Kriz Kongreleri de Vuruyor Turizmde Destek Gecikmemeli
Talha Çamaş, İstanbul'da kongre turizmi denince ilk akla gelen isimlerden biri. 1996'da yapılan HABİTAT II ile başlayan AGİT, 10. Dünya Kulak Burun Boğaz Kongresi, Dünya Satranç Olimpiyatları, NATO Zirvesi, Eurovision gibi büyük toplantılarla süren 600'ün üzerinde ulusal ve uluslararası kongre, sempozyum, toplantının fiilen yönetiminde bulunan

Talha Çamaş, İstanbul'da kongre turizmi denince ilk akla gelen isimlerden biri. 1996'da yapılan HABİTAT II ile başlayan AGİT, 10. Dünya Kulak Burun Boğaz Kongresi, Dünya Satranç Olimpiyatları, NATO Zirvesi, Eurovision gibi büyük toplantılarla süren 600'ün üzerinde ulusal ve uluslararası kongre, sempozyum, toplantının fiilen yönetiminde bulunan Çamaş, 1970'lerden beri turizm sektörünün içinde. Eşi İlknur'la birlikte kurduğu Visitur Seyahat AŞ, şimdi de 2009'da yapılacak Uluslararası Para Fonu (IMF) toplantısının organizasyonunu yapıyor. Çamaş, dünyada yaşanan ekonomik krizin kongreleri de etkilemeye başladığını söylüyor. 16-22 Mart'ta Sütlüce Kongre Merkezi'nde yapılacak
5. Dünya Su Kongresi'nin krizin etkilerini yaşadığını ve 15-20
bin ziyaretçi hedefine ulaşılmasının zor olduğunu söyleyen Çamaş, IMF toplantısı
için hedeflenen ziyaretçi sayısının da 12 bin değil 6 bin olacağını söylüyor.
Kitle turizmi açısından ise gerekli önlemlerin bir an önce alınması durumunda
önemli bir kayıp yaşanmayacağını söyleyen Çamaş, "Tur operatörleri şubat ve mart
ayının ortalarına kadar destinasyon seçimlerini yapar. Elimizi çabuk tutmalıyız"
diyor. Türkiye'de turizm hacmi ciddi bir büyüme içerisinde. Dünya Turizm Örgütü'nün
verilerine göre Türkiye ilk on ülke içinde sıralanıyor ve 1 trilyon dolarlık
pazardan ortalama 20 milyar dolar civarında pay alıyor. Turizm deyince öncelikle
kitle turizmi akla geliyor. Yatırımların çoğunluğu da bu turizme yönelik. Ancak
turizme çok yönlü bakmak lazım. Artık sadece dış turizm değil, iç turizmde
önemli. Türk insanı da artık tatil alışkanlığına sahip. Burada da
vazgeçilemeyecek bir potansiyel oluştu. Kalite
yükseldi. Şu an itibariyle sektörde büyük bir ümitsizlik yok. Ama herkesin beklentisi
erken tedbir almak. Türkiye'nin şöyle bir avantajı var. Gelen turist profili
Avrupalı ve son yıllarda Ruslardan oluşuyor. Özellikle Avrupa ülkelerinde
seyahat etme alışkanlığının daha ekonomik bölgelere kayacağı şeklinde bir öngörü
var. Bir de yapılan araştırmalar gösteriyor ki krizlerde insanların ilk
vazgeçtiği harcamalardan biri seyahat oluyordu. Şimdi bu durum değişti. Avrupalı
seyahat etmeyi doğal hayatın bir parçası olarak görüyor ve tatilinden
vazgeçmiyor. Giyeceğini, arabasını değiştirmiyor ama tatilinden vazgeçmiyor.
Vazgeçmeyince de bütçesine göre bir şey yapmak istiyor. Daha uygun yerlerde
tatil imkânı arıyor. İşte Türkiye'nin avantajı burada ortaya çıkıyor.
Türkiye'nin kalitesi Akdeniz'den daha iyi. İspanya, İtalya, Yunanistan'ı
demiyorum. Mısır ve Tunus'tan söz ediyorum. Evet, fiyat olarak onların üstündeyiz, çok doğal bu. Ama Avrupa pazarında gelişen ikinci bilinç sayesinde kalite, para kadar önemli. Kimse bir ülkeye sadece en ucuz diye gitmiyor. Ucuzların arasında en iyisini arıyor. Türkiye bu konuda önemli adımlar attı. Turizmde eleman kalitesi yükseldi. Daha önemlisi ise her şey dahil sistemi. Hep eleştirdiğimiz bu sistem ilk kez işe yarayacak. Şimdi çocuklu aileler birtakım ülkelere tatile giderken ne kadar harcayacağını bilmek istiyor. Her şey dahilde ne vereceğini biliyor ve karışmıyor. Ailelerin seyahat tercihinde bu çok önemli. Bu sistemi birçok ülke uygulamak istiyor ama Türkiye'de önce başladığı için bizim otellerimiz bu işi artık çok iyi biliyor.
|