Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Domatesten Seramiğe!

Geçtiğimiz günlerde bu sütuna taşıdığım “yerli malı olmayan, yani ithal girdiye bağlı domates” konusundaki okur mektubu, büyük ilgi gördü. Bugün ise bir başka okurumuzun “seramik” konusunda bazı gözlemlerini aynen köşeye aktaracağım. Aşağıda eleştirel gözlemleri!

Akşam Gazetesi/Deniz GÖKÇE



on iki hafta çok seyahat ettiğim, ama bu seyahatlarda çok şey öğrendiğim ve dolayısı ile yorgunluğumu unuttuğum bir dönem oldu. Bu dönemde yazdığım yorumlara çok sayıda okur mektubu geldi. Özellikle, teknolojik gelişme ve verimlilik konusunda, ithalat ve ithal girdi ve teknoloji konusunda okurlarım büyük katkı yapmaktalar.

Geçtiğimiz günlerde bu sütuna taşıdığım “yerli malı olmayan, yani ithal girdiye bağlı domates” konusundaki okur mektubu, büyük ilgi gördü. Bugün ise bir başka okurumuzun “seramik” konusunda bazı gözlemlerini aynen köşeye aktaracağım. Aşağıda eleştirel gözlemleri!

“Sanayi ürünü ihracatının medar-ı iftiharı seramik sanayiimizin kötümser bir gözle görünüşü:

İtalyan seramik kaplaması sanayi yıllarca dünyaya nihai ürünleini sattı durdu. Tüm dünya pazarının kremasını yıllarca yediler. Zamanla pazara başta İspanyollar, daha sonra da biz Türkler ve Brezilyalılar girdi ve pazar payı almaya başladılar. Bizler seramik tesisleri kurarken, makineleri -hatta buna sadece makine dersek haksızlık olur, neredeyse tüm tesisleri olduğu gibi- İtalyanlardan satın aldık.

Fiyat rekabetiyle dünya pazarlarında alt segmentleri İtalyanların elinden almaya başladık ve İtalyanları kendi makineleriyle vurduğumuzu sanıp havalara girdik. İtalyanlar daha katma değerli ve sofistike piyasa kesimlerine kaçarken, diğer taraftan eski, yeni demeden bizim gibi ülkelere makine satmaya hız verdiler. Makine ve fabrika yapıp satmak, seramiğin tozlu topraklı üretiminden daha da kremalıydı. Hatta İtalyanlar tadını alınca satışlarını Uzakdoğu ve nihayetinde Çin’e de yaydılar.

Makine sanayii büyürken İtalyan fabrikalarında seramik üretiminde çalışan mühendisler de tüm dünyanın aranan danışmanları durumuna geldiler. Yani hem sanayiciler hem de çalışanları neredeyse topluca nitelik değiştirdiler.

Üçüncü aşamada, bunun da sonunu iyi görmeyen İtalyanların, makineleri daha ucuz olarak Çin ve Malezya’da yapmaya başladıklarını görüyoruz. Ayrı ayrı uzmanlaşan atölyelerde yapılan makinelerin birer fabrika haline gelmesi ancak İtalyanların bilgi katkısı ile mümkündü.

Diğer taraftan hammadde (sır) ve tasarım araştırma ve geliştirmede ise hâlâ İtalyanlar ve İspanyollar önde. Herkes neredeyse yenilik için onlara mecbur. Alttan Çinliler geliyor, üstte kafamızı İtalyanların sofistike ürünlerine çarpıyoruz.

Bizler, ne makineleri geliştirebiliyor ne yenilikçi “sırlar” yaratabiliyoruz, ama en yeni makineleri parası neyse verip alıyoruz. Neden biz teknoloji geliştirmiyoruz sorusunun cevabını sanayicimiz günlük hayatında aramakla vakit kaybetmiyor. Olaya makro düzeyde bakanlar vardır mutlaka ve üniversiteler de uğraşıyordur mutlaka. Bir gün o da olur inşallah deyip, bir kısmını ithal etsek de, toprağımız var deyip pişirip pişirip satıyoruz.

Tabii “Yoo, biz teknoloji de geliştiriyoruz ama...” diyen de çıkabilir ama, dedim ya, biraz eleştirel gözle bakınca “genel görünüm” bu!

Okurum M.T.’ye teşekkür ediyorum. Söyleyebileceğim tek şey, benim açımdan, öğrenmenin gerçekten yaşı ve sonu yok. Çok yaşayınız, siz değerli okurlarım!

http://www.yapi.com.tr/haberler/domatesten-seramige_52876.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!