img src="http://www.www.yapi.com.tr/V_Images/haberler/haber/32320.jpg"
Calatrava, Chicago
Los Angeles Times 'dan Christopher Hawthorne, Santiago Calatrava'nın çok konuşulan 115 katlı, 445 metre yükseklikteki tasarımı üzerinden, gökdelen mimarisinin yeniden tanımlandığına dikkat çekiyor.
Hawthorne, bu tanımlamaya en önemli etken olarak, gökdelenlerin salt ofis binaları olmaktan çıkıp, konut merkezi olmalarını gösteriyor. Bunu da iş ve ev arasındaki değişen yaşam tarzına bağlıyor. Sadece, Calatrava'nın binası değil, Gehry'nin New York'daki ve Los Angeles'daki, yine Calatrava'nın İsveç-Malmö'deki binaları, Renzo Piano'nun 2009'da açılması planlanan Londra Köprüsü Kulesi, Japon mimar Yamamoto'nun Pekin'deki beyaz "kondominyum"ları bu eğilime örnek teşkil ediyorlar. Hawthorne, ofis binalarının gitgide boşaldığını belirtirken, artık merkezi, yoğun bir iş yerine ihtiyacın kalmadığını söylüyor. Buna karşılık şehir merkezinde yaşama tarzının yaygınlaştığını vurguluyor. Bunu da sosyal ve kültürel bir olgu olarak sunuyor.
Calatrava,Malmö
Piano, Londra
Hawthorne, bu gökdelen atağını Amerika'daki terörist tehditler altında konumlandırırken, konut binalarının ikonik sembolizmaları olmamasından dolayı bir tehlike unsuru görmüyor.
Mimari olarak, keskin hatlı ofis gökdelenleri yerine, yeni konut gökdelenlerinin daha serbest tasarımına dikkat çekiyor. Bu gökdelenleri finansal olarak da kar getirici olarak görüyor.
Türkiye'de de son dönem yüksek binaları aynı zamanda birer konut merkezi olarak tasarlanıyor. Metrocity, Akmerkez, Polat Residence, Elite Residence ile örneklenebilecek bu eğilim, bugüne kadar İstanbul'da da rağbet gördü. Ataşehir'de yapılmakta olan Uphill Court'da yine bu yöndeki eğilimi destekliyor.
Hawthorne'nun yazısına buradan ulaşabilirsiniz.
Metrocity
Ataşehir Uphill Court
|