br />
Yoksa Kırsal Dönüşüm mü?
Taslağın heyecan verici yanlarından sonra, kâbusa dönüşme ihtimali
yüksek bir kısmına geliyoruz: Köy yerleşmelerinin planlanması. Yürürlükteki
kanuna 1987 yılında eklenen 7 maddeyle köylerin nasıl planlanacağı tarif
ediliyor.
Buna göre “Köy Yerleşme Planı”, donatı alanlarını ve köyün
gelişme alanlarını belirlemeye yönelik bir plan türü. Oluşturulan parseller
köyde ikamet edenlere çok uygun şartlarla satılıyor ve beş yıl içinde üzerine
bina yapmaları ve 10 yıl süreyle de satmamaları zorunluluğu var. Ancak belki de
bu kısıtlamalardan dolayı köyler genellikle bu maddelere göre değil, kentlerde
kullanılan 3194 sayılı İmar Kanunu’na göre planlanıyor çoğunlukla.
Taslağa gelirsek; köyler için iki tür plan öneriliyor Kırsal Alan Yenileme
Planı ve Köy Yerleşim Planı.
Köy Yerleşim Planı, zaten mevcut kanunda da yer alan bir plan türü. Uygulama
alanı var, ancak nüfus kaybeden köyler için çok da gerekli olmayan, aşırı büyüme
baskısı altındaki köyler içinse yetersiz kalan bir araç. Öneride eskiye göre bir
değişiklik şu; parsellerin sadece köyde ikamet edenlere değil, köy
nüfusuna kayıtlı olanlara da satılabileceği, bu şekilde köye dönüşün teşvik
edileceği söyleniyor. Bu kapsamda olumlu olsa bile, kentsel baskı
altındaki yerlerde ve turizm alanlarında köyde yaşamayıp köy nüfusuna kaydolarak
bu avantajdan yararlanılması ve zamanla köyün niteliğini kaybetmesi tehlikesi de
söz konusu.
Taslakta önerilen ikinci plan türü ‘Kırsal Alan Yenileme
Planı’.
Madde 41- (1) Köylerde; arazi toplulaştırması, tarımda ortak
kullanım alanları ve organize tarım, hayvancılık alanlarının oluşturulması,
yerleşim alanları ve hayvan barınaklarının ayrılması, çevre düzenlemesi ve konut
kültür ilişkisini gözetecek şekilde yapılaşmanın sağlanması, afet riski taşıyan
yerleşim yerlerinin değiştirilmesi amacıyla kırsal alan yenileme planı
uygulaması yapılabilir.
Bu plan anlaşıldığı kadarıyla tüm köyü değil, bir parçasını ele alan bir plan
türü.
Farklı konularda odaklanan yenileme planları yapılabilmekte, yine de yerleşim
yerinin değiştirilmesi gibi büyük müdahaleler de bu planla
mümkün. Taslakta ‘Kırsal Alan Yenileme Planı’nın gerekçesi
ise daha da ciddi bir endişe yaratıyor;
Gerekçe-“Madde 41- Kırsal alan yenileme planı ile
kentlerimizde uygulanan kentsel dönüşüm projelerinin kırsalda izdüşümü olacak
yeni bir müessese getirilmektedir. Planlı ve yaşanabilir kırsal alan
yerleşiminin teminine yönelik planlama, mülkiyet ve finansman hususlarını
düzenleyen yeni ve çağdaş bir müessese getirilmektedir”
Bu ifade ile ‘Kırsal alan yenileme planı’, ne yazık ki ülkemizde “yenileme”
kavramının uygulamadaki karşılığı olan büyük çaplı müdahale ve kamulaştırmalara
karşılık gelmekte gibi görünmektedir. Kentlerde planlama geleneği dışında ve
neredeyse bir mevzuatı olmaksızın uygulanan, toplumsal sonuçları ortada olan
kentsel dönüşüm projelerinin, köyler için hazırlanan bu taslakta örnek olarak
alınmaması gerekir.
Ne tür bir plan olduğu net anlaşılmayan yenileme planının, yaşanabilir bir
kırsal yerleşmenin sağlanması için planlama da dahil finansman ve mülkiyet gibi
bir çok hususu düzenleyen bir “müessese” olarak tanımlanması da hatalıdır.
Kanunda köylere verilen geniş yetkiler arasında özellikle 2B alanlarının
yapılaşmaya açılması tehlikesi taşıyan hükümler yer almaktadır. Kırsal alanların
“dönüşümü” bu kapsamda daha da endişe verici olmaktadır.
BİR Öneri
Köylerin ve burada yaşayan insanların çok özel bir durumu vardır.
