur diye düşünmeyeceksiniz. Bu adımı burada
rahatlıkla atabileceksiniz. Özellikle Başbakanlık Yatırım ve Destek Ajansı olmak
üzere, tüm kurumlarımız, her konuda sizlere yardımcı olacaktır, hazırdır''
dedi.
Çağlayan: Komşu ticareti 8 kat
arttı
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye’nin
komşu ülkelere ticaretinin arttığını söyledi. Çağlayan şöyle devam etti:
“Ülkeler krizden dünya ekonomilerine entegre oldukları kadar etkilendiler. İKT
üyelerinin de olduğu gelişmekte olan ülkeler bu krizde daha fazla gelişme ve
performans gösterdi. Kriz ekseni kaydırdı. Dünyanın ekseni değişmiştir. Dünyanın
ekseni gelişmekte olan ülkelerin daha fazla söz sahibi olacağı bir kutupla
hareket etmektir. 7,5 yıl içinde komşu ülkelerle ticareti 8 kattan fazla arttı.
Dünyanın tüm ülkeleri ile özelikle IKT üyesi 57 ülke ile ticaretimizi çok daha
fazla geliştirmek istiyoruz. 57 İKT ülkesi dünyadaki ülke sayısının yaklaşık
yüzde 30’una yakın 1,5 milyar islam nüfusu ama dünya nüfusundan 4’te bir pay
alan 57 ülkenin dünya milli gelirinden aldığı pay ise yüzde 7’ler seviyesinde
4,5 trilyon dolardır. Birlik içi ticaret rakamı ise yüzde 16’dır. Bu rakamın
2015’te yüzde 20’e yükseltilmesi hedeflenmektedir. Bugün AB’nin kendi iç
ticareti ise yüzde 68’dir. Türkiye olarak da bu hedefi geçtik. Ar-ge yatırımları
ile teknoloji yatırımları ciddi şekilde artmıştır. GSYİH İKT ortalaması yüzde
0.4, dünya ortalaması yüzde 2’dir. Bu konuda önemli mesafe vardır. Ar-Ge
harcamalarının yüzde 80’ini gelişmiş ülkeler yaparken yüzde 1’ini İKT üyeleri
yapıyor.”
Vardan: İslam ülkeleri teknolojide tüketici değil
üretici olmalı
Toplantıda konuşan MÜSİAD Genel Başkanı
Ömer Cihad Vardan, temelleri 1995’de atılan ve 2006 yılından
itibaren de İSEDAK’ın resmi iş forumu olarak faaliyetlerini sürdüren IBF
Kongresi’nin IBF ile ISEDAK toplantıları ve akabinde yapılan MÜSİAD Fuarının,
“İslam iş aleminin dünyadaki en büyük buluşması” olma hüviyetini kazandığını
söyledi. Vardan, dünyanın ticaret, üretim, finans, teknoloji, enerji, iletişim
ve ulaşım kanallarıyla sıkı sıkıya birbirine bağlı, entegre bir yapıya
büründüğünü belirterek, şöyle devam etti: “İslam ülkelerinin birbirleri arasında
yaptığı ticaret de, son yıllarda bir miktar artmasına rağmen, genelde maalesef
kayda değer bir rakam teşkil etmemektedir. İslam ülkeleri; birbirlerine destek
olmak ve ihtiyaç duyulan alanlarda yardımlaşabilmek için karşılıklı olarak
pazarlarını birbirlerine açmak ve kendi zenginliklerini insanlarına kazandırmak
yerine, küresel dünyada gelişmiş ülkelerin açık pazarı, lüks tüketim üssü ve en
ağır silah pazarı haline gelmiştir.”
İnsani Gelişme Endeksi’ndeki
rakamlara göre, dünya çapındaki yaklaşık 50 İslam ülkesinin sadece 5’i, yüksek
gelişmiş ülkeler arasına girdiğini belirten Vardan bu zenginliğinde tabii
kaynaklardan geldiğini ve yüksek teknolojinin üreticisi değil tüketici olduğunu
söyledi. İslam Dünyasının tarihinin bilim ve teknoloji ile ilgili anlı şanlı
sayfalarla dolu olduğunu aktararak “İslam aleminin bilim ve teknolojideki
yüzyıllar önceki tarihiyle övünmemiz, bugün bize bir şey kazandırmıyor. Hz.
Mevlana’nın veciz ifadesiyle, “Düne ait ne varsa dünle beraber gitti cancağızım,
şimdi yeni şeyler söylemek lazım. İslam ülkelerinin gelişmesi için ileride neler
yapmamız gerektiğini tespit etmeye çalışacağız. Biz, insanımızın, dün olduğu
gibi bugün de teknoloji geliştirmeye kabiliyetli olduğuna inanıyoruz. İşte bu
sebeple, her sene İslam dünyasının ihtiyaçlarına binaen bir tema üzerinde ufuk
açmaya çalışan Forumumuzun bu yılki temasını, “İslam Konferansı Teşkilatı Üyesi
Ülkelerin Kalkınmasında Teknolojinin Önemi” olarak belirledik. “dedi.
