Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Galata & Port Istanbul Projesi Üzerine Görüşler




Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) tarafından açılan ihale sonucu Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından hazırlanan “Karaköy-Salıpazarı İstanbul Limanı Projesi-Galataport” geçen yıl kamuoyuna sunulmuştu. Projeyle ilgili olarak 15 Ocak günü Mimar Sinan Üniversitesi’nde bir toplantı düzenlendi. Projenin müellifi Murat Tabanlıoğlu, Galataport’un ortaya çıkışı ve gelişimine ilişkin bilgileri aktardı. Toplantıya katılan akademisyenler, mimarlar ve Cihangir semti sakinleri çeşitli yönleriyle, özellikle elde ediliş yöntemi açısından projeyi tartıştılar. Galataport Şubat ayı içinde İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde düzenlenecek toplantılarda da tartışılmaya devam edilecek. Toplantıda dile getirilen görüşlerin bir bölümünü aktarıyoruz:

Murat Tabanlıoğlu:

Bir yıl önce TDİ gazete ilanıyla bir ihale açtı. Katılan firmalar arasından fiyat ve öteki ölçütler doğrultusunda bizi seçtiler. Bugüne kadar meslek yaşamımda katıldığım bütün yarışmalarda ne yazık ki şunu izledim: Ben ve öteki kazananlar açısından bu yarışmalar sonuçsuz kaldı. Çünkü bunların hepsi devlete ait yapılar veya yap-işlet-devret gibi yöntemlerle daha sonra ihale edilip yapılan yapılar. İstanbul Havalimanı dışındakilerin hiçbiri yapılmadı. Çünkü bunların hiçbirinin programı hiçbir zaman açıkça tartışılmamıştı. Galataport işini aldığımız zaman elimizdeki tek program buraların bir liman olması gerektiği, aynı zamanda da 1995 yılında Turizm Bölgesi ilan edildiğiydi. Ve bu programı birlikte geliştirmemiz isteniyordu. Karşımızda Denizcilik İşletmeleri A.Ş. ve onların belirli bir teknik ekibi vardı. Biz bunun üzerine yalnızca mimar değil, mühendis ve danışmanlardan bir ekip kurduk. Ana görevimiz ise bir master plan yapmaktı.

İlk olarak dünyadaki havalimanı mantığıyla gelişen limanları incelemeye başladık. Bölgenin Beyoğlu, Tünel ve Galatasaray’la olan bağlantısını inceledik. Buradaki işlevlerin ilişkilerini ve ölçeklerini yeniden ortaya koymak istedik. Bu bölgede bildiğimiz kadarıyla, ne yazık ki bu işle paralel olarak yürümeyen, belediyenin de yaptığı bir çalışma var. Bülent Ecevit hükümeti döneminde, Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürü bu projeyi Bakanlar Kurulu’na anlattı, ben de ona teknik olarak yardım ettim. Bu çalışmadan sonra Başbakan, Salıpazarı’yla ilgili yedi tane bakanlığın temsilcilerinin yer aldığı bir komisyon kurulmasını tavsiye etti. Gerçekten de inanılmayacak kadar hızlı bir şekilde o komisyon bir haftada toplandı. Burada Kültür, Bayındırlık, Ulaştırma, Turizm Bakanlığı’nın temsilcileri yer aldı. Ama şimdi o koalisyon gitti, yepyeni bir yönetim var. Şu anda ne olacağını ben de bilmiyorum.

Mete Göktuğ (Mimar):

Burası İstanbul’un en önemli yeridir. Batılılar buraya “alın” derler. Deniz yoluyla gelindiğinde şehre girerken ilk görülen alanlardır. Bence burada en önemli konu, verilen işlevlerin şehrin kültürel ve tarihsel kimliğine uyup uymadığı. Mevcut tesisler günün 24 saatinde kullanılmıyor. TDİ buraya hasbelkader yerleşmiş, Sedad Hakkı Eldem de bugün mevcut olan planları yapmış. Aynı yanlışı yinelememek gerek. Deniz Yolları elbette bu arazinin sahibi olarak araziyi nasıl optimize edeceğini düşünecektir. Ama bence bu işin felsefesi şöyle tartışılmalı: Bu araziye böyle bir işlev getirilmeli mi getirilmemeli mi?

