TMMOB
Mimarlar Odası 43. Dönem Genel Kurulu ve
seçimleri, 13-14-15 Nisan tarihlerinde Ankara’da
gerçekleştirildi. Genel Kurulda, Odaya ve mimarlık meslek alanına yönelik hukuka
aykırı, anti-demokratik baskı ve müdahalelerinin kınanması, oybirliği ile karar
altına alındı. Genel Kurul sonrası 942 delegenin katıldığı seçimlere, 'Dayanışma
Süreci' listesi adında tek liste ile gidildi.
Seçilen Merkez Yönetim Kurulu, 19 Nisan Perşembe günü yaptığı ilk toplantıda
aldığı kararla, görev paylaşımını şu şekilde gerçekleştirdi:
Genel Başkan: Eyüp MUHCU Genel Başkan Yardımcısı: Güven Arif
SARGIN Genel Sekreter: Necip MUTLU Genel Sayman: Ali EKİNCİ Üye: Esin
HACIALİOĞLU Üye: Ahmet İmran KARAMAN Üye: Sabri KONAK
TMMOB Mimarlar Odası 43.Dönem Genel Kurulu’nda alınan bir kararla
hazırlanan sonuç bildirisi ise şöyle:
2012 Türkiye’sinde; Mimarlar Odası 43.Genel Kurulu 13-14-15 Nisan
tarihlerinde delegeleriyle Ankara’da “Demokrasi Şöleni” ortamında
toplanmış; 42.Dönemde gerçekleştirilen çalışmalar değerlendirilerek ülke
gündeminin kente, mimarlığa, meslek örgütüne, meslektaşlara etkileri kapsamlı
bir şekilde değerlendirilmiş ve çözüm önerileri ortaya konmuştur. Bu konularla
ilgili olarak yeni dönemde (2012-2014) seçilen Merkez Yönetim kuruluna görevler
verilmiştir.
Bununla birlikte dünya, bölge ve ülke sorunlarımızla, meslek, meslektaş ve
meslek odamızla ilgili öncelikli konulardaki görüşlerin kamuoyumuzla
paylaşılması öngörülmüştür…
Dünyamız, bölgemiz ve ülkemiz açısından derin kaygılar duyduğumuz bu günlerde
bölgemiz, sorunların kesiştiği merkez haline gelmiştir. Ülkemiz ise,
küresel güçlerin çıkarları doğrultusunda hızla bu sorunların içerisine
sürüklenmektedir.
Bu ortamda, “Suriye’nin dostları” adında, Suriye halkına karşı düşmanca
saldırı politikaları adım adım yürürlüğe sokulmaya çalışılmaktadır. Bizler, bu
nedenle Suriye’ye yönelik askeri politikaların devreye girmesine; Türkiye’nin
emperyalizmin taşeronluğuna soyunmasını ve ülke içinde “otoriter” bir yönetim
anlayışının dikte edilmesini reddediyoruz.
Bu bağlamda, ülkemizin gereksinimi olan “demokratik” ortamın ve
toplumsal barışın bir an önce sağlanmasını ve Kürt sorunun demokratik bir çözüme
kavuşturulmasını diliyoruz.
Bizler, ülkemizin “demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü”; bir Anayasaya
kavuşması için, 1982 Anayasasının mutlaka değişmesi gerektiğini savunuyoruz.
Ancak, gündemde olan; demokratik ve kamusal hakları; kent, çevre ve kültürel
kaynakların yok edilmesini ve bunlarla ilgili işlenen suçları Anayasal güvenceye
kavuşturmayı, cumhuriyetin kazanımlarını ortadan kaldırmayı ve “otokratik” bir
rejimi hedefleyen “Yağmanın Anayasasını” reddediyoruz.
Bütün bu genel yaklaşım ve değerlendirmelerle birlikte meslek alanımıza
ilişkin pek çok sorunun çözüme kavuşturularak uygulamaya geçirilmesinin yaşamsal
önem taşıdığı vurgulanarak; öncelikli konular ile ilgili yaklaşımlar ortaya
konmuştur.
Ülkemizde ivedi olarak çözüme kavuşturulması gereken konulardan biri,
kentlerimizin ve yapı stokumuzun deprem ve afetlere karşı güvenli olmayışıdır.
Ülke bütününün deprem ve afet riskleri altında olduğu gerçeğine rağmen elle
tutulur ciddi bir afet politikası dahi söz konusu değildir. Buna karşın, iktidar
tarafından önerilen “Dönüşüm Yasası” ile depremin bahane edildiği görülmektedir.