4 önerimiz var
Vardan teknoloji
konusunda 4 önerisi olduğunu belirterek bunları şöyle sıraladı: “İlk önerimiz;
eğitim sistemimizi ve özellikle üniversitelerimizi yeniçağın teknolojilerini
üretecek nitelik ve niceliğe ulaştırmaktır. İkinci olarak, gençlerimizin hür
düşünen, demokratik teamüllere göre yetişmiş müteşebbisler olmalarını sağlamayı
öneriyoruz. Üçüncü olarak; ülkelerimizde AR-GE ve yenilikçilik çalışmalarına
ağırlık verilmesini öneriyoruz. Dördüncü olarak da; bu fırsatları
değerlendirecek altyapıyı ve ülkelerimiz arasında teknolojik işbirliğini
oluşturmayı öneriyoruz. Ticaret arenasında yapmakta zorlandığımız işbirliğini
müşterek bilimsel alt yapılarda, AR-GE’de, insan yetiştirmede, proje
geliştirmede ve bu projelerin finansmanında başarmak zorunda olduğumuzu
görmeliyiz.
Vardan, “İKT üyesi bir ülkenin bir STK Sı olarak MÜSİAD’ın, burada birçok
ülkeden üst düzey temsilciyi ve binlerce karar alıcıyı bir araya getirmeyi
başardığını söyledi. Vardan, MÜSİAD olarak biz her şeyden önce, derin tarihi
şuuru ve medeniyet birikimi ile İslam dünyasının böyle bir işbirliği sürecini
hayata geçirme ufku olduğuna yürekten inandıklarını aktararak, işbirliği
kültürünün taraflarca benimsenmesi ve hükümetlerin de siyasi iradelerini
belirlemeleri büyük önem taşıdığını vurguladı.
“Bir yüzyıl
daha kaybetmeye gücümüz yok”
IBF Uluslar arası İş Forumu Başkanı
Erol Yarar da, dünyada ülkelerin kalkınmasının yüksek
teknolojiyi elde edebilmek ve kendini geliştirmekle mümkün olduğunu belirterek,
“İslam ülkelerinin öncelikle teknolojiyi ve kendilerini geliştirecekleri
ortamları kurma zorundadır. Teknolojiyi sanayi ile geliştiremeyenler sanayi ile
destekleyemezse başarılı olamıyor . İslam aleminin 20. yüzyılda kaybettiği gibi
bir yüzyıl daha kaybetmeye tahammülü yoktur. Yanlış tevekkül anlayışından
kurtulmaya ihtiyacımız var” diye konuştu.
“Türk şirketleri gıpta
edilecek çalışmalar yapıyor”
Toplantıda bir konuşma yapan Mısır
Sanayi ve Ticaret Bakanı Rashid El Rashid Rashid ise Türk
şirketlerinin gıpta edilecek çalışmalar yaptıklarına işaret ederek, “Türkiye ve
Mısır arasındaki ekonomik ve ticari alandaki çalışmalar günden güne artmaktadır.
Mısır’daki Türk yatırımları 1,5 milyarın üzerindir. Türk şirketleri gıpta
edilecek çalışmalar ve üretim yapmaktadırlar. Arap dünyası geneli olarak Türkiye
ile ilişkiler genişlemektedir. İş konseylerini teşvik ediyoruz” dedi.
“Irak’ta 700 projelik fırsat var”
Irak
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarik El Haşimi de Irak ekonomisi ile
ilgili bilgiler verdi. Haşimi, şunları anlattı: “Ekonomik yönden pek çok engelle
karşı karşıyayız. Ama gelişmiş teknoloji ve birikimi çekmeliyiz. Özel sektöre
önem verecek ve kamuya rekabet gücü kazandıracak ve uluslar arası ticarete de
girecek projeleri desteklemeliyiz. Devletimiz böylece önümüzdeki
dönemlerde değişik ekonomik çalışmalara girebilecektir. Irak’ın gerçekten büyük
yatırımlara ihtiyacı vardır. Bu da bizim yıllık bütçemizi aşmaktadır. Biz
kapılarımızı hem Arap hem İslam hem de yabacılara açmak zorundayız. Türkiye ve
Irak arasındaki ticaret 2010’da 6 milyar doları geçmese de,önümüzdeki 3 yılda
bunu 20 milyar dolara yükseltme hedefine biz Irak olarak hazırız. Bugüne kadar
Türk şirketleri değişik yatırımlar gerçekleştirdiler. Şu ana kadar 1 milyon
konut inşa projesi, 500 bin konut inşaatı gibi 25 milyar dolar değerinde Türk
şirketlerinin yürüttüğü projeler var. Irak’ta 700 projelik değişik sektörlere
ait fırsatlarımız vardır.”
|