Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Çizim Masasına Geri mi Dönülüyor?

Çizim Masasına Geri Mi Dönülüyor?

Financial Times




Mimari eleştirmen Edwin Heathcote, Financial Times’ın 12 Mayıs tarihli sayısında yayınlanan yorumunda, mimarların hayatlarının vazgeçilmez bir parçası haline gelen bilgisayar destekli tasarımın (CAD), “beyin ve el arasında tehlikeli bir çatlak yarattığını” ve “karmaşık tasarım sürecinde mükemmeliyetçiliği hedefleyen bu aracın, mimari düşünce ve kaliteyi azaltan ciddi ve sinsi bir tuzağa dönüştüğünü” öne sürüyor.

Heathcote’a göre, teknoloji çılgınlığına bağlı propoganda bir yere kadar ikna edici olabiliyor. Örneğin Frank Gehry’nin dalgalanan düzlemlerden oluşan Bilbao’daki Guggenheim Müzesi gibi yapıların ortaya çıkışı, özünde havacılık endüstrisi için tasarlanmış bilgisayar destekli tasarım araçlarının kullanılmasının bir sonucu. Kendisi bilgisayar kullanmayan Gehry tarafından genelde kartondan maketler olarak tasarlanan heykelsi objelerin hayata geçirilebilmesi için kendi ofisi tarafından hazırlanan yazılım, artık Gehry’nin ofisinin pazarladığı bir ürün haline de geldi. Heathcote’a göre buradaki tasarlama yaklaşımı ters işliyor; karmaşık geometriler onları inşa etmeyi mümkün kılan bilgisayarlar var olduğu için tasarlanıyor.

Heathcote konuya yaklaşımının muhafazakarlıkla ilgisi olmadığını savunuyor. Örneğin Norman Foster’ın Londra’daki karmaşık eğrisel giydirme cephe modülleriyle oluşturulmuş Gherkin binasının, bilgisayarın yardımı olmadan gerçekleştirilmesi olanaksız olan fantastik bir yapı olduğunu düşünüyor. Ancak şu günlerde Londra’da V&A Müzesi’nde devam eden “Modernizm: Yeni Bir Dünya Tasarlamak” adlı sergide sergilenen Bruno Taut’un 1914 tarihli ekspresyonist cam pavyonunun kubbesi, Foster’ın yapısına bir benzerlik göstermekle birlikte, neredeyse yüz yıl öncesinin ilkel teknolojisiyle gerçekleştirilmiş bir örnek. Bu örneğin de yansıttığı gibi yapıcılar, yeniliğe karşı isteksiz olsalar da istediklerinde başarabiliyorlar.

30 St Mary Axe (Gherkin)- N. Foster

Cam Pavyon- Bruno Taut





















Mimarın bir vizyonunun olduğu ve bilgisayarın bunu gerçekleştirmenin en iyi yolu olarak ön plana çıktığı durumlar da var. Örneğin Londra merkezli Foreign Office Architects ve Zaha Hadid ile New York merkezli Reiser + Umemoto gibi mimari ofisler, etkileyici ve yenilikçi yapılar tasarlamak için karmaşık programlar kullanıyorlar. Foreign Office Architects’in Yokohama Uluslararası Liman Terminali ve Hadid’in Wolfsburg’daki Phaeno Bilim Merkezi; CAD kullanarak iç ve dış mekanı birlikte eriten ve peyzaj ile bina arasındaki geleneksel sınırları yok edercesine dalgalanan, bükülen ve katlanan karmaşık düzlemlerle yaratılmış yapılara iki ilginç örnek. Ama diğer bazı mimarlar sırf karmaşık tasarımlar yaratabildikleri için bilgisayar olanaklarını seçiyorlar.

Yokohama Terminali- FOA
Phaeno Bilim Merkezi- Zaha Hadid

















Bilgisayarla tasarım olanakları, ölçülü bir rastgeleliğin istendiği cephe çözümlerinde, karmaşık cepheler karşısında kendini tedirgin hisseden mimarların da yardımına koşuyor. Heathcote’a göre, amorf konteynerlerin, uzay çağını çağrıştıran parlak yansıtıcı yüzeylerin ve karmaşık cephelerin imgelerinin, “kutu”dan bağımsızlaşmaya çalışan mimarları baştan çıkarması doğal ancak bu durum, yetersiz binalar tasarlanmasına neden oluyor. Heathcote bu noktada eleştirmen olarak katıldığı bir jüri deneyiminden bahsediyor. Bir öğrencinin projesindeki acayip soyututlamalar ve mekan ve form hakkındaki kavrayışının ilkelliği üzerine öğrenciye, kendisi için bir mekanı başarılı yapan özelliklerin neler olduğunu soruyor ve hayretle, öğrencinin bir mekanın nasıl kavranacağı konusunda bir fikri olmadığını görüyor. Heathcote, bilgisayarların; genç mimarların, ekranın ötesinde bir kavrayış sağlamaktaki yetersizliğine neden olduğuna ve ne düşündüklerini elleriyle ifade edemeyecek düzeyde eskiz yeteneğinden uzaklaştırdığına dikkat çekiyor.

Heathcote’a göre bilgisayarlar karmaşık verileri işlemede etkin olabilir ancak yaratıcı süreçte hala yetersizler ve eskiz yapmak sadece pratik değil aynı zamanda gerekli de. Eskiz, bir mekanın ya da programın çalışıp çalışmayacağının ve diğer mekanlarla ilişkisini görmenin en kolay ulaşılabilen yolu. Beyinle bağlayıcı kodlar olmaksızın el ile kağıda geçirilen temel bir bağlantı. Bu doğrusal bir süreç ve fikir üretmenin de en insani yolu. Öğrenciler bu aşamayı atlayarak tasarımlarını veri aracılığıyla yapmaya başladıklarında gerçek mekanın yerini sanal mekan almaya ve gerçek çevreler; kolayca, klonlanmış programlarla üretilen yapay çevrelerin temsilinden başka bir şey ifade etmemeye başlayacak.

Benzer bir örnek oloarak da daktilo yerine dizüstü bilgisayarında yazan bir yazarı veriyor Heathcote. Daktiloya göre, kesip yapıştırma ve silme gibi işlevleriyle çok daha pratik olan bilgisayarın, bir gün yazı üretimini yapar hale gelmesi durumunda ne olacağını sorguluyor. Bu durumun bir gün mimarların da yüzleşmesi gereken bir tehlike olduğunu öne sürüyor.

Heathcote, bilgisayarların inşa sürecinin bir aşaması olarak kalmaya devam edeceğini, bundan 20 yıl önce, mimarların bir gün bilgisayarlar olmadan çalışamayacağını hayal etmenin imkansız olduğunu ancak insanlar tarafından kavranmış ve tasarlanmış bir dünyada yaşamak istiyorsak, mimarların kalemlerini yeniden ellerine alarak uzun öğle yemeklerinde peçetelere eskiz yapma alışkanlıklarına geri dönmeleri gerektiğini düşünüyor.


Derleyen ve Fotoğraf (St Mary Axe): Sena Özfiliz

http://www.yapi.com.tr/haberler/cizim-masasina-geri-mi-donuluyor_45707.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!