M. Tabanlıoğlu:

Bu, bir mimar olarak beni aşan bir şey. Bunu devletin, sivil toplum kuruluşlarının herkesin tartışması gerek. Belki de bu proje sayesinde bu tartışılabilir. Bu proje eski Bakanlar Kurulu’na girmesinin dışında hiçbir yerde tartışılmadı.

M. Göktuğ:

Hiç kimse de sormamış. Benim de bilmediğim bir proje. Bu projenin bir “tabansızlığı” var. Bu çapta bir proje tabansız olarak uygulamaya girerse öteki projeler gibi yarım kalır.

M. Tabanlıoğlu:

Bir örnek alalım. Haydarpaşa-Kadıköy Bölgesi yarışmaya çıktı. Oranın programını kim hazırladı bilmiyorum. Aslında Galataport’tan da büyük bir proje. Dünyada böyle bir proje yapılmadan önce programı tartışılır.

Prof. Dr. Polat Sökmen (MSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü):

Siz çok güzel belirttiniz; “bu proje bir mimar olarak beni aşıyor” dediniz. Aslında bu, mimar olarak yaklaşılacak bir proje değil. Burası, siyasal, toplumsal, ekonomik boyutlu bir programla değerlendirilmesi gereken bir yer ve birçok aktörün katılımını getiriyor. Bunun tarafları yerel yönetimler, sahip olan kurum, sermayeyi kontrol eden taraf, sivil toplum örgütleri ve merkezi yönetimdir. Ama böyle bir yaklaşımın benimsenebilmesi için böyle bir bilince ve diyalog kültürüne sahip olmak gerekiyor. Kadıköy-Harem yarışması bu durumu ortaya koyan çok iyi bir örnektir. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye’nin en büyük limanlarından birini, bir konteyner limanını Büyükşehir Belediyesi yeşile boyayıp geçiyor. Bir Batılı’nın kafası almaz bunu. Sonuç olarak da İstanbul’un en güzel doğal ve tarihî manzarasını gören noktada bir akvaryum yer alıyor. Bu proje birinci seçildi. Dev yeşil alanlar gece bütünüyle ıssız kalacak. Alanın ekonomik potansiyelini kullanmayacak. Dolayısıyla karar çevresi bu olunca bir kere, sağlıklı bir zeminden başlayamayız. Bu çerçeve içine oturan en önemli olay bu çapta bir projeyi kim finanse edecek? Bütün dünyada finansmanı sağlayacak taraf projenin biçimlendirilmesinde, programlanmasında söz sahibi olmak ister. İstanbul gibi, geçmişinin inanılmaz zenginliğini kullanamayan, yani “uluslararası radar ekranında gözükemeyen”, tarihten gelen yerini kullanamayan, beceriksizlik içinde olan bir kentin bu radar ekranına çıkabilmesi için bu tür yerlerin çok spektaküler projeler şeklinde değerlendirilmesi gerekir. Örneğin Barselona çıktı radar ekranına. Bilbao, Guggenheim ile çıktı; bütün mimarlık literatüründe yer alıyor. Bu, bir kenti pazarlama olayı. Pazarlama olayında mimar bir marka olarak beliriyor. Dünyanın en büyük mimarları özellikle marka olarak olağanüstü bir çarpıcılığa sahipler. Burada yalnızca bir işlev sorunu değil söz konusu olan. Guggenheim mimari açıdan tartışılabilir, ama işlevi pazarlama açısından görevini yerine getirmiştir.

M. Tabanlıoğlu:

Guggenheim Salıpazarı’yla da ilgileniyor. Türkiye’de Guggenheim Müzesi açılırsa burada olabileceğini söylüyorlar. Artık yalnızca Carrefour’lar vb. değil, bu tür kurumlar da ilgileniyor Türkiye ile.

Prof. Dr. İsmet Okyay (MSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü):

Türkiye konjonktüründe böyle bir projenin ilgiyi kendine çekebilmesi için felsefe olarak dünya mimarlığına bir katkısının olması gerekir. Dünyanın birçok şehrinde ünlü mimarlar odak noktalarına kuramsal açıdan önemli katkıda bulunan yapılar yapıyorlar. Galataport projesinin kapsadığı bölge de aynı tavrı gerektiriyor.

