Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

"Amaç, Tarlabaşı'nı 'Beyaz' İnsanların Yaşayacağı Bir Yer Haline Getirmek"

İstanbul'un çeşitli yerlerinde devam eden kentsel dönüşüm projelerinden biri de Tarlabaşı Yenileme Projesi... Kentin en önemli tarihsel bölgelerinden birinde yürütülen projenin, rölöve - restitüsyon - restorasyon proje ve uygulamaları, yüklenici firma Gap İnşaat tarafından yapılıyor. İstanbul'un sorunlu bölgelerinden biri olan Tarlabaşı'nın

yapi.com.tr
7 "Amaç, Tarlabaşı'nı 'Beyaz' İnsanların Yaşayacağı Bir Yer Haline Getirmek"

/FONT>

Ama Tarlabaşı bu anlamda Ümraniye veya Sultanbeyli’deki bir mahalleden çok farklı.  Diğer varoşlara göre kentle daha çok iletişim kuruyor, çünkü kentin merkezinde bulunuyor.
Kentin merkezinde ama aslında kent merkezi bir bulvarla birbirinden korkunç farklı iki dünyaya ayrılıyor. Tarlabaşı’nda yaptığımız görüşmeler sırasında birisi şöyle demişti: “Medeniyetin 150 metre aşağısı burası”. Bir de şöyle bakmak lazım; hani o “iyi”, “güzel”, “temiz” insanların, içinde olmaktan keyif aldıkları merkezin kendini tanımlayabilmesi için hemen yanı başında kendinden daha kötü, daha çirkin, daha az temiz, daha az kabul edilebilir bir çevreye de ihtiyacı var. Aslında bütün o “gayrimeşru” haliyle Tarlabaşı, o çok temiz, çok canlı, ışıl ışıl görünen yeri besliyor. Yani bu haliyle orada olması, bir taraftan da aslında kabul edilen ve arzulanan bir durum belki bir ölçüde. Ama şimdi öyle bir dönemece geldik ki artık tamam işlevini tamamladı. Şimdi artık başka bir aşamaya atlamak gerekiyor. Çirkindiniz, yoksuldunuz, işe yaramazdınız, marjinaldiniz ve bir şekilde burada olmanıza göz yumuldu. Ama artık temizlemek gerekiyor. Kent planlaması, konut piyasası, sermaye vesaire bir takım değişimler yüzünden, “nereye giderseniz gidin” deniyor bu insanlara.

Tarlabaşı Projesi’ni yürüten şirket de bölgede demografik bir takım verileri elde etmek için bir araştırma yaptı. Siz bu araştırmanın ayrıntılarını biliyor musunuz?
Sadece Şehir Plancıları Odası’nın Tarlabaşı panelinde dile getirilen kısmından haberdarım. Araştırmayı tamamen incelemeden üzerine bir şey söylemek ne kadar doğru bilmiyorum. Ama kaygılar çok farklı olduğu için muhtemelen bütün o toplumsal gerçekliği, orada yaşayanların şimdiye dek biriktirdiklerini anlamaya dair bir çalışma değildir diye düşünüyorum. Panelde konuşulanlardan, mülkiyet ilişkileri üzerinden bir takım sonuçlara erişmenin amaçlandığını sanıyorum. Bizim de araştırmamızda benzer bir takım rakamlar var. Oturanların üçte birinin ev sahibi olduğu bir yerde, yine sadece üçte birinin dönüşümün nimetlerinden faydalanabileceği bir popülasyondan söz ediyoruz. Ev sahibi olmayanların, her anlamda mülksüz olanların ne yapacağı, nereye gideceği, nerede yaşayacağı, hayatını nasıl idame ettireceği konusunda herhangi bir şey yok. Zaten muhtemelen böyle bir girişim çok umurlarında da değil.

