Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Kentin Kimliksizleştirilmesi

Gerici zihniyetlerden, toplum gibi artık cansız maddi kültür değerleri de payına düşeni alıyor. İstanbul ve Hatay'dan birkaç örnek...

Radikal İKİ
Kentin Kimliksizleştirilmesi Asi Nehri üzerindeki yeni betonarme köprü.

erici zihniyetlerden, toplum gibi artık cansız maddi kültür değerleri de payına düşeni alıyor. İstanbul ve Hatay'dan birkaç örnek...

1972 yılının Haziran ayında Antakya Arkeoloji Müzesi'nin hemen yanında Asi -Antik adıyla Orontes- nehrinin üzerindeki en az 1000 yıllık (tekrar ediyorum en az 1000 yıllık) Roma taş köprüsü yıkıldı. O zamanın hükümeti köprünün yıkılıp yerine betonarme bir köprü yapılmasına karar vermişti. Köprü, o yıl yıkıldı. Köprünün yıkılmış parçalarının ne olduğu hâlâ belli değil. Yıkımı gerçekleştiren firmanın köprü kalıntılarını ne yaptığını hiç kimse merak etmedi.

Yıkımdan bir yıl sonra çıkarılan bir yasa ile tarihi eserler koruma altına alındı. Köprünün 1972'de yıkılması ile 1973 yılında çıkarılan bu yasanın arka arkaya gelmesinin bir anlamı var mı? Bilmiyorum. (Antakya'da bu köprü yok sayılırken, 15-20 gün önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin çocuklar için hazırlattığı İstanbul'u tanıtım kitapçığında Ayasofya yok sayıldı. Ve Ayasofya'ya bu kitapçıkta yer verilmedi.)

'Ben-Hur'un, bugüne değin en fazla Oscar ödülü (12 adet) alan film olduğunu sanırım çok kişi bilmiyordur. Filmin en etkili, en unutulmaz at yarışı sahnesinin gerçekleştiği arenanın bugünkü Antakya'ya 6 km uzaklıktaki Harbiye (antik adıyla Defne) kasabasında olduğunu da çoğu kişinin bilmediği kanısındayım. Bu at yarışı MS 46 yıllarında yapıldı. Ben-Hur'un Yahudiler için önemini bilenlerin, bir elin parmaklarından daha az olduğunu da kolaylıkla söyleyebilirim. 'Gladyatör' filminin finalinde yapılan ölümüne kavganın da aynı arenada yapıldığını hiç kimse bilmiyordur. Arena'nın kalıntılarını görmeye Defne'ye gitmenize gerek yok. Çünkü arenanın bulunduğu sit alanında bugün bir hayvan kesim merkezi var.

En sonunda Birleşmiş Milletler, Antakya'yı kültürel ve kentsel olarak koruma altına aldı. (Biraz geç kalmış olarak.) "Eski Antakya'daki Arnavut kaldırımlı taş kesimli yol ve kaldırımların, mimari dizayn bakımından dünyada eşi yoktur." Bu cümle bana ait değil. Ben 'o' kaldırımları göremedim. 10-15 yıl önceki belediye seçimlerini de muhafazakâr bir parti kazanmıştı. O zamanlar Belediye Başkanı'nın kardeşinin sahip olduğu bir inşaat şirketi bu kaldırımların betonla kapatılması için açılan ihaleyi kazanmış. Bu firma, söz konusu kaldırım ve yolları betonla kapatmış. Bu yüzden bu yolların orijinal hallerini ben göremedim. (En fazla 1-2 ay oldu ya da olmadı. İstanbul'un ilk surları, metro kazılarında bulundu. Ne yazık ki üzerleri betonla kapatıldı.)

Neyse ki, Antakya merkezde görülmeye değer önemli tarihi binalar hâlâ vardı. Hatay'ın Türkiye'ye katılma kararının alındığı tarihi bina, neyse ki, yıkılmamıştı. Ama bu bina da kimliksizleştirme çabalarından nasibini almıştı. Bundan 5-10 yıl önce, Kanal D Haber bülteninde binanın bugünkü durumunu gösteren bir haber izlemiştim, utanarak. Bu tarihi bina, porno filmlerin izletildiği bir sinemaya dönüştürülmüştü. (Yıllardır İstanbul'da Ayasofya, camiye dönüştürülmek isteniyor. Birkaç gündür de Yedikule zindanlarının bahçesine, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin modern bir anıt yapacağı konuşuluyor.) Yakında Aspendos'un hemen yanına bir kule ya da bir camii yapılacağını duyarsak şaşırmayalım. Tarihi eserlerimiz bu sefer farklı ama çok tehlikeli bir saldırıyla karşı karşıyalar.

Tarihi cinayetler
İki farklı kentin tarihine yönelik uygulamaların benzerliğinin Türk-İslam sentezi anlayışından kaynaklandığını düşünüyorum. Artık ülkemizde faili meçhul cinayetlerin yeni bir versiyonu ortaya çıktı. Bu faili meçhul cinayetlerin yeni kurbanları tarihi kalıntılar oluyor.

Son olarak, gerici zihniyetlerden, toplum gibi artık cansız maddi kültür değerlerinin de payına düşeni almaya başladığı belirtmek istiyorum. Tüm tarihsel eserlerin bütün insanlığın ortak mirası kabul edilmesini ve ulusal devletlere tek başlarına bu eserlerin sorumluluklarının verilmemesi gerektiğini belirtmek istiyorum. (BM'nin himayesi ile tüm tarihsel eserler korunabilir.)

Uluslararası bir örgütlenme ile dünyadaki tarihi eserler korunsaydı, son günlerdeki dünya kamuoyunda "Karun Hazinelerine sahip çıkamadılar" suçlamalarıyla karşılaşmazdık. Bu yaz ülkemizdeki tüm müzeleri ve tarihi eserleri görmenizi öneriyorum. Gelecek yaza kadar başlarına neler geleceği belli değil çünkü. Eğer başlarına haberimiz olmadan bir şeyler gelmişse geç kaldınız demektir, geçmiş olsun.

Yaşar BATMAN / Galatasaray Üni.

http://www.yapi.com.tr/haberler/kentin-kimliksizlestirilmesi_46843.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!