M. Tabanlıoğlu:

Bu aslında bir master plan. Benim görevim bunu yapmaktı. Öteki resimleri yapmak için, şimdi yapıldığı gibi, tartışabilmek içindi. Burada hiç bina olmaması gerekir diyenler de oldu. Meydanda müze binası yapılacaksa onu başka bir mimar da yapabilir. Ben projeyi Architectural Review dergisine, Cambridge Üniversitesi’ne, Guggenheim Müzesi’ne gönderdim; gazetelerde, mimarlık dergilerinde yayımlanması için çaba gösterdim. Üniversitelere, yayın organlarına, girişimcilere ulaşmaya çalıştım. İstedim ki bütünüyle saydam bir çalışma olsun. TDİ böyle düşünmüyor olabilir. Bu projeyi belki Türkiye’nin en iyi mimarları birleşip yapabilir. Belki hiç yapılmaz, park olur. Bence bunların tartışılması gerekir. Ama herkes buranın böyle kalmaması, bir şey yapılması gerektiği konusunda düşünce birliği içinde. Miami’de bir Türk müteahhidin kazandığı bir yat liman bölgesi ihaleye açıldı. Özerk çalışan bir kurum olan ihale komisyonu on dosyayı inceledi, bir yıllık süreçten ve birçok uzmanın incelemesinin ardından kazanan açıklandı. Salıpazarı bölgesi bir yarışmayla gündeme getirilse bile programı devletin hazırlamaması gerekir. Bu programı kim yapabilir? Koruma Kurulu’nun ilk söylediği “burada niye liman var”, ben dedim ki “ben yapmadım”. Bu liman eğer başka bir yere gidecekse bu saptanır. Ama bunu ben yapamam.

Yrd. Doç. Dr. Arzu Kocabaş (MSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü):

Burada sorular doğru, ama yanıtlar kimden gelmeli? Bu bir kentsel yenileşme projesi, dolayısıyla katılımcıları biraraya getirerek (özel sektör, merkezi yönetim, kullanıcı) tartışılmalı. Sorulan soruların yanıtları bu üç sektörden gelmek zorunda. Londra Docklands Bölgesi buna bir örnektir. İstanbul’un dünya kenti kimliğinin tartışıldığı bir ortamda bu tür bir projenin anlam ve önemi büyük. Kimliği ve tasarımıyla ön plana çıkmalı. Elbette kapitalist sistem de düşünülmeli, ama proje hem toplumsal, hem fiziksel yapısıyla bütüne ulaşmalı.

M. Tabanlıoğlu:

Ben baştan beri mimar olarak devlete ve kurumlarına karşı sorumluluğumu projenin her grupla paylaşımı üzerinden gerçekleştirmeye çalışıyorum. Burada bir tehlike var. Burası yasalara göre, yerel yönetime sormadan da yapılabilir, Süzer Oteli ve benzerleri gibi; çünkü Turizm Bölgesi.

Doç. Dr. Güzin Kaya (MSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü):

Denizcilik İşletmesi bu alanın sahibi. Çok basitleştirirsek, TDİ bir mimar çağırıyor ve “bana böyle bir şey yap” diyor. Oysa burada hemen taraflar kim diye sormak gerekiyor. Bu kurum, kamu temsilcisi olmasına karşın sanki herhangi bir mülkün sahibi gibi bir davranış içine giriyor. Bu projeye bakarken benim gördüğüm bir fikir projesi elde edilmeye çalışıldığı, bir program arandığı. “Ne olacak?” sorusunu araştıran bu senaryolardan elimizde bir paket olması gerek. Burada elbette sermaye çok önemli. Bu projeye gerekenin beş katı sermaye getirilebileceğine de eminim. Parist’te La Défence’a beklenen yatırımcının üç katı geldi örneğin. Ama çok büyük bir sergi salonunu kaplayacak kadar fikir projesi üretilmişti La Défence için. La Défence’tan farklı olarak burada tarihle ilişki ve kimlik çok önemli. Küresellik vb. açısından da pek çok fikir projesi çıkması gerekiyor. Kadıköy yarışması bu açıdan çok önemli bir örnek. Fikir Projesi denilerek yola çıkıldı, ama fikir projesi ile de ilgisi olmayan bir yarışma sunuldu. Galiba Türkiye’de bunun tanımını çok iyi yapamadık. Dolayısıyla burada birçok fikir projesi elde edilmesi gerekiyor.

