 | Selçuk Özdil |
Çeliğin yurtdışında uzun yıllardır tanınıyor ve kullanılıyor olmasına rağmen Türkiye’de kullanım oranının artmasına karşın hala düşük olduğunu belirten Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) Yönetim Kurulu Üyesi ve Arcelor – Mittal LCS Genel Müdürü Selçuk Özdil, 2010 yılında Türkiye’nin yapısal çelik tüketiminin 1.500 milyon tonu geçeceğini tahmin ettiklerini söylüyor.
Selçuk Özdil ile Türk Yapısal Çelik Derneği’nin (TUCSA) sektöre bir anlamda kılavuzluk etmek için hazırladığı “Türk Yapısal Çelik Derneği Çelik Yapı Şartnamesi”nin detaylarını, TUCSAmark Sertifikası’nı ve yapısal çelik sektörünü konuştuk.
Doğru bir yapı nasıl ortaya çıkar?
Bina yapım süreci bir zincirin halkaları gibidir. Nasıl ki zincir, en zayıf halkası kadar güçlüyse, binada en zayıf bölgesi kadar güçlüdür.
Bir binayı yapabilmek için, proje ve malzeme üretiminin bir araya gelmesiyle başlayan bir süreç söz konusu. Malzemenin ve tasarımın doğru yapıldığını varsayalım. Malzemenin doğru olması için tüm normlara uygun olması ve sertifikasının olması gerekiyor. Tasarımın doğruluğuna ise karışamıyoruz. Çünkü ülkemizde bunu denetleyecek sistemler yok. Bundan sonra bunu yapacak olan insanların, yüklenicilerin, alt yüklenicilerin, insan kaynaklarının malzeme kullanım bilgilerinin ve makine altyapılarının yeterli olup olmadığına bakmak gerek.
Eğer yapı doğru yapılmazsa, çelik yapı da beton da yıkılır. Doğru tasarım, doğru malzeme ve doğru uygulama ile doğru bir yapı ortaya çıkar.
Doğru yapı için bunlar yeterli mi?
Bu gerekli ama yeterli değildir. Tamamen yeterli olması, birinin çıkıp bu yapıya sertifika vermesine bağlı. Tabi bütün bu süreçler denetlenmeli ve denetleyen demetçinin de denetleniyor olması gerek.
TUCSAmark Sertifikası bu noktada devreye giriyor sanırım. Biraz TUCSAmark’tan bahsedebilir miyiz?
TUCSAmark Sertifika Programı 2003 yılında uygulamaya konuldu. Program kapsamında çelik yapı sektöründe faaliyet gösteren firmalar işlevleri ve iş kollarına göre sınıflandırılıyor, kalite yönetim sistemleri ve iş referanslarına göre değerlendiriliyor ve derecelendiriliyor. TUCSAmark ,Sertifikası ile ise firmaların yeterlilikleri ve yetkinliklerini gösteriyor.
 | Antwerp Adliye Sarayı'nın çeliğini
Arcelor Mittal sağladı |
Bağımsız Denetim Kuruluşu Breau Veritas değerlendirme raporları ışığında sertifika veriyoruz. TUCSAmark’ı yüklenicilerin yanı sıra projecilere ve malzeme üreticilerine de veriyoruz. Orada daha çok kalite, alt yapı, insan kaynağı ve kalite yönetim sistemlerini kontrol ediyoruz. Ama, projeyi uygularken firmanın bu yeteneklerini doğru kullanıp kullanmadığını denetlemiyor. Ayrıca yapı yani; uygulama denetiminin olması gerek. Ama Yapı Denetim Kanunundaki aksaklıklar da malum...
TUCSAmark Sertifikası yeterlilik belgesinden çok daha fazlası değil mi?
Evet, TUCSAmark’ın sadece yeterlilik belgesi olduğu sanılmasın. Finansal tabloların denetlenmiş olup olmadığını, işçilerin sigortalı olup olmadığını, beyan ettikleri teknik adamların bordrolarda olup olmadığını da kontrol ediyoruz. Bir anlamda yatırımcılara vergisini düzgün ödeyen, işini düzgün yapabilecek, kalitesini düzgün yöneten firmaların iş almasını öneriyoruz.
Bütün bu anlattıklarım yapıyla ilgiliydi. Bir adım daha geriye gidersek yapıyı isteyen birilerinin olduğunu görürüz. Bu kişiler yanlarında mimarla birlikte, mimarın betimlediği bir yapının gerçekleştirilmesini isterler ama bu işin nasıl yapılacağının da ülkemizde yerleşik teknik bir alt yapısı yok. Türkiye’de ve dünyada çeşitli kuruluşların çelik yapı yaptırmakla ilgili çeşitli şartnameleri var. Ama olan şartnameler yeterli, doğru kapsamda ve çoğu da sistematik değil.
Bunun için uzun zamandır Çelik Yapı Şartnamesi yazmak için uğraşıyorduk. 3 yıldır, dernekteki komitelerden biri bu konuda çalışıyordu. Ancak bu yıl prEN 1029 Metal Yapı Şartnamesi EN 1029 Avrupa normu haline gelecek. Biz de bu normu tercüme ediyor ve önemli bölümlerini içeren bir özet kılavuzunu hazırlıyoruz.
