Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Endüstri Sitleri Dönüşürken

Kentin önemli endüstri yapılarından biri olan Hasanpaşa Gazhanesi’nin bir kültür merkezi olacağı ve açılışının ise haziranda olacağı muştulanıyor! Hal böyleyken emeğin, emekçinin mekânları ve bunların dönüşümü üzerine düşünmek şart oluyor.

Bir Gün PAZAR
1 Endüstri Sitleri Dönüşürken

BR>
BİLGİLENME, DUYUMLARLA SINIRLI

İşin dönüşüm kısmına bakıldığında ise her şey daha da vahim bir hal alıyor. Lengerhane ile Şirket-i Hayriye’nin birleştirilip dönüştürülmesiyle oluşan İstanbul Rahmi Koç Sanayi Müzesi ve geçmişe dair izlerin neredeyse hiç kalmadığı Tophane-i Amire binası tamamlanmış ve çok ciddi tartışmalı yeniden kullanım örnekleri olarak karşımıza çıkıyor. Bomonti Bira Fabrikası, Likör Kanyak Fabrikası, Beykoz Deri Kundura Fabrikası, Kasımpaşa Un Fabrikası, Yedikule Gazhanesi’nin yeniden kullanımı üzerine bir dizi faaliyet sürüp gidiyor ve ne gariptir ki bu tür ciddi kentsel girişimlere dair bilgilenme sadece duyumlarla sınırlı kalıyor. İstanbul’un, yapılarının, emekçilerinin tarihi kapalı kapılar ardında yeniden şekillendirilip altüst ediliyor. Hasanpaşa Gazhanesi gibi mahalle sakinlerinin öz-örgütlenmesine dayanan, farklı duyarlıkları içine katan ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sürüncemede bıraktığı bir örnek hayata geçirilmek için bekliyorsa da var olan diğer örnekler içimizi karartıyor.

Haliç’teki Silahtarağa Elektrik Santralı’nın bir vakıf üniversitesine dönüşümü de birçok sorunu içinde barındırıyor. Zira bu dönüşüm çok ciddi rantsal değer getiriyor. Ve burada asıl soru ise bu rantın nerede ve kimin için kullanıldığı noktasında düğümleniyor. Alibeyköy’de, Eyüp’te yaşayanlar yani bu mahallelerin gerçek sahipleri bu noktada yok sayılıyor. Bir kurum geliyor ve burada başka bir kültür yaratmaya çalışıyor. Kapıları açık bırakmakla Eyüp, Alibeyköy emekçileri içeri alınmış olmuyor. Santralin girişindeki boncukçunun, köftecinin dükkânının ortadan kaldırıldığı ve bir nevi temizleme harekâtına girişildiği anda aslında kapılar kapatılmış! oluyor. Bir dokuyu tarif eden boncukçunun silindiği bir mekânda izler bulanıklaşıyor.

Oysa emeğin, emekçinin ve modernleşmenin tarihini ve bu tarihin izleriyle örülü bir sanayi sitini farklı bir kavrayışla ele almamız gerekiyor. Bu farklı kavrayışın ise içinde kamusallığı, yeni bir kamusal alan ve mekân örgütlemeyi, kentsel kamusal bir kültür alanı yaratmayı ve bir sanayi sitine bu meseleler üzerinden sahip çıkmayı barındırması gerekiyor. Zamanın ancak kendisi üzerinden izlenebildiği bir dünyanın unutulmaması, yitirilmemesi için; mekâna, zamana, dile, geleneğe kaydolmuş bir maddi gerçekliğin, bir sanayi yapısının dönüşümünde farklı yolların izlenmesi şart oluyor. Ve bu süreçte klasik korumacılığın sabitleyici, dönüştürme gücünden yoksun şekliyle değil, içinde yükseldiği kentsel kamusal mekânın ortak ve sürekli biriken belleği üzerinden ve kültürel bir kamusal alan üretme çabasından hareketle yol alınması bir anlam taşıyor.

KAMUSALLIĞIN, SAHİPLERİNE İADESİ

Mülk sahibi sınıf için “beş para ödemeden kamusal alanı çalmışlardır” diyen Marx’ın izini takip ederek mekânını kaybetmiş ve aynı zamanda çalınmış kamusallığın emekçilere, sahiplerine iade edilmesi için büyük çabalar verilmesi gerekiyor. Kolektif tecrübe üretiminin yolu da buradan geçiyor. Sanayi sitleri için getirilecek yeniden kullanım yaklaşımlarında kolektif tecrübe üzerinde inşa edilecek bir kamusallığın esas olması gerekiyor. Salt fiziksel düzenlemeleri içeren uygulamalar ise yaşamlarımızın görüntüsünü değiştirmiyor. İktisadi ve toplumsal devamlılığı olan, yaşamdan bağlarını kopartmadan, semtin, mahallenin özelliklerini de dikkate alan, kültürün ve toplumsal yaşamın sadece tüketilmediği, ilgili tüm unsurların üretim süreçlerine katıldığı, iktidar alanlarının yaratılmadığı uygulama çalışmalarını başlatmak acil meselelerden biri olarak karşımızda duruyor. 2010 etkinliklerinin o bellek, çokkültürlülük, kutsallık, tarihsellik gibi “ışıltılı” vurgularının karşısına kamusallık, emeğin mekânları şiarıyla dikilmemiz gerekiyor. Ankara sokaklarında bir “hayalet” dolaşırken İstanbul Godot’yu havai fişeklerle bekliyor. “Haktan bahseden namuslu insanlara” bu kentin kapılarını, yapılarını, anıtlarını iade edene kadar daha çok bekleyecek gibi duruyor.

[*] Bu yazının çerçevesi kurulurken “HASANPAŞA GAZHANESİ: YÜZYILLIK BİR HİKÂYEYE SAHİP ÇIKMA ÖYKÜSÜ” başlıklı, Hasanpaşa Gazhanesi Çevre Gönüllüleri ve Doç. Dr. Hatice Kurtuluş ile birlikte hazırlanan deklarasyon metninden yararlanılmıştır.

TÜMÜNÜ GÖSTER HABERİN DEVAMI:   1  |   2
http://www.yapi.com.tr/haberler/endustri-sitleri-donusurken-_76229.html

Read Comment Section
1 Yorum Yorum Yaz
  • Merhaba. Gazhane Fabrikası yanında 1988 Yılından beri iş yerimiz ile Fabrikayı, bahçesini çok büyük üzüntüyle izliyorum. Gazhane Fabrikası tankları perçinlerle nasıl yapılmış, işletme binası, dağıtım yerleri inanın o müthiş yerler darmadağan edildi. İlgisizlikten sahipsizlikten. Şu anda Esmer Vatandaşların hurda söküm alanı, moloz döküm alanı, hurda depolama alanı, yaşam yerleri haline geldi. Etraf pislikten, moloz yığınlarından geçilmiyor. Kadıköy Belediyesine 500 metre mesafede. Yazıklar olsun. İnanın kahroluyorum. Bağdat caddesine 1 çuval moloz bırakın gelen ceza, arkasından yapılan temizlik bir de gelin Tarihi Gazhane bahçesine bakın. Atılan Moloz kaldırılmak istense 500 kamyon kaldırır. Yıllardır topladığımız imza, 3 Dönemi bitiren Kadıköy Belediye Başkanının Yıllardır vermiş olduğu sözlere rağmen keşke fotoğraf yayınlayabilsem de hepinize rezilliği göstersem. Yazıklar olsun. YANITLA
1 yorumdan 1 tanesi gösteriliyor. 
Yorumunuzu ekleyin
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!