Öngörülen imar düzeninde, yerel yönetimler, şeffaflık ve katılımcılık
dışlanarak, imar yetkilerinin başbakanlıkta toplandığı ve TOKİ marifeti ile
başbakanlığın tek imar otoritesi olma yolunda ilerlediği böylelikle kentsel
yağmanın önü tamamen açıldığı görülmektedir.
Söz konusu tasarının yasalaşması halinde bütün ülke topraklarının hükümet
tarafından dönüşüm alanı ilan edilebilmesine ve buna bağlı olarak “kentsel
yağmanın” ülke genelinde sistemleşmesine neden olacak bu tasarı bir an önce TBMM
gündeminden geri çekilmelidir.
İçinden geçmekte olduğumuz olağanüstü koşullarda; Meslek Odalarının
aydınlatıcı, eşitlikçi, kamu yararı ve meslek etiğini vurgulayan sorumlulukları
kritik bir önem taşımaktadır. Kentsel mekanın “rant değerleri” üzerinden değil,
“toplum yararı ve yaşam kalitesi” üzerinden değerlendirilmesi, meslek ahlakının
süreçteki ilkeselliği bu nedenle öne çıkarılmalıdır.
Siyasal iktidar, ilköğretimden üniversitelere kadar eğitimin metalaştırılarak
gericileştirildiği bir zeminde Odaların demokratik ve mesleki haklarını
kullanmasına karşı engel olmak için her yolu denemektedir. Bunun nedeni; Meslek
Odalarının doğal kaynakları, kamusal varlıkları, kentsel değerleri, bin yıldır
yaşanan mahalleleri, yerleşik kültürleri, sosyal dokuları, kamusal hakları,
hukuku ve demokrasiyi savunmalarıdır.
Küresel ve neo-liberal politikalarla meslektaşlarımızın iş olanakları
sınırlandırılmış, giderek işsizleştirilmiş ve etkisizleştirilmişlerdir. Meslek
Odalarının Kanun Hükmünde Kararnamelerle işlevsizleştirilmesi yönündeki
girişimler bu süreci hızlandırmakta; üyelerimizin mesleki ve özlük haklarını
koruma çabaları öncelikli çalışma alanı haline gelmiştir.
Uygar ülke ölçütleri ve demokrasi ile bağdaşmayan, hukuka, Anayasa’ya ve
ilgili yasalara açıkça aykırı ve çağdışı bir anlayışın ürünü olan gelişmeler,
küresel sömürü, rant ve çıkar politikalarının yaşama geçirilmesi için duyarlı
tüm kesimlerin ve toplumun sindirilmesi anlamına gelmektedir. Bu yaklaşımlar
karşısında; meslek ilkelere bağlılığımızdan ve mesleki haklardan asla ödün
verilmeyeceği gibi; bunların güvencesi olan Meslek Örgütümüzü her koşulda
savunmakta kararlı olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.
Bu bağlamda, Mimarlar Odası olarak “rantçı ve otokratik” bir anlayışla
KHK’lar ve yeni yönetmelik düzenlemeleriyle, Meslek Odalarının “kamusal ve
özerk” kimliklerini yok sayan ve bunlara karşı organize bir şekilde yürütülen
“işlevsizleştirme, yetkisizleştirme ve yok etme” politikalarını şiddetle
kınıyoruz.
Genel Kurulda yapılan ortak değerlendirmelere bağlı olarak gündemde yer alan
kapsamlı sorunların üye ve örgütsel seferberliğe dayalı bir “Dayanışma Süreci”
ile aşılabileceği belirtilerek; Oda’nın Anayasal güvence altında olan yetki ve
sorumluluklarının gereğini kararlı bir şekilde yerine getirmeye devam edeceği
vurgulanmıştır..
Mimarlar Odası Genel Kurulu, bu değerlendirmelerin ışığında olağanüstü
koşullardan geçtiğimiz bu dönemde; başta meslektaşlarımız olmak üzere bütün
duyarlı kesimleri savaşa ve anti-demokratik süreçlere karşı tavır almaya; Meslek
Örgütlerimizin, Üniversitelerimizin, Yerel Yönetimlerin “kamusal özerk”
kimliklerini korumaya, doğa-kent-kültür yağmasına dur demeye
çağırmaktadır.
|