Bahsettiğiniz gibi o bölgenin yarısından fazlası kiracı ve bunların nereye gideceği şu an muallak.
Belediyenin de böyle bir tasavvuru yok zaten. İncelediniz mi bilmiyorum, “50 Soru 50 Cevapta Tarlabaşı Yenileme Projesi” diye bir rehber hazırlanmış. Sorulardan bir tanesi şu “Mülk sahibi olmayanlara kira yardımı yapılacak mı?” Cevap tek kelimelik bir cevap “Hayır”! Bütün bu projenin ana tasarlayıcısının zaten böyle bir kaygısı yok ki uygulayıcının böyle bir tasavvuru olsun. Çünkü onlar, yani ev sahibi olmayan insanlar, zorunlu göçle gelenler, Afrikalılar, travestiler, zaten hiçbir koşulda kimsenin çok umursadığı insanlar değil ki orası dönüşürken nereye gidecekleri umurlarında olsun.

O halde problem ortadan kalkmayacak. Bu insanlar nereye giderse onlarla birlikte oraya gidecek.
Evet, problemlerin yeri değişiyor sadece. Ama zaten projedeki temel amaç da Tarlabaşı’nı temizlemek. Panelde bütün o mimarlık, restorasyon tartışmaları dönerken şöyle şeyler söylendi; “çok güzel illüstrasyonlar”, “yeni hali çok güzel olacak”, “kim istemez ki burada yaşamayı”, “biz de yaşamak isteriz”. Zaten galiba temel mesele şu orayı bizlerin, yani “temiz” ve “beyaz” insanların yaşamak isteyeceği bir hale getirmek. Binaların yenilenmesinin ötesinde, o gruplardan bir şekilde “kurtulma” isteği var. Sonuçta sorunu başka bir mekana atmış olacaklar. Kentin geneline yayılacak bir problem olarak yaşamaya devam edecek. Çünkü bu insanların çok büyük bir kısmı ilkokul mezunu, bir kısmı Türkçe bilmiyor, aile ve akrabalık ilişkileri dışında kullanabilecekleri bir yardımlaşma mekanizmaları yok. Çocukların büyük kısmı, aile bütçesine katkıda bulunabilmek için çalışmak zorunda. Romanlar açısından da meseleye bakalım, bu insanların da bir kısmı müzisyenlik yaparak kıt kanaat yaşamlarını sürdürüyorlar. Tarlabaşı bunun için çok uygun bir yer; çünkü eğlencenin merkezine iki adım mesafede. İş bulmanın, işi kovalamanın çok daha kolay olduğu bir yerdeler. Romanları da kentin başka bir yerine attığınızda bu kadar kolay mobilize olamayacaklar.

Bu durum, toplulukların daha fazla içe kapanmasına da sebep olur değil mi?
Elbette. Şimdi bile bu insanlar şunun farkındalar, “Biz istenmiyoruz, çöpümüzü toplamaya bile gelmiyorlar.” Bir de onları başka bir tarafa attığınızda bu his daha fazla derinleşecek. Şimdi en azından çoğunluk toplumuyla, eşitsiz düzeylerde de olsa, gündelik hayatta ilişkiye geçme şansları var. Ancak şehir dışında bir yere yerleştirilmeleri, muhtemelen kendi içlerinde daha yoğun bir gettolaşma ilişkisi yaşamalarına da sebep olacaktır. Çünkü orası kendinden başka kimseyi görmeyeceği bir yer olacak. Sürülmüşlük ve marjinalleştirilmişlik hissi, insanı ister istemez içine kapatan bir şeydir. Kendinize kapanmanız, dış dünyayla aranıza bir takım duvarlar örmeniz beklenen bir sonuç. Bu durumda insanlar sistemden ciddi anlamda kopmaya devam edecekler. Bakın başlayacaklar demiyorum, zaten bir kopuş var ve bu devam edecek. Sonuçta Tarlabaşı’nı “temizlemiş” olursunuz. Ama ondan sonrası ne olur, kahin olmaya gerek yok tahmin etmek için.

