Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

"Cumhuriyet Dönemi Mimari Mirasının Belgelenmesi, Korunması ve Değerlendirilmesi"




Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri Sami Yılmaztürk, Mimarlar Odası’nın “Cumhuriyet Projesi” kapsamında hazırladığı "Cumhuriyet Dönemi Mimari Mirasının Belgelenmesi, Korunması ve Değerlendirilmesi" başlıklı metnin, tescil ve koruma kararlarını verecek olan kurulların kılavuz olarak bu çalışmayı kullanmaları gerektiğini söyledi. "Cumhuriyet Dönemi Mimari Mirasının Belgelenmesi, Korunması ve Değerlendirilmesi" çalışması şöyle: "NEDEN CUMHURİYET DÖNEMİ YAPILARI ? Kültür Mirasımızın çeşitli nedenlerle tahrip ve yokolma süreci, başta yasal düzenlemeler olmak üzere alınan tüm önlemlere karşın devam etmektedir. Bu tahrip ve yokolma süreçlerinin nedenleri ve alınması gereken önlemler uzun yıllardır değişik platformlarda tartışılmış, ancak doyurucu ve etkin sonuçlar alınamamıştır. Kültür mirasımızın en kolay ve kaygısızca tahrip ve hatta yok edilen bölümünün ,Cumhuriyet Dönemi yapıları olduğu rahatça söylenebilir. Bu “kıyım” ın nedenleri arasında, bu dönem yapılarının “eski” (?) olmaması ya da yakın bir geçmişte yapılmış olmaları, herhangi bir üst düzey mimari, artistik ve estetik değer içermemeleri, çok sayıda bulunmaları vb. sayılmaktadır. Bu “kıyım” ın önemli bir bölümü ne yazık ki, merkezi ve yerel yönetimler eliyle gerçekleştirilmektedir. Bir diğer deyişle Cumhuriyet, Cumhuriyeti yok etmektedir. Bu sav Cumhuriyet’in Başkenti Ankara ile örneklenebilir. Ankara çok yenilenen ve halen bu süreci yaşayan bir kenttir. Bu süreçte en hızlı yok olan ya da biçim değiştiren yapı stokunu Cumhuriyet dönemi mimarlık yapıtları oluşturmaktadır. Örnek olarak Lozan Palas’ın Akbank’a; Belvü Palas’ın Merkez Bankası’na ; Körfez Lokantasının yeni bir işhanı’na dönüşmeleri için yıkılarak yok edilmeleri verilebilir. Anafartalar caddesinde 40’dan fazla 1950 öncesi konut/ticarethane yapısı yıkılarak yerlerine eskilerden çok daha fazla getirisi olmayan yeni bloklar yapılmıştır. Türkiye’nin ilk toplu konut uygulaması olan Bahçelievler’de dönem yapıları parmakla sayılacak kadar azalmıştır. Oysa bu uygulamanın bir belge ve kent kimliğinin bir parçası olarak kentteki yaşamının sürdürmesi gerekirdi. Bu olumsuzluklar,sadece Ankara’da değil, Ülkemizin bir çok kent ve kasabasında gözlenmekte ve izlenmektedir. Ülke halkı bir süre sonra belleğini yitirecektir. Ve bu yitirilecek olan bellek, halen içinde yaşadığımız, vatandaşı olmakla övündüğümüz Cumhuriyet’in belleğidir. Mimarlar Odası, her dönemde kültürel ve doğal mirasın korunması ve kamu yararına değerlendirilmesine yönelik olarak bir meslek odasından beklenen her türlü çabayı göstermiştir ve göstermeye devam edecektir. Cumhuriyet dönemi mimarlığının da belgelenmesi, korunması ve değerlendirilmesi, bu çabalar içinde yerini alacaktır. CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARİ MİRASININ KORUNMASININ YASAL DAYANAKLARI Koruma mevzuatımız, bir taşınmazın “korunacak kültür varlığı“ statüsü kazanması için “tesbit= belgeleme” ve “tescil=belgelemeyi onaylama ve kayıt altına alma” aşamalarından geçmesini öngörmüş, bu statüyü kazandıktan sonra bu kez nasıl korunacağına ilişkin temel kuralları belirlemiştir. Bu nedenle bu notların ilk bölümünde korumanın ilk aşaması olan belgelemede aranan ölçütler sıralanacak ve bu ölçütlerle modern mimarlık eserlerinin yasal olarak koruma statülerinin hangi ölçüde gerçekleşebileceği irdelenecektir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma yasası’nın 5226 sayılı yasa ile değişik 3. maddesinde kültür varlıkları; “tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımın üç boyutu bulunmaktadır. 