2'nci Küresel Isınma Kurultayı sonuç
bildirgesinde, iklim değişikliğinin önlenmesi için atılabilecek
adımların başında aşırı tüketime dayanan ekonomik anlayışın değiştirilmesinin
geldiği belirtilerek, "Bunun için doğanın insanlara sunduklarına zarar vermeden
ve ekosistemlerin yapısını bozmadan gelişme sağlayabilmek için 'sürdürülebilir
kalkınmaya' önem verilmelidir" denildi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından, Tesco
Kipa'nın katkılarıyla 7 Mayıs'ta düzenlenen 2. Küresel Isınma
Kurultayı'nda, "Küresel Isınma ve Ekonomi" konusu tartışmaya
açıldı ve 2 ayrı oturumda toplam 11 panelist konuyla ilgili sunumlar yaptı. Çok
sayıda kurum, kuruluş ve kişinin destek verdiği kurultaya toplam 550 kişi
katıldı.
Kurultay sonrasında panelistlerin sunumları ile katılımcıların görüşleri
dikkate alınarak hazırlanan sonuç bildirgesinde, küresel iklim değişikliğinin
insanlığın karşılaştığı en büyük ekolojik sorun olduğu konusunda herkesin hem
fikir olduğu vurgulandı.
Günümüze kadar ortaya çıkan hava, su, toprak kirliliği gibi sorunların daha
çok yerel ya da bölgesel düzeyde kaldığı, ancak küresel ısınma ve iklim
değişikliklerinin olumsuz etkilerinin değişik ölçülerde olsa da tüm dünyada
hissedildiği belirtilen bildirgede, uzmanların, iklim değişikliğinin etkilerinin
önümüzdeki yıllarda da artarak devam edeceği uyarıları anımsatıldı.
"Hukuk, iş, sağlık, medya, bilim, sosyoloji, politika, turizm, tarım,
ormancılık, inşaat gibi sektörlerdeki kurum ve kuruluşlar da bu değişimin
olumsuz etkileri ile yüzleşmek zorunda kalacaktır" denilen bildirgede, küresel
iklim değişikliğinin, gezegendeki ekolojik dengeleri değiştirdiği ve tehdit
ettiği, ancak bu konunun geri planda kaldığı ve ekolojik dengelerdeki
değişikliklere bağlı olarak oluşacak olası ekonomik kayıpların daha çok
tartışıldığı belirtildi.
Bildirgede, daha birkaç yıl önce iklim değişikliğinin olup olmadığı
tartışılırken, günümüzde bu olgunun herkes tarafından kabul edildiği
anlatılarak, şu hususlara yer verildi:
"Ancak küresel ısınmaya sebep olan sera gazlarının azaltılması için atılacak
adımların ekonomik maliyetleri öne sürülerek gerekli önlemler yeterince
alınmamaktadır. Böylece iklim değişikliğine bağlı olarak çeşitli sektörlerde
gerçekleşen ya da gelecekte ortaya çıkacak ekonomik kayıplar konunun odak
noktasına yerleşmektedir. Küresel iklim değişikliğinin ekonomik boyutu olduğu
ortadadır. Ancak küresel iklim değişikliği ve ekonomi ilişkileri karşılıklıdır.
Öncelikle küresel iklim değişikliği olaylarının temelinde insanların doğadan
sınırsız olarak yararlanmaları yatmaktadır.
Ekonomik gelişmenin bir göstergesi olan gayri safi milli hasılaların yıllık
seyri ile atmosferdeki CO2 konsantrasyonları karşılaştırıldığında bu durum daha
iyi anlaşılmaktadır. Son 40 yıl içindeki ekonomik krizlerden sonra CO2
konsantrasyonlarında azalmalar olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır. Bu durum
insanlığın doğayı tükenmez bir kaynak olarak görmesinden kaynaklanmaktadır.
Nitekim doğadaki ekolojik süreçler ve döngüler ile oluşan maddelerin 'doğal
kaynaklar' olarak isimlendirilmesi de bu durumun ispatıdır. Özetle küresel
ısınmanın temelinde ekonominin olduğu herkes tarafından kabul edilmelidir.
Açıklanan bu gerçeğe rağmen günümüzde ekonomik kaygılar sebebiyle gerekli
önlemlerin alınmaması ya da insanların gelir düzeylerindeki azalmalar nedeniyle
konuya ilgi duymaları ilginç bir çelişkidir."
|