Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Küresel Markalı Kente İsyan

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın sahibi olduğu Kahve Dünyası markası tarafından üretilen ve Bülent Erkmen tarafından tipografik tasarımı yapılan İstanbul 2010 çikolataları piyasaya sürüldüğünden beri ağzımda acı bir tat var. Parlak renkli çikolata kutularının içinde ne saklı olduğunu merak ediyorum. Özel tasarım ambalajlarıyla

BirGün Gazetesi
Küresel Markalı Kente İsyan

BR>
KONTROL

Çoğunluğu 90'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu’dan köyleri boşaltılarak sürgün edilen Ayazmalılar için bu, ikinci zorunlu göçtü. Yıkımlar sonrasında imkanı olanlar kiraya çıktı, hısım akrabanın yanına sığınanlar, memlekete dönenler oldu. Sonuçta geriye 18 aile kaldı. 50’si çocuk, 27’si öğrenci 77 kişi, İstanbul’un gördüğü en büyük mücadelelerden birine başladı.

18 aile 2 yıl barakalarda yaşamaya terk edildi. 2007’de Belediye 1500 polisle mahalleyi kuşattı ve barakaları yıktı. Çadır kurdular. Küçükçekmece Belediyesi 2008’de çadırları da yıktı ve yeniden çadır kurulmasını engellemek amacıyla yıkıntıları ortadan kaldırdı. Bedenlerinden başka sığınacak bir şeyleri kalmayana kadar soyuldular. En azından kadınların ve çocukların birkaç gün belediyenin tesislerinde misafir edilmesini istediler. Belediye kabul etmedi. Çünkü İktidarın, fethettiği topraklarda savaşı her gün, tek tek her vatandaşın bedeninde yeniden kazanması gerekiyordu. Söz konusu olan canlı beden olarak bireyin toplumsal siyasal stratejilere dahil edilmesiydi. Ayazmalıların biyolojik hayatları siyasi çatışma alanı haline gelmişti.

Çadırlarda soğuktan ölen bebekler, yeşil kart verilmeyen hastalar, salgın hastalık ve ölümle göçe zorlanan insanlar “çıplak”tır. Nüfus kayıtlarından silinmiş, haritalardan çıkarılmış, etnik ve politik kimlikleri yok sayılan insanlar toplumsal yaşamın dışına terk edilmiştir. Kentsel dönüşüm ev ve şehir, özel hayat ve siyasal varoluş arasındaki duvarları ortadan kaldırırken en açık örneğini toplama kamplarında gördüğümüz türden çıplak hayatlar yaratır. Cinayet işlemeksizin yok edilebilen olan bu hayatlar çıplaktır.

KAMP

Yasaların çözüldüğü ve askıya alındığı, dolayısıyla insanın çıplak hayatının ortaya çıktığı bir yerdir kamp. Burada birey siyasal-toplumsal kimliği değil, biyolojik özellikleri üzerinden tanımlanır. İnsan çıplak hayatıyla baş başa kalmıştır. Kamp “yersizleştiren bir yerleştirmedir”. Tıpkı Ayazma’daki çadır kent ya da Bezirgânbahçe TOKİ konutları gibi.

Toplumsal muhalefetin, kentsel dönüşüm yaşanan diğer mahallelerin desteği, Ayazmalı 18 ailenin olağanüstü direnciyle birleşince Küçükçekmece Belediyesi'ne yapılan baskılar sonuç verdi. Ayazmalılar, yerel seçim arifesinde, bir senelik kiraları belediye tarafından ödenmiş şekilde Bezirgânbahçe’de kiralık konutlara taşındılar ve hak sahipliğinden yararlandırılmaları için gerekli girişimler başlatıldı.

Ayazmalı 18 aile Bezirgânbahçe TOKİ konutlarına yerleştirildiğinde savaş bitmiş değildi. TOKİ konutları, yeni sakinlerinin sosyal ve ekonomik yaşam koşulları tamamen göz ardı edilerek inşa edilmişti. Kira yardımı bittiğinde, enformel sektörde süreksiz işlerde çalışmak durumunda kalan Ayazmalılar için apartman aidatlarını bile ödemek imkansız hale gelmişti.  Zaten çadırda kaldıkları süre içinde ve evleri için verdikleri mücadele sırasında pek çok kişi işini kaybetmişti.

Bezirgânbahçe’de Ayazmalılar’ın doğayla, kentle, yaşamla ilişkileri paramparça olmuş, kadınlar 15 katlı beton bloklar içindeki hücrelerinde tecrit edilmişlerdi. Bloklar depreme dayanıksız ve son derece sağlıksızdı. Üstelik daireler ailelerin çocuk sayısı göz önünde bulundurulmaksızın dağıtılmıştı. İnsani bir yaşam TOKİ tabutlarına sığmıyordu.