Bayındırlık Bakanlığı Fen İşleri Dairesi de yenilenme aşamasında olan Bayındırlık Şartnamesi’nin içindeki çelik bölümü için önerilerimizi yapıyoruz. Yukarıda sözünü ettiğimiz Biz de onun üzerine pnER 1029’un özetini hazırladık ve kendilerine sunduk.
Ayrıca Dernek olarak bu çalışmayı TYÇD Çelik Yapı Şartnamesi öneri taslağı olarak üyelerimize gönderdik. Onlardan gelecek geribildirimler ile şartnameyi kamusal olarak kullanıma açacağız.
Bayındırlık Bakanlığı’nın şartname özetimizi kullanıp kullanmayacağını bilmiyoruz. Kullanmak isterlerse de fark etmez çünkü aynı şeye atıfta bulunmuş olacağız.
 | Milano Fuar Kompleksi'nin çeliğini
Arcelor Mittal sağladı |
Şartname nasıl çalışacak?
Şartnamede kriterler çok açık, “Trafik işareti için direk yapmakla, gökdelenin kolonunu yapmak aynı şey değil”i sistematik olarak toparlıyor.
Şartname kılavuzluk yapıyor bir anlamda. Yapınıza göre tablolardan, bakarak uygulama sınıfı seçilebiliyor. Örneğin bir size uygun olan sınıfın karşısında, bu uygulamayı yapacak kuruluşun sahip olması gereken belgeler, makineler, bilgiler yazıyor.
TUSCAmark’ı da şartnameye uyumlu hale getiriyoruz. Böylece birbiriyle uyumlu ve birbiriyle çelişmeyen şartnamemiz ve yeterlilik belgemiz olmuş olacak.
Biraz da sektörden bahsedelim isterseniz. Yapısal çelik sektörünün büyüme süreci nasıl başladı?
Sektör, uzun bir çabalama süreci geçirdi bu konuda. Ama özellikle, 1999 Düzce Depremi’nden sonra, neredeyse üstel bir grafik gösterebilecek hızda büyümeye başladı. Bizim, o zamanlara kadar 10 bin ton civarında seyreden satışlarımız birdenbire arttı. Türkiye’nin profil üretimi de arttı bu tarihten sonra ve hala da artmaya devam ediyor.
Bunların yanı sıra da bütün bu artışlar, yerli üreticilerin yatırım kararları almalarına neden oldu. Çünkü eskiden insanlar üretim olmadığı için profil kullanmazlardı. Profil üreticileri ise, kullanan olmadığı için profil üretmediklerini söylerlerdi. Artık o kısır döngüyü kırdık.
Yaşadığımız depremler, endüstriyel yapı sahiplerini acı deneyimler sonucunda çelik yapıya yöneltti. Ortalama olarak Avrupa’da endüstriyel yapıların en az yüzde 50’si çelik. Kimi ülkelerde bu oran yüzde 80’lere 90’lara ulaşıyor. Türkiye’de ise endüstriyel yapıların yüzde 25-30’ların üzerinde olduğunu tahmin ediyoruz.
2006 yapısal çelik tüketim rakamları belli oldu mu?
Hayır, belli olmadı ama rakamlara dair bir takım tahminlerimiz var. Yapısal çelik tüketiminin yaklaşık bir milyon ton olduğunu tahmin ediyoruz. Bunun yaklaşık yüzde 40’nın ihraç ettiğimizi varsayarsak, 2006 yılında 600 – 700 bin ton civarında yurtiçi yapısal çelik tüketimi gerçekleşti.
Peki, dünyada durum nasıl?
Dünyada son iki yıldır proje patlaması yaşanıyor. Bu patlama, 2004 yılında Çin’in dünya piyasalarına entegre olma süreciyle başladı. Malzeme azlığı ve malzemeye olan fazla talep yüzünden fiyatlar arttı. Diğer yanda çok fazla proje demek ama bu. Fakat dünyadaki çelik üretimi bu projelerin hepsini aynı anda karşılamaktan uzak. Çözüm olarak da bazı projeler biraz erteleniyor. Bu durum sadece çelik için geçerli değil ama, çimento ya da inşaat demirinde de durum çok farklı değil.
Ama bu proje patlaması nedeniyle çok büyük ölçekli çelik işler yapılıyor. Yani; bu patlamadan çelik de ciddi bir pay alıyor.
Yakın gelecekte Türkiye için sektörün gelişimine dair öngörüleriniz var mı?
Bence çelik yapının kullanım oranı giderek artacak. Çünkü Türkiye’de, yapıda çeliğin aldığı pay hala çok düşük.
Tam olarak emin olmadığımız ama sadece tahmin yürüttüğümüz bir rakam var; % 5.
Ben Türkiye’yi, benzer büyüklükte olan İspanya ile karşılaştırıyorum. Nüfusumuz daha çok ama, gelirimiz az. Bizim gibi betonarme ağırlıklı olan İspanya’nın kendi içinde yapısal çelik kullanımı yıllık 1.5 milyon ton. Bizim 2006 yılı tahmini rakamlarımız
600 – 700 bin ton civarında. 2010 yılı itibariyle 1.500 milyon tonu geçeceğimizi düşünüyorum.
Morgage yapısal çelik kullanımına etkiler mi peki?
Yapıyı olumlu etkilerse, aldığımız pay kadar bizi de etkiler.
|