Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Onuncu Venedik Mimarlık Bienali- Dünya Şehirleri, Toplumları ve Mimarlığı Hakkında




*Olaf Bartels Mimar, Mimarlık Tarihçisi ve Eleştirmeni İki yılda bir düzenlenen Venedik Bienali’nde, dünyanın her yerinden gelen mimarlar buluşarak, o yıla ait önceden duyurulan fikirlerini ve görüşlerini sunmaktalar. Ana küratör, uluslara göre yorumlanan bu konseptle oluşan bienale, mekân olarak İtalyan pavyonunun yanı sıra Arsenal’deki halathaneyi de (Corderie) seçmiş. Yüzyıllarca bir lagün şehri olan Venedik’in, Levante (doğu akdeniz kıyısındaki ülkeler) üzerindeki askeri iktidarının simgesi olan Arsenal, tarihi Venedik hükümdarlığının kalbiydi. Arsenal yakınındaki “Giardini Bienale” (Bienal’in bahçesi) ise bugün uluslararası bir toplanma mekânı işlevine sahip olan mimarlar daimi forumu haline gelmiştir. Ancak, 1980 yılında Aldo Rossi’nin Avrupa mimarlığına Post-moderniteyi yerleştirmeyi ya da iki yıl önce Kurt W. Foster’ın süregelen gelişmeleri ortaya koyması gibi, Bienalle birlikte yeni eğilimler oturtmak her zaman olanaklı olmuyor. Bu yılın ana konseptini mimar ve şehirci Richard Burdett belirledi: Birleşmiş Milletler’in organize ettiği HABITAT konferansında ya da UIA dünya kongrelerinde tartışılan ve bütün dünyayı ilgilendiren bir konu “Kent, Mimarlık ve Toplum”. Her iki kuruluşun da son büyük toplantıları sırasıyla 1996 ve 2005 yıllarında, dünyanın en büyük şehirlerinden biri sayılan İstanbul’da düzenlenmişti. Bienalin Arsenal’daki büyük sergisinde okunduğu gibi, 20. yüzyılda hızlı bir büyüme yaşayan İstanbul’un nüfusu, bu süre içinde yüzde 900 arttı. Ancak sergideki bilgilerden anlaşıldığı üzere, İstanbul, konsept çerçevesinde büyüklüğü bakımından önde değil, öteki şehirler, bu konuda İstanbul’u gölgede bırakıyorlar. Venedik’te sunulan tahminlere bakılırsa, İstanbul’un nüfusu 2050 yılına kadar biraz azalacak, Bombay 35 milyon nüfusla listede üstlerde yer alacak, Tokyo’daysa nüfus hızla artacak ve 35 milyonu geçen rakamlara ulaşacak. Bu sergi açık bir biçimde 16 seçkin dünya şehrinin bugününü ve geleceğini anlatıyor: Nüfusların gelişimini, yaşam alanlarının yoğunluğunu, kullanılan trafik sistemlerini ve son olarak inşa edilen yapılarla toplumun kendi geleceğini sağlaması... Konu genel olarak istatiksel bilgi içerdiği için sergi yoğunlukla yazılardan, grafiklerden ve sayılardan oluşuyor. Aynı şemada sunulan şehir yerleştirmelerinin yanında, o şehre ait özgün sesler ve şehir yaşantısından kesitler veren filmler, izleyicieri kubbelerin altına çekiyor. Güncel yapı projeleri plazma ekranlarda gösteriliyor. Sergi mekânının çeşitli yerlerindeyse ziyaretçilere, içbükey ekranlardan şehirlerin strüktürlerini analiz etme olanağı sunuluyor. Birer heykel izlenimi veren üç boyutlu plastik modeller kullanılarak, her şehrin kilometrekareye düşen nüfus yoğunluğu oldukça etkili bir biçimde veriliyor. Bu serginin sunduğu karşılaştırmalı analiz olanaklarıyla, şehirlerin özgün durumlarından çıkarılabilecek pek çok sonuç elde ediliyor. Bunlardan birine örnek olarak Tokyo ve Los Angeles arasındaki trafik kullanımı gösterilebilir. Tokyo’da, dar bir yüzeyde yoğun olarak yaşayan nüfusun yüzde 80’i toplu taşıma araçlarını kullanırken, aynı miktarda yüzeyde çok daha seyrek bir nüfusa sahip olan ve gitgide genişleyen Los Angeles’da, insanların yüzde 80’i özel arabalarla işe gidiyor. 