Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

"Kent Halkı Ne Kadar Yoksulsa, Kentin Biçimlenmesi de O Kadar Yoksullaşıyor"

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 21 - 23 Ekim 2010 tarihleri arasında gerçekleştireceği ve uluslararası bir paylaşım ve tartışma ortamı olarak kurguladığı 'Mimarlığın Sosyal Forumu 2010' (MSF) ile kentleşme süreçlerine toplumsal kaygılarla yaklaşan kuramcı ve uygulamacıları, bilim insanlarını, meslek örgütlerini ve sivil inisiyatifleri bir araya

"Kent Halkı Ne Kadar Yoksulsa, Kentin Biçimlenmesi de O Kadar Yoksullaşıyor"

p>TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 21 - 23 Ekim 2010 tarihleri arasında gerçekleştireceği ve uluslararası bir paylaşım ve tartışma ortamı olarak kurguladığı 'Mimarlığın Sosyal Forumu 2010' (MSF) ile kentleşme süreçlerine toplumsal kaygılarla yaklaşan kuramcı ve uygulamacıları, bilim insanlarını, meslek örgütlerini ve sivil inisiyatifleri bir araya getirmeye hazırlanıyor. Ayten Alkan, Suavi Aydın, Pranab Kishore Das (Hindistan), Rod Hackney (UIA ve RIBA Eski Başkanı), Isabel Leon (Küba), Ermínia Maricato (Brezilya), Tom Mcdonough (ABD), Jean Robert (Meksika), Güven Arif Sargın, Vassilis Sgoutas (Yunanistan, UIA Eski Başkanı), Johan Silas (Endonezya) ve Eyal Weizman (İngiltere) gibi önemli isimlerin ana konuşmacı olarak katılacağı MSF, oldukça zengin bir programla Ankaralıların karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

Yaklaşan MSF öncesi Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Fatih Söyler ile Ankara mimarlık ortamını, Ankara'da mimar olmayı, yoksullaşmanın kentsel mekan üzerindeki etkilerini, Mimarlığın Sosyal Forumu'nu konuştuk.

Ankara üzerine pekçok şey yazılıp çiziliyor. Siz içerden bir göz olarak nasıl görüyorsunuz Ankara'yı?

80 sonrası dönemde giderek devletin küçültülmesi, ekonomi gibi Ankara’da yerleşik pek çok fonksiyonun İstanbul’a kayması, İstanbul’un adeta devletin ekonomik merkezi haline dönüşmesi, Ankara’daki kültürel ortamı ve kentsel değişimi oldukça etkiledi. Hatta oldukça olumsuz yönde etkiledi. Bunu saptamakta fayda var. Ankara, 1980’lere kadar aynı zamanda kültürel bir başkentti. Benim gençlik yıllarımın Ankara’sı, sadece mimarlık anlamında değil, ama resim, müzik, edebiyat gibi pek çok alanda her yönüyle renkli, gerçekten ‘başkent’ olma keyfini yaşayan bir kentti. Ancak söylediğim gibi 1980 sonrası dönemde, bizim kendi çevremizden dahi pek çok arkadaşımız İstanbul’a taşınmayı tercih etti. Belki bunun önüne geçmek, değiştirmek mümkün olabilir. Meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının çabalarıyla biraz da olsa bu durumun önüne geçmek mümkün olabilir. Ben, hükümetten bu anlamda pek fazla katkı beklemiyorum. En son tamamlanan Cer Sanat Atölyeleri çalışması, bu yönde gerçekten iyi bir katkı verdi. Umarım Ankara’daki kültürel ortam açısından olumlu bir hava yaratır. Fakat, ne yazık ki bu yeterli değil; yanına pek çok başka şeyin de eklenmesi gerek.

Sanki Ankara kültürüne sahip çıkmıyor gibi… Ulus'ta, Gazhane'de olanlar örneğin, Ulucanlar Cezaevi’nde yapılan hatalı restorasyon…

MO Ankara Şubesi’nin bu anlamda çabalarının tek başına yeterli olabileceğini düşünmek bir hayal. Hakikaten, bu çabanın geniş bir çevre tarafından sahiplenilmesini sağlamak lazım. Mimarlığın Sosyal Forumu, umuyorum bu yönde bir etki yaratacak. Havagazı fabrikasını, göz göre göre kaybettik. Bütün dünya bu tür kültür varlıklarına sahip çıkarken, biz yıkıyoruz. Yerine konan şeyin ne olduğuna bakıyorsunuz; hiçbir şey… Ankara giderek kent kimliğinden uzaklaşarak mekanik bir ortama dönüşmeye başladı. Bir makine gibi görülüyor ve hatta öyle olması da isteniyor. Yurtdışından gelen önemli konuklar, çok hızlı biçimde Çankaya’ya ulaşacaklar, toplantılarını yapacaklar; tekrar lüks, ışıltılı bulvarlardan geçerek hızlı biçimde havalimanına varacaklar ve kenti terk edecekler. Ama insanlar yaşıyor bu kentte; kentler, araçların değil insanlarındır. İnsanlar, araçları bir yerden başka bir yere ulaşmak için geliştirirler; ama Ankara bunun tersinin olduğu bir kente dönüşmek için uğraşıyor. Tuhaf bir çöküntü var. Örneğin Kızılay, gündüz – gece hayatıyla, her şeyiyle bir çöküntü alanı halini aldı. İnsan ızdırap duyuyor. Elbette gelişme olmalı; ben gençlik yıllarımın nostaljisi içinde değilim. Ama bu gelişme, hakikaten olumlu yönde olmalı. Yeni bir şeyler katıyor olmalı; ama Ankara’dan hep alınıyor. Ankara, giderek yaşanmaz bir kente dönüşmeye başladı.

