Geçen haftanın ortalarında haber kanallarında şöyle bir haber yer aldı:
Rize’nin Hemşin ilçesinde yapılmak istenen HES - hidroelektrik
santral-bilgilendirme toplantısı çevrecilerin odunlu ve dere içinde horonlu
tepkisi üzerine iptal oldu. Haberin içinde Hemşin’de yaşadığı anlaşılan her
yaştan çok sayıda kadının bulunduğu renkli bir fotoğraf yer alıyordu.
Yapılan açıklamaların bir bölümünde:
“Buralar bizim yıllardır yaşadığımız; dede, baba topraklarımız. Bu dere bize
hayat veriyor. Hayat damarımızın kesilmesine müsaade etmeyeceğiz. Hemşin’in çöl
olmasına izin vermeyeceğiz. Biz burada bekliyoruz. Buradan çıkamazlar. Yok etmek
istedikleri ormanlar, onların kaçmasına engel olur” deniyor.
Konuya daha kapsamlı bir bakışı Hemşin çevrecileri adına basın açıklaması
yapan Hasan Küçük, çokuluslu şirketlerin su kaynaklarına el koyması ve küresel
iklim değişikliği süreçleri vurgusu ile... “Ülkemizdeki su kaynaklarının özenle
korunması gerekmektedir. Enerji ihtiyacı öne çıkarılarak aynı derecede hatta
daha önemli olan temel ihtiyaçları dikkate almayan projeler kabul edilemez. Rize
ilinde 94, Hemşin’de 3 santral yapılacağı düşünüldüğünde ne denli bir tehlike
ile karşı karşıya olduğumuz ortadadır” diyor.
‘Dereler özgürdür, özgür akacak’, ‘HES’lere hayır’ diye haykırıyorlar!
Daha önce Çamlıhemşin’de verilen ve kazanılan hukuk savaşına karşın, tüm
Karadeniz dereleri üzerindeki HES baskısı bir türlü sona ermiyor; tersine
artıyor. HES furyasının son yıllarda hızla artması üzerine Artvin ve Rize
yöresinde bu yaz oluşturulan “Derelerin Kardeşliği” adlı kitlesel girişim, HES
kurulması çabalarına karşı çıkıyor.
Yine de Hemşin’de HES’e karşı çıkış, kadınların ilk kez çok yoğun ve kitlesel
katılımı ile apayrı bir anlam ve boyut kazanıyor.
***
Hemşin’in doğası, aşırı dik, yemyeşil yamaçları bunları birleştiren vadileri
ve yamaçlardan çıkan ve vadilerin tabanına akan dereleri; bunları okşayan yoğun
ormanlarıyla, geçimini tarımdan kazanmak isteyenlere aman vermez, acımasızdır.
Tarım dışı ekonomik faaliyet de yok denecek kadar azdır. Hemşin’de kış erken,
yaz geç gelir; bu olgu, yaşam koşullarını daha da ağırlaştırır; tarımda verimi
çok sınırlı kılar.
Doğal koşulların doğrudan sonucu Hemşin erkeklerinin yüzyıllar boyunca
gurbete gitmesidir.
Erkeğini gurbete gönderen Hemşin kadını vahşi ama o kadar da güzel bir doğa
ile iç içe yaşar. Onun sevgilisi doğadır.
Hemşin’de çalışan kadın olmak çilekeş olmaktır. Hemşin kadını, çok güç
koşullarda çalışmak ve her tür işi yapmak zorundadır. Doğanın acımasızlığı ve
erkeğinin yokluğu, bu ikili baskı, Hemşin kadınını olağanüstü dayanıklı kılar.
Bunlara bir de gurbetteki eşin göndereceği parayı beklemek eklendiğinde durum
daha da çekilmez olur.
Son yıllarda ulaşım olanaklarının artmasına karşın, Hemşin kadını hâlâ
sırtında yük taşımak zorundadır. Onun yaşamının neredeyse tamamı, ara sıra
gurbette olan eşinin yanına gitmesi dışında, dik yamaçlar ve derin vadiler
arasında sıkışıp kalmıştır.
Ve dereler... Takvimlerde gördüğünüz yüzyıllar öncesinden kalma taş yapımı
kemer köprülere bakmayın siz; onların sayısı çok azdır. Hemşin’de derenin karşı
tarafına ya taştan taşa atlayarak ya da tel köprüler üzerinden yürüyerek
geçilir.
Hemşin kadını en güzel aşk türkülerini sırtında 30 - 40 kiloluk odun yükü
taşımaktayken söyler; kimi zaman beline ip bağlayarak, dik yamaçlardaki çay
tarlasından yağmur altında çay toplar.
Başındaki poşu, giydiği entari, belindeki peştemal ve çoğu kendi ördüğü
renkli çorap ve kara lastik ayakkabı Hemşin kadınını anlatmaya yetmez. O,
olağanüstü güzelliğini, sürekli yağan yağmura karışan terinden alır.
İşte, eline odun alarak, kendisine yaşamı dar eden ama suyunu içebildiği
deresini kararlılıkla savunan ve “Bu dere benimdir; burada HES yaptırmam” diyen
Hemşin kadını, çok kısa olarak, budur; onun korumak istediği dere değil,
gerçekte dere ile özdeşleşmiş olan kendisidir.
Hemşin kadınının bu kutsal başkaldırısı karşısında sermayenin ve sermaye
yanlısı kamu görevlilerinin yapması gereken bir tek şey vardır.
O da, saygı ile eğilmek ve çekip gitmek!
|