br >
Yeraltında 283 metre
Kasklarına profesyonel kameralar yerleştirilmişti. Önce
İGDAŞ ekibi geçidin girişinde zehirli gaz ölçümü yaptı. Tehlike
yoktu. Ardından dört kişilik ekibe gaz dedektörleri verildi. Aşağıya sarkıtılan
mağaracılara Ayasofya Müzesi Başkanı Doç. Dr. Haluk Dursun da
katıldı. İlk ayak bastıkları salon koridor gibi uzundu, sütunlarla
güçlendirilmişti. Buradan Sultanahmet Meydanı ve Topkapı Sarayı yönüne, yaklaşık
70 santim yüksekliğinde, taş örülü iki tünel uzanıyordu. 5. yüzyıldaki güçlü
Bizans İmparatoru II. Teodosios’un halka görünmeden
Ayasofya’dan Tekfur Sarayı ve Hipodrom’a geçtiği tünel bu olmalıydı. Mağaracılar
iki ekibe ayrılıp, zıt yöndeki tünellere girdi. Tuğladan kemerlerle
güçlendirilmiş tüneller 50 metre sonra ikiye ayrılıyor, bir kolları kubbenin
altına doğru ilerliyordu. Bu uçlar kapanmıştı. Yaman Özakın ve
Emrah Çoraman, lazer yardımıyla ölçüm yaptı, kroki çıkardı.
Pelin Kurt ve Aydın Menderes, Topkapı Sarayı
yönünde ilerlemeyi sürdürdü. Menderes, önce 25 santim yüksekliğindeki bir
tünelden sürünerek, ilerledi. Taşların arasından, ışığın sızdığı bir noktaya
rastlayınca kalem kamerasını buradan dışarı çıkardı. Avluya ulaşmıştı. Geri
döndü, bu kez daha dar bir başka bölümden sürünerek geçip, iki metre
yüksekliğinde, yaklaşık beşer metrekarelik iki odaya ulaştı. Çevrede kemikler,
testi kırıkları vardı. Kaynaklara göre Ayasofya’ya 13. yüzyıla kadar sadece bir
kişi gömülmüştü: Çocuk Aziz Antinegenos. 200 yıl sonra ise
Patrik Athanasius defnedilmişti. Muhtemelen ulaşılan oda bu iki
kişinin mezarıydı. Ve Ayasofya zeminindeki 283 metrelik tünellerdeki keşif
turunun en heyecan verici bulgusu bu odaydı.
Göksel Gülensoy (Yönetmen) / Altı, üstünden daha heyecan
verici
1990’da Semavi Eyice’nin öğrencilerinden, dostum Doç. Dr. İhsan Tunay beni
Ayasofya’da gezdirmiş, birbirinden ilginç efsaneleri anlatmıştı. Sayesinde bu
yapıya tutkuyla bağlandım. 1992’de efsanelerin ışığında yapıyı anlattığım
“Ayasofya” belgeselini çektim. San Sebastian, Tampere ve Ankara film
festivallerinde ödül aldı. Bu şevkle, Ayasofya’nın sırlarını saklayan tünel ve
sarnıçlar üzerine ikinci filmin çekimine başladım. Doç. Dr. Haluk Çetinkaya’nın
danışmanlığında, zemindeki gizemi araştırdım. Bence Ayasofya’nın altı, üstünden
çok daha heyecan verici. Üçüncü filmimde, Apsis’in altındaki iki odanın izini
sürmek istiyorum. Ayasofya’nın ilk papazının eşyalarıyla gömüldüğü, Topkapı
Sarayı’na tünelle bağlandığı söylenen oda daha önce derinlemesine
araştırılmamış.
Doç. Dr. Haluk Dursun (Ayasofya Müzesi Başkanı) / Müze birkaç yıl
kapatılıp, kapsamlı bir restorasyondan geçirilmeli
1935’ten bu yana yerli ve yabancı araştırmacılar Ayasofya’da incelemeler
yapıyor. Yine de birçok özelliği henüz bilinmiyor. Belgesel ekibi bence çok
önemli iki bulguya ulaştı. Kaynaklarda papaz mezarı olarak geçen odaları
keşfettiler ve sarnıçlar hakkındaki şehir efsanelerinin doğru olmadığını ortaya
çıkardılar. Bu bulgular arkeolojik açıdan da incelenmeli. Aslında Ayasofya, bir
süre ziyarete kapatılıp kapsamlı bir taramadan geçirilmeli. Türkiye’nin tüm
restoratörleri toplanıp, hızla mozaiklerinin ve diğer bölümlerinin bakımı
yapılmalı. Ayrıca İstanbul’a Klasik İstanbul ya da Doğu Roma Medeniyeti Müzesi
kurulmalı ve bu yapıdan çıkanlar bu müzede sergilenmeli.
Pelin Kurt - Aydın Menderes (BUMAD üyesi mağaracılar) / Tarihin
içinde yürüdük
Boğaziçi Üniversitesi’nde felsefe öğrenimi gören Pelin Kurt (21) ile İTÜ Gemi
İnşaat Fakültesi mezunu Aydın Menderes (26), BUMAD’ın etkinlikleri kapsamında
birçok mağara keşfi yaptı. Ancak “Ayasofya’nın Derinliklerinde” belgeseli için
ilk kez bir tarihi binanın dehlizlerini keşfe çıktılar. 1.60 metre boyundaki, 55
kilo ağırlığındaki Menderes, dar geçitleri aşma konusundaki mahareti nedeniyle
ekibe seçilmişti. “Öyle dar geçitlerden geçtim ki, başımı yan çevirip sürünmem
gerekti. Ama ilk kez tespit edilen papaz mezarlarına ulaşınca bu çabaya değdi”
diyor Menderes. Kurt ise daha önce Zonguldak’taki maden ocakları gezisinden bu
tür ortamlara hazır olduğunu, yine de gaz zehirlenmesinden endişe ettiğini
söylüyor.
Ozan Çokdeğer (Dalgıç, fotoğrafçı) / Tünelin çökmesinden
korktum
Aslında inşaat mühendisiyim. Mağaracılık ve dalgıçlık hobim. Türkiye’nin tüm
önemli kara ve denizaltı mağaralarına girdim. Bu iş önerildiğinde, tarihi bir
mekâna dalacağım için heyecanlandım. Ancak hava kabarcıklarının basıncıyla
tüneller çökebilir, soğuk suda hipotermi tehlikesi yaşayabilirdim. Sarnıçlara
yedek el tüpüyle indim. Neyse ki sorun yaşamadım. Fakat sarnıçlardaki objelerle
bu kadar yıldır ilgilenilmemiş olması beni üzdü. Kapakların açılıp, kapsamlı bir
çalışma yapılması gerekiyor.
Ses Yetkin Dikinciler müzik Cahit Berkay’dan
“Ayasofya’nın Derinliklerinde” belgeselinin yapımı 11 yıl
sürmüştü. 1998 Kasımı’nda NTV için yapımına başlanmış, ancak maliyeti bütçeyi
aşınca kanal projeden çekilmişti. 2001’e kadar kendi kaynaklarıyla çekimi
sürdüren Göksel Gülensoy, parası tükenince yurtdışına gitmiş, 2007’ye kadar
çeşitli TV kanallarında çalışıp para biriktirmişti. Dönüşte de gereken izinleri
alıp filmi geçen ay tamamlandı. Cahit Berkay müziğini besteledi, Yetkin
Dikinciler metni seslendirdi. Film ekim ayında Antalya Film Festivali’nde
gösterime çıkacak. Daha sonra uluslararası yarışmalara katılacak.
|