Ankara, sahip olduklarına değer vermiyor, sahip olmadığı şeylere öykünüyor gibi...

Bir meydanın ortasına bir havuz yapıp, üzerine de plastik yunus balıkları koymanın bir anlamı yok. Bunun bize, kente yaptığı bir katkı yok. Üstelik, bir meydanımız varsa, onu da mahvediyor. Meydanlarımız gitti. Bu tür projeler giderek de yaygınlaşıyor. Bilemiyorum, acaba kentin giderek makineleşen yaşamından insanları biraz olsun uzaklaştırmak mı istiyorlar? Dikmen Vadisi, Göksu Parkı gibi bir takım projeler var. Ama hafta sonu bu tür yerlere gidiyorsunuz, bir kıyametle karşılaşıyorsunuz. Ankara’da dört milyon insan varsa, sanki iki milyonu orada gibi. İyi şeyler yapılmışsa bile farkına varamıyorsunuz. Aslında küçük dokunuşlarla, çok para harcamadan da sokaklarıyla, caddeleriyle, meydanlarıyla yaşanabilir bir kent yaratılabilir. Ne yazık ki pek çok insan, “başka bir iş bulsam da şu kentten gitsem” şeklinde düşünür hale geldi.

Ankara’nın nasıl bir mimari kültürü var? Şehir, kamusal idarenin de merkezi olduğu için pek çok önemli ve köklü yapı firmasına, mimarlık bürosuna sahip. Bu aktörler neden kendilerini gösteremiyor?

En azından 1980’li yıllara kadar oluşturulmuş bir birikimimiz var. Başkent olduğu için pek çok önemli yarışma Ankara’da gerçekleştirildi. Kamu yapılarını elde etmek için yarışmalar düzenlendi. Fakat 80’lerle birlikte bu zayıfladı; çünkü kamu kurumlarının şehirde mekan ihtiyacı giderek azalmaya, biçim değiştirmeye başladı. Devlet, birçok fonksiyonunu yerel örgütlere, yerel yönetimlere, valiliklere, il özel idareye devretmeye başladı. Örneğin İller Bankası dağıtılmak üzere. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü dağıtıldı. Geriye kalan devlet organları da ihtiyaçlarını yarışma yoluyla değil de sınırlı sayıda davet ya da tanıdıklar üzerinden karşılamaya başladı.

Biz, olabildiğince yarışmaları teşvik etmeye uğraşıyoruz. Örneğin Necati Bey Caddesi’nde daha önce HSYK’nın kullandığı bir yapının yıkılacağını ve yerine başka bir binanın yapılacağını, kat sayısının da artacağını öğrendik. Necati Bey Caddesi, Bakanlıklar bölgesine yakın, önemli bir yerde. Biz de sürecin doğru yönetilmesi anlamında ulusal bir yarışma yapılması için başvurduk. Cevap verirler mi vermezler mi bilemiyorum; ama verseler bile büyük bir ihtimal olumsuz olacak. O yapı bir şekilde yaptırılacak, ama iyi mi yoksa kötü mü olacak bilemiyorum. Keşke ulusal bir yarışma ile olabilse.

Ankara, hakikaten özgün mimarlık anlamında son derece iyi, güzel yapılara sahip. Geçenlerde bir röportaj sırasında, TBMM, Anıt Kabir ya da köşk dışında modern bir başkent olarak Ankara’yı temsil edecek, sembol bir yapı gösterebilir misiniz diye sordular. Gösteremem; öyle bir yapımız da yok doğrusu. Var, ama eskilerden gelen yapılar var. İyi ki Arif Hikmet Koyunoğlu yaşamış ve Ankara’da da birkaç eser bırakmış. Keza Taud da öyle. Fakat bunların üzerine ne eklemişiz diye baktığımız zaman, belki var; ama sembol olabilecek örnekler değil. Son zamanlarda Ankaralı mimarlar daha çok yurtdışı projelere yöneldiler ve başarılı sonuçlar da alıyorlar. Eğer Ankara bugün bünyesinde bir parça da olsa yetenekli arkadaşlarımızı barındırabiliyorsa, bu yurtdışı projelerin katkısıyla oluyor. Devletin, kamunun bundaki katkısı, ne yazık ki giderek zayıflıyor.

TÜMÜNÜ GÖSTERSONRAKİ SAYFA HABERİN DEVAMI:   1  |   2  |   3
ETİKETLER: kent
http://www.yapi.com.tr/haberler/kent-halki-ne-kadar-yoksulsa-kentin-bicimlenmesi-de-o-kadar-yoksullasiyor_83128.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!