Bulundukları yerle, tarım ve orman alanlarıyla, dağlarla, deniz ve göllerle,
köydeki yapılarla tarihsel ve ekonomik bağları, kentte yaşayanlara göre çok daha
kuvvetlidir. Yerel kimlikleri güçlü, ancak geleneksel olarak ifade güçleri ve
siyasi temsil kanalları zayıftır.
Tıpkı kentlerde tarihsel kimliği, istihdam alanlarını, ulaşım imkânlarını,
kamusal mekânları ve yerel temsil süreçlerini düşünmeksizin tek başına konut
alanlarının planlanması olanaksız bir çabaysa, köylerin de çevrelerindeki doğa
ve toplumsal arka plan göz önüne alınmadan planlanması aynı şekilde
başarısızlığa mahkûmdur.
Köy Kanunu’ndan bu sorunların çözümünü beklemek elbette yanlış. Sorun
aslında, mahalli idarelerin düzenlenmesiyle ilgili bir kanunda planlama
konularının bu kadar belirsiz ve belli ki plancılar tarafından yeterinde
tartışılmadan yer alması. Çözüm olarak, bu iki konuyu, yani köyün idaresi ve
planlanmasını aynı kanunda ele almaktansa, Köy Kanunu’nda planlamaya sadece bir
referans verilmesi, köylerin ve kırsal alanların planlanması için başka bir
mevzuat oluşturulması ve bu tartışmanın da daha geniş şekilde kamuoyuyla
paylaşılması önerilebilir.
1930’ların ideal köy modeli
1924 tarihli 442 sayılı Köy Kanunu’ndan maddeler (bazıları kentlerde de olsa
diyesi geliyor insanın) Madde 13 - Köylünün mecburi işleri şunlardır:
» Sıtma, sivrisinek tarafından aşılandığı ve sivrisinek de su
birikintilerinde barındığı ve ürediği için her şeyden evvel köy sınırı
dahilindeki su birikintilerini kurutmak
» Köylerdeki kuyu ağızlarına bir arşın yüksekliğinde bilezik ve etrafını iki
metre eninde harçlı döşeme ile çevirmek
» Köyün her evinde üstü kapalı ve kuyulu veya lağımlı bir hala yapmak ve
köyün münasip bir yerinde herkes için kuyusu kapalı veya lağımlı bir (Hela)
yapmak
» Köyde evlerin etrafını ve köyün sokaklarını temiz tutmak, her ev kendi
önünü süpürmek
» Köy yollarının ve meydanının etrafına ve köyün içinde ve etrafındaki su
kenarlarına ve mezarlıklara ve mezarlık ile köy arasına ağaç dikmek. (Köylü her
sene adam başına en az bir ağaç dikecek ve bu ağaç tamamen tutup yeşilleninciye
kadar ağaca bakacak va yeni dikilmişlere hayvanların sürünerek ve kemirerek
zarar vermesinin önünü almak için etrafına çalı çırpı sarıp muhkemce
bağlıyacaktır.)
» Köyde insanlarda salgın ve bulaşık bir hastalık çıkarsa veya firengili adam
görülürse o gün bir adam yollıyarak Hükümete haber vermek. (Bu haber üzerine
kazadan memur gelinciye kadar hastanın yanına bakacaklardan başkalarını sokmamak
lazımdır.)
» Ekine, mahsule, yemişli, yemişsiz ağaçlara, bağlara, bahçelere zarar veren
kuşları, böcekleri, tırtılları öldürmek. (Bunun için hangi türlü kuşların ve
böceklerin hangi zamanlarda ve nasıl öldürülmesi lazım geldiği Hükümetten
sorulacak ve nasıl öğretilirse öyle yapılacaktır.)
» Mecbur olmadıkça yol üzerine halkın kolaylıkla gelip geçmesine dokunacak
şeyler koymamak
» Birdenbire yıkılarak altında adam ve hayvanat kalacak derecede çürümüş veya
eğilmiş duvar veya damları bir sakatlık çıkarmaması için yıktırmak veya
tamir ettirmek;
» Köy içinde bila zaruretin hayvan koşturmamak
»Devlet parasını kıymetinden aşağı aldırtmamak
» Bir adamın suda veya başka suretle başına bir felaket gelince onu kurtarmak
elinde iken yardım etmek;
» Bir hayvana götüremiyecek kadar yük yüklettirmemek
» Bir yeri kazarak başkalarının hayvan ve davarlarının düşüp ölmesine ve
sakatlanmasına sebep olmasına meydan vermemek (Kaynak: Afet İnan, 1972,
Devletçilik İlkesi)
Hürriyet ÖĞDÜL, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
öğretim üyesi
|