1. Zaman Boyutu: Yasada “tarih öncesi ve tarihi devirler” olarak belirlenen zamana referanslı tanımlama, herhangi bir zamansal kısıtlama getirmemekte genel olarak tüm devirleri kapsamaktadır. Bir diğer deyişle, başka değerler içermek koşuluyla, çok yakın geçmişte yapılmış bir yapı da kültür varlığı niteliği kazanabilir. Modern mimarlık ürünlerinin günümüze çok yakın süreçlerde tasarlanmaları ve inşa edilmelerinin, koruma statüsü kazanmalarında bir nsure p olabileceği düşünülse de, bu devir yapıtlarında zaman boyutunun herhangi bir olumsuzluk yaratmadığı açıkça görülmektedir 2. Nitelik Boyutu: Bir taşınmazın korunacak yapı statüsü kazanması için gerekli niteliksel ölçütler yasanın iki değişik bölümünde yer almıştır. Bunlardan ilki “Tanımlar”ı sıralayan 3. madde’dir ve bu madde’de üç değişik ölçüt grubu öngörülmüştür. Bunlardan ilki “…bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunmak…” tır. Tüm mimarlık yapıtlarının bilim ve sanatla olan ilgisi yadsınamaz. İkinci ölçüt grubu “…tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmak….” Tır. Her yapıtın oluşumunda bir işlevsel neden vardır ve toplumun bir gereksinmesini karşılamak amacıyla yapılmıştır. Toplumun gereksinmeleri dini, ekonomik, sosyal, kültürel vb. nedenlere bağlı olarak biçimlenebilir. Bu biçimlenme yapıtın içinde bulunduğu sosyal yaşamının nitelik ve düzeyine bağlı olarak değişecek ve mekansal gereksinmeyi karşılayan mimarlık yapıtlarıda buna nsu şekillenecektir. Üçüncü ölçüt grubu ise yapıtın “….bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşımak….” Olarak tanımlanmıştır. Her mimarlık yapıtı yapıldığı dönemin üretim süreci ve mimarın tasarım anlayışına bağlı olarak yapıta özel özgün yaklaşımlar sunarlar. Bu nedenle her yapıtın ayrı bir tasarım ürünüdür ve bundan dolayı “özgünlük değeri” vardır. Koruma mevzuatında yer alan ve bir mimarlık ürününün koruma statüsü kazanması için öngörülen değer ve ölçütlerin, modern mimarlık ürünlerini de kapsadığı açıkça görülmektedir. “Bilim, kültür ve güzel sanatlarla ilgili olmak”, “sosyal yaşama konu olmak”, “kültürel açıdan özgün değer taşımak”, “sanat ve bölgesel değer taşımak” ve “yapım teknoloji ve malzemesi bakımından özellik taşımak” vb. tüm nitelikler, modern mimarlık yapıtlarında da izlenen hususlardır. 3. Mekan Boyutu: Yasa, yer üstü, yer altı ve su altı tanımlarını kullanarak, mekan boyutunda da bir kısıtlama getirilmemiştir. Bu nedenle yeryüzünün hangi konumunda olursa olsun her tür yapıt nitelik olarak “Bilim, kültür ve güzel sanatlarla ilgili olmak”, “sosyal yaşama konu olmak”, “kültürel açıdan özgün değer taşımak”, “sanat ve bölgesel değer taşımak” ve “yapım teknoloji ve malzemesi bakımından özellik taşımak” gibi değerler taşıyorsa, eserin mekan boyutu kısıtlayıcı bir unsur olmamaktadır. CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIK YAPITLARININ TAŞIDIKLARI DEĞERLER Modern çağın ürettiği alan ve yapıların bir “miras” sayılabilmesi için bazı değerleri taşımaları gerekmektedir. 