Güneş Günter (Cihangir Semti sakini):

Burada ben çok basit bir dileğimi dile getirmek istiyorum. Bu projede fazla yeşil göremedim. Çok isterdim ki çatılarda bahçe göreyim. Hep şehre girişten söz edildi, ancak bu bölgede önden olduğu kadar üstten görünüş de önemli. Biz Salıpazarı’nı tepeden seyrediyoruz.

Korhan Gümüş (Mimar):

Bu olayların ortaya çıkması aynı zamanda bir krize işaret ediyor. Statükoyu zorlayan fırsatlar bir şeyin olduğuna ilişkin bir soruna işaret ediyor. Ben öğrenciyken yurtdışından ünlü şehir plancıları geldiğinde onları dinlerken onların sorun olarak tanımladıklarını bizlerin çözüm sandığımızı fark ederdim. Kurgulama aşamasında yatırımcıların, işletim modelinin ortaya çıkması gerek. Kamu işlevi tanımlandıktan sonra belki yarışma olabilir, ancak şu anda o kamu işlevini tanımlayabilecek otoriteler topluluğu yok. Bu proje çok güzel bir fırsat, neyin eksik olduğunu, sorunun ne olduğunu çok güzel gösteriyor.

M. Tabanlıoğlu:

Salıpazarı, Kadıköy yarışmasıyla birlikte bir model oluşturmalı. Yeni ihale yasaları da incelenmeli. Biz aynı zamanda projenin fizibil olup olmadığını irdeleyen bir çalışma da sunduk.

P. Sökmen:

Ancak bu arada, fizibilite kavramını hangi öğelerle doldurduğunuz önemli. Yani, yalnız ekonomik öğelerle mi dolduruyorsunuz, toplumsal, tarihsel öğelerle mi? Daha önce sorduğunuz “bu programı kim yapacak?” sorusuna bağlı olarak söylüyorum bunu. Proje alanı o denli müstesna bir yer ki, bütün ekonomik verimliliğine karşın o verimliliği başka değerler açısından kullanmamayı da seçebilirsiniz. Bu kararı kim verecek? Burada ortak akılla karara varmak gerekir. Ortak akıl da siyasal bir kavramdır. Siyasal aklı hangi kültürle, kapasiteyle işlettiğiniz önemli. Bütün toplumsal sorunlarda vardığımız nokta toplumsal kapasite sorunu. Bu projeler kapasiteyi geliştirmek açısından önemli fırsatlardır.

M. Tabanlıoğlu:

Ne yapılabileceğinin stratejik kararının alınması gerekli. Buradaki en önemli noktalardan biri Koruma Kurulu. Koruma Kurulu’ndakiler yasal olarak bu işe karar verecek kişiler. Asıl önemli olan onların kararı. G. Kaya: Burada bir çelişki yok mu? Kıyı Yasası’na göre burayı yıkarsak, mevcudu kaldırırsak yapılaşma hakkımızı yitirmiş oluyoruz; ama öte yandan, Turizm Bölgesi olduğu için istediğimizi yapabiliriz. Demek sonuçta Koruma Kurulu’na seçilmiş birkaç arkadaşımız bu projenin geleceğine karar verecek. Hem yasak, hem her şeyin yapılabildiği bir bölge...

Mahmut Nüvit (Mimar):

Adnan Menderes’in Hollandalı bir uzmana yaptırtmış olduğu, limanla ilgili araştırma önemli olabilir. Altı bin sayfalık olduğu söylenen dev bir araştırma. Ayrıca 1970’li yıllarda Dünya Bankası’nın yaptığı çok önemli çalışmalar var. Bunlar ortaya çıkarılmalı ve tartışılmalı. Salıpazarı Limanı Projesi Dünya Bankası tarafından neden reddedildi? Araştırması yapılmalı.

M. Tabanlıoğlu:

Şu anda benim için de her şey belirsiz. Bugünkü hükümetin tavrının ne olacağını bilmiyorum.

Yapı 255, 72-78


http://www.yapi.com.tr/haberler/galata--port-istanbul-projesi-uzerine-gorusler_95280.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!