Böylece projede hak sahibi kabul edilen Ayazmalılar’ın yaklaşık dörtte üçü kısa süre içinde sözde sosyal konutlardan dışlanmış oldular.

Bu durumu fırsat bilen TOKİ, başlangıçta borç süreci boyunca satmama koşulu koyduğu konutların el değiştirmesini sağlayacak yeni bir düzenlemeye gitti. Bezirgânbahçe konutlarında barınamayan aileler sosyal konut haklarını, orta ve üst sınıflara devrederek göç etmek durumunda kaldılar.

Ayazmalı 18 kiracı aile ise barınma hakkı mücadelesinde, İstanbul’da yaşayan tüm yoksullar için emsal teşkil edecek bir zafer uğruna her şeyi göze almıştı. Kira ya da gıda yardımı için çaldıkları kapılar yüzlerine kapandığında bile pes etmediler.

Yoksulluklarını neden göstererek çocuklarını ellerinden almaya gelen yardım kurumlarına boyun eğmediler. Şubat 2009’da “hak sahibi” olarak kabul edilip, Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay’dan peşinatsız ve uygun şartlarda konut sözü aldılar. Mart 2010’da Kayabaşı TOKİ konutlarına Ağustos ayında yerleşmek üzere kura çekimine katılırlar. Oysa çok geçmeden, ödeyemeyeceklerini bile bile bu ailelerden 15 bin lira peşinat istendi. Bugün ödeme süresi geçti ve Ayazmalılar hak sahipliliği haklarını da kaybetmiş durumdalar. Ama mücadele hala, inatla sürüyor. Her tür psikolojik ve fiziksel şiddete karşı hala direniyorlar. Her gün yeni bir yalanla kırılmaya çalışan umutları hâlâ diri.

EGEMEN İSTİSNA

Peki uluslararası sözleşmeler ve Anayasa’ya rağmen Ayazmalılar’ın yaşadıkları şiddet “hukuk dışı” değil midir? Hayır, tüm yasaların askıya alındığı Ayazma’nın durumu “hukuk dışı” değildir. Tersine Ayazma, mevcut hukuk düzeninin işleyişini ve iktidarın yapısını açığa çıkaran bir “istisna”dır. Schmitt’i izleyen Agamben’e göre, hukuksal-siyasal yapının başlangıcı, iktidarı elinde bulunduran egemenin istisnaya karar verme yetkisidir. Egemen “istisna” haline karar verendir. Bu özelliği ile egemen, hukuk düzeninin içinde kaldığı halde, bu düzenin geçerli olması durumunda sorumlu tutulacağı eylemler nedeniyle suçlanmaz. Evet, Ayazma yasaların askıya alındığı bir “istisnadır” ama bugün İstanbul’un her yerinde “istisna” kentsel politika haline gelmiştir. İstanbul’da kentsel dönüşüm, olağanüstü hal yasaları ile yürütülmektedir. Hükümetin, TOKİ’nin ilçe belediyeleriyle anlaşamadığı noktada imar yetkisini devralabilmesini mümkün kılan yeni bir yasa teklifini TBMM’den geçirmeyi hedeflemesi, istisna durumuna karar verme yetkisinin en açık kanıtıdır.

Var oluş amacının tersine 2004-2007 arasında ürettiği 310 bin konutun yalnızca yüzde 20’si sosyal konut niteliği taşıyan TOKİ, 2002 yılından beri ayrıcalıklı bir kamu tekelidir. 5162 sayılı “Toplu Konut Kanunu’ndaki düzenlemeler” ile gecekondu dönüşüm projelerini planlama yetkisi belediyelerden TOKİ’ye aktarılmıştır. 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nu uygulama yetkisi ise Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’ndan alınıp TOKİ’ye devredilerek, gecekondu bölgelerinde kurumun tek söz sahibi olması sağlanmıştır. TOKİ, Başbakanlık’a bağlı ve denetimi yalnızca Cumhurbaşkanı’nın talebiyle gerçekleştirilebilecek, özel şirket gibi çalışan ama devletin tüm gücüyle donatılmış bir devdir. TOKİ olağanüstü yetkileriyle, bir zamanlar sadece hükümdarın girebildiği “metruk istisna alanında” hüküm sürmektedir.

TÜMÜNÜ GÖSTERSONRAKİ SAYFA HABERİN DEVAMI:   1  |   2  |   3
ETİKETLER: İstanbul 2010
http://www.yapi.com.tr/haberler/kuresel-markali-kente-isyan_81595.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!