20. yüzyıl öncesi mimarlık yapıtları ve alanlar için belirlenmiş ve halen kullanılagelen bazı değer tanımlarını, çağdaş dönem yapıtlarına uyarladığımızda aşağıdaki değerlendirmeler yapılabilmektedir: · Toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamını mekana yansıtması nedeniyle taşıdığı BELGE DEĞERİ Bu husus, evrensel koruma söyleminde “.....bulunduğu çevrenin, sosyal, kültürel, ekonomik yaşamını yansıtan ve böylece daha sonraki nesillere bu konuda doğru ve doğrudan bilgi aktaran değerler bütünü..” olarak tanımlanmaktadır. Yapılar, yaşam biçiminin mekana yansıması olduğu için, dönemlerinin yaşam biçimini yansıtan somut örnekler olarak belge değeri taşırlar. Modern mimarlık ürünleri de tasarlandıkları dönemin ve onu tasarlayan mimarın içinde yaşadığı toplumun anlayış, gereksinme ve ilişkilerinin somut göstergeleri olarak ait oldukları dönemin “resmini” veren belgelerdir. · Kentsel belleğin bir parçası olarak KİMLİK DEĞERİ Yerleşmelerin de içinde yaşayan insanlar gibi bellekleri vardır. Bu bellek, somut (tangible) fiziki ögelerden (yollar, meydanlar, yapılar, açık alanlar, kentsel mobilyalar vb.), yazılı, çizili, fotografik belgelerden ya da anılardan (intangible) oluşabilir. Toplum açısından bazı özellikleri nedeniyle önemli olan yapılar kent içinde kimlik kazanmış eserler olarak öne çıkarlar ve kentin yüzünü oluşturan kimlikli elemanlardır. Belleğin, belli bir dönemde kesilmeyeceği ve sürekliliği olduğu düşünüldüğünde, bu bellekte yer alan ve hatırlanan bir modern akım temsilcisi yapı ya da kentsel mekanın kimlik değeri taşıdığı açıktır. · Yapıldığı dönemin tasarım ve mimari anlayışını yansıtması açısından MİMARİ DEĞER “Klasik Osmanlı”, “Barok”, “Erken Cumhuriyet”, dönemlerinin tasarım anlayışlarını yansıtmaları nedeniyle “o” dönem yapıtlarını tanımlamak için kullanılan ve toplumda kabul görmüş tanımlardır. Mimarlık tarihi derslerinde bir dönem olarak aktarılan, mimarlık kültürünün değişim ve dönüşümünü tanımlayan “Modern Hareket”in de diğer dönemlere koşut olarak kabul görmesi gerekir. · Toplumun gereksinmesinin halen karşılayabilmesi açısından İŞLEVSEL ve EKONOMİK DEĞER Yeryüzünde, doğa ve/ya da insan eliyle oluşmuş her ögenin işlevsel ve ekonomik değeri vardır. Ekonomik değer sadece parasal karşılığı olan, ölçülebilir bir değer olarak anlaşılmamalıdır. Yapının, kültür varlığı olmasından ya da koruma eylemine konu olmasından kaynaklanan değer de bu bağlamda düşünülmelidir. Toplum tarafından bir gereksinmesini karşılamak üzere kullanılıyor olmak, işlevsel değerin temelini oluşturur. Son dönem yapılarında toplum halen aynı gereksinmeleri duyduğu için bu değer kaybolmayan sürdürülebilir değerlerden bir tanesidir. Hemen her dönem gibi, çağdaş akımların ürünlerinin de işlevsel ve ekonomik değeri vardır. · Kendisine çağdaş toplumda bir yer bulabilmesinden kaynaklanan SÜREKLİLİK DEĞERİ: Bu değer o kültür varlığının kullanımının sürmesi ve kendisine çağdaş toplumda bir yer bulmasıyla ilgilidir. Böylece yapının kullanılarak korunması temel ilkesinin gereği yerine gelecek, yapı günümüzün bir etkinliğine hizmet vererek ve böylece “geçmişimiz için bir gelecek” olarak tanımlanan önemli bir koruma söyleminin gereği yerine gelmiş olacaktır. Özellikle özgün işlevini günümüzde de sürdürebilen yapılar “süreklilik” değerinin önemli temsilcileri olmaktadır. 