1900 yılında dünya nüfusunun yalnızca yüzde 10’u büyük şehirlerde yaşıyordu. Richard Burdett, günümüzde yüzde 50 olan bu oranın, 2050 yılında yüzde 75’e ulaşacağını belirtiyor. Asya’da şehirler büyümekteyken, Avrupa’da gelişim durgun ve hatta geri gitmekte. Burdett’e göre bu farklılıklar “kent” kavramının bütün dünyaca geçerli bir tartışma konusu olması için yeterli bir neden. Bununla ilgili sorulara yanıt bulmak hem karmaşık hem de zor. İtalyanlar, Arsenal’in içinde kurulan “Cities of Stones” ve “Metro-polis” başlıklı iki serginin yanı sıra Yeni İtalyan Pavyonu’nda, ülkede uygulanacak güncel planlar ve ilk adımların tanıtıldığı başka bir sergi daha açtı. Bienal çerçevesinde Palermo’da, Ekim 2006’dan Ocak 2007’ye kadar sürecek “City-Port” başlıklı bir başka sergide, 16 liman şehrinin gelecekteki stratejileri gösteriliyor. Bienal bahçelerinde bulunan İtalyan Pavyonu, tarihi Arsenal’de sergilenen konuyu biraz daha derinleştirerek sunuyor. Çeşitli üniversiteler ve araştırma enstitüleri burada şehir araştırmalarıyla ilgili ayrıntılı ve analitik adımları gösteriyorlar. Bunlardan biri olan Hollanda’dan Berlage Enstitüsü, ziyaretçileri şehir stratejesi üzerine sanal diyaloğa katılmaya davet ediyor. “Küçülen Şehirler” adlı Alman araştırma projesinin ele aldığı konular arasında, 1951’den bu yana nüfusunun yüzde 60’ını kaybeden Venedik’i de ilgilendiren bir olgu olarak Avrupa şehirlerindeki kitlesel nüfus azalması ve bunun altyapıya etkileri yer alıyor. Ülkelerin pavyonlarında, ulusal gelişmeler, araştırmalar ve o ülkeye ait perspektifler farklı önem derecelerine göre sergileniyor. Örneğin ABD, Katrina kasırgasının tahrip ettiği New Orleans’ın yeniden inşa konseptini sunuyor. Fransızlar kendi pavyonlarında oluşturdukları eğlenceli bir ortamda, bir kafede, bir restoranda, oturma odasında, yatak odasında, çatının üzerinde bulunan bir saunada ve diğer yaşam mekânlarında, şehir yaşamını en yoğun biçimiyle sergiliyorlar. Almanlar ise pavyonun çatısını kullanarak, buradaki değişim olanaklarını sergiliyor. Burada sözü edilen değişim, içinde bulunulan tarihsel şehrin, bugünkü mimari eklemelerle modern bir yaşama uyum sağlaması. Yaşamın günlük sıkıntıları, İsviçrelileri Karayip Adaları’na kaçmaya yöneltmiş olacak ki İsviçre doğumlu mimar Bernard Tschumi, burada elips biçiminde bir ada-cennet için yeni bir yapı planlıyor. Çin'in son yıllardaki gelişiminden endişelendiği anlaşılan Danimarkalılar ise bu konuyu odak noktası olarak ele almış. O sırada, bu ülkenin kuzeyindeki komşuları İsveç, Norveç ve Finlandiya, kendi arktik şehirlerinin potansiyellerini sergiliyor. Böylece birbirinden farklı ulusal sorunlar ve çözüm önerileri, fikir pazarı gibi yan yana sıralanıyorlar. Uluslararası ziyaretçiler bienalde, kendi ülkelerindeki sorunlar ve yapabilecekleri için yeni fikirler elde ederek motive olabilir. Hatta yalıtımı ortadan kaldırarak, bunları gerektiğinde küresel boyutta paylaşabilir. Bu noktada, Kıbrıs Rum Kesimi’nin girişimi ilginç. Öne sürdükleri planda, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi durumunda, Birleşmiş Milletler’in KKTC sınırında kurduğu sınır bölgesinin yeniden inşası konu ediliyor. Bu planın hazırlanmasında on Kıbrıslı Rum mimar görev almış. Öte yandan, Kıbrıslı Türk mimarlar, bu kapsamdaki çeşitli projeleri birkaç kez sunmuş olmalarına rağmen planda yer alamamış. Dünya, Venedik Mimarlık Bienali mekânlarında her ne kadar küçülse de bazı sınırların hâlâ aşılamadığı görülüyor. *(Bartels'in yazısı YAPI Dergisi 299.Sayıdan alınmıştır)


http://www.yapi.com.tr/haberler/onuncu-venedik-mimarlik-bienali--dunya-sehirleri-toplumlari-ve-mimarligi-hakkinda_95375.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!