TÜMÜNÜ GÖSTER HABERİN DEVAMI:   1  |   2
http://www.yapi.com.tr/haberler/amac-tarlabasini-beyaz-insanlarin-yasayacagi-bir-yer-haline-getirmek_64532.html

Read Comment Section
7 Yorum Yorum Yaz
  • yazılan isim ırkcılık değil ama kentsel yenileme derken bölgedeki insanların mülklerini yok pahasına almak olmaz örnek kentsel yenileme diyorlar ama şu anda 5 katlı binası olan tapulu mülk sahibi proje sonunda sadece 1 kat veriyorlar bu mu sosyal devletin adaleti insanlar çalık taşlarını üst üste toplayarak birikim yapsın sonra 5366 sayılı kanun kendilerini kral sananlar tarafından çıkar amacı olarak kullanıyorlar şimdi düşünün yenileme dedikleri yere nasıl olur da 8 kat yer altına inecekler çünkü yalan konuşuyorlar buraları yıkıp ada bazında yer altı ve yer üstü en azı 8 en çok 17 kat projeleri var tarlabaşı yenileniyor diye google girin maketleri göreceksiniz ve bu devasa metrekare artışına rağmen şu anda 5 katlı olan binanın yerine 14 yapıyorlar ve bu binanın tapulu mülk sahibine sadece 1 kat teklif ediyorlar. YANITLA
  • Ben de 23 yaşında, doğma büyüme Tarlabaşılıyım. Evet, yüzyıllar biraz fazla, ama 6 7 Eylül olaylarından sonra Romanlar buraya yerleşmeye başlamış Hacıhüsrev ve civarlardan, öncesi zaten yok. Herşey bu 6 7 Eylülle başlıyor. Kürtlerse çok daha sonradan geldi. Projeyi şiddetle kınıyorum. Romanları şehirden uzaklaştırmak için elinden geleni yapanlar var. unutmayalım ki onlar da -yani biz- bu ülkenin parçasıdır. YANITLA
  • Kasımpaşa'da doğdum. 47 yıldır o coğrafyanın insanıyım. Mübadele, arkasından 6-7 Eylül olayları... Yetmedi 1974 Kıbrıs harekatının psikolojisi ile korkutulup kaçırılan gayri müslimler. Zulüm, zulüm, zulüm... Çaresizlikle terkedilip sahipsiz bırakılan evler, binalar, mekanlar... Hemen hemen hepsi cüretkarların gasp ve tecavüzüne uğradı Tarlabaşında. Güzelim Beyoğlu'nun ırzına geçti gözüdönmüşler, cahiller, zır cahiller, saygısızlar. Derisinin rengi, ırk'ı hiiiç önemli değil. Yorumlarda bahsedildiği gibi tarlabaşında 1974 evvelinde Romanlar ve Kürtler hiç yaşamamıştır. Romanlar sadece Hacı Ahmet, Hacı Hüsrev, Sururi mahalleleri, iplikçi ve dolapdere civarlarında yaşarlardı. Bölgede ise Kürt kardeşlerimize numune olsun kabilinden bile rastlayamazdınız. 1994'den sonra Beyoğlu tarihteki asli hüviyetine kavuşma yolunda yavaş adımlar ile de olsa yol almaya başladı. Proje iyi bir başlangıç. Hızla devamı gelmeli. Ama şu başlığı değiştirin. Meseleleri çarpıcı ifade etmek için kelimeleri namussuz yapmanın gereği yok. Tarlabaşını rezil eden orada şimdi bulunanlar değil, oranın sahipleri kovalanırken seyredenler ve adaletleridir. YANITLA
  • ''Burada yüzyıllardır Romanlar ve Kürtler yaşadı.'' bu ifadeyi araştırmak lazım, araştırmadan da konuşmamak lazım! Burası bölücülük yapılacak bir platform değil çünkü. YANITLA
  • Yazının başlığı röportaj yapılan kişinin fikri ile örtüşmediği için yanlış anlaşılıyor. Ben de ilk olarak başlığı gördüğümde çok ırkçı bir yaklaşım olduğunu düşündüm. ama yazının tamamını okursanız eleştirilenin bu olduğunu göreceksiniz. YANITLA
7 yorumdan 5 tanesi gösteriliyor.  1  |  2  |  DEVAMI
Yorumunuzu ekleyin
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!