20. yüzyıl mimarlık ürünlerinin bu bağlamda üst düzeyde süreklilik değeri taşıdığı tartışmasızdır. · Belleğimizdeki bir olayla ilişkisi bakımından ANI DEĞERİ Her toplumun geçmişteki olaylarla ilgili anıları vardır. Bu anılar kimi hallerde bir yapıyla özdeşleşir. Bu anı uzun bir tarihsel derinliğin ürünü de olmayabilir. Örneğin, bir kişinin doğup büyüdüğü yapı o kişi için önemli bir değer taşıyabilir. Bazı yapı ya da yapı grupları da tarihteki bir olayın canlı tanıkları olduğu için o yöre ya da tüm ülke halkı tarafından o olaylarla birlikte anılırlar. Modern mimarlık yapıtları ülkenin modernleşme hareketi içinde oluşan ve döneminin somut yansımalarıdır. 20. yüzyıl yapılarının bu bağlamda ayrı bir önemi vardır. Çünkü, bu yapıları ve alanları belgelemeye ve korumaya çalışanlar ile bu platformda yer almaları gereken kişi ve kurumların, bu dönem mimarisi ile anısal bağlantıları vardır ve bu husus bu dönem yapıtlarına eğilmek için ayrı bir önem taşımaktadır. Geleceğin mimarlık kültürünün belgeleri olan bu yapıtların gelecek nesiller aktarılması mimarlık kültürünün sürekliliği açısından da çok önemlidir. DEĞERLENDİRME Bu tartışma ve yorumlar, modern mimarlık ürünlerinin belgelenmesi, korunması ve değerlendirilmesi süreçlerinde önemli handikaplar olmadığını göstermektedir. Mevcut koruma mevzuatı, örneğin günümüzden 20 yıl önce tasarlanmış ve inşa edilmiş bir yapı ya da yapı grubunun “korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı” olarak saptanmayacağı ve tescil edilemeyeceğine ilişkin bir hüküm içermemektedir. Mevzuatın öngördüğü bir kültür varlığının sahip olması gereken değerler incelendiğinde ise, modern mimarlık ürünlerinin bu değerlere de sahip olabileceği görülmektedir. Ancak, yeni yapıların belgelenmesi ve korunması bağlamında bir ilginin henüz yeterince oluşmaması, bu konuda toplumun ilgili kesimleri arasında anlayış farkları bulunması modern mimarlık ürünlerinin yeterince korunmadığını göstermektedir. Çünkü, a) Eskilik”, “teklik”, “enderlik” gibi değerler, koruma platformunda kültür varlığı olma ölçütleri arasında hala ön sıradadır. b) Tasarımcısı halen yaşayan, yapım süreci “sanki dün gibi” toplumun büyük bir kesimi tarafından hatırlanan, yapım teknik ve malzemeleri “gelenekselleşmemiş” (geleneksel sözcüğü bu noktada giderek azalan anlamında kullanılmıştır) yapıların koruma altına alınması, “miras olması” henüz yeterince benimsenmemiştir. c) “Birinci Ulusal” ve “İkinci Ulusal” tanımlarıyla yeni bir “üslup” tanımı yapılmaya çalışılmaktaysa da, 1920’lerden günümüze kadar gelen bir sürecin ürettiği yapı ve çevrelerin hepsini ayrı ”üslup” larla anlatma şansı yoktur. Mimarlar Odasının, Cumhuriyet’in bir kurumu olarak, “Cumhuriyet Dönemi Mimari Mirası”nı öncelik ve ivedilikle ele almak durumundadır. Varılmak istenen nokta, Türkiye’de 1920’lerden bu yana üretilen mimarlık yapıtları ve çevrelerine koruma ve değerlendirme bağlamında tekrar bakmak, geleceğin mimarlık mirasının öğeleri ve mimarlık kültürünün bir dönemi olan bu olguya ilişkin gerekli yeni süreçleri tanımlamaktır. Konu önce uzmanlık komitelerimiz arasında yer alan “Kültürel Mirasın Korunması ve Geliştirilmesi Komitesi” nde görüşülmüş, bu konuda geliştirilen öneri Merkez Yönetim Kurulu tarafından da uygun görülmüştür."


http://www.yapi.com.tr/haberler/cumhuriyet-donemi-mimari-mirasinin-belgelenmesi-korunmasi-ve-degerlendirilmesi_95639.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!