Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Kadınların Gözünden Kentteki Yoksunluk Biçimleri

Yoksulluk, yoksunluk, sosyal dışlanma… Birbiri ardına sıralanan bu kavramlar artık daha fazla bir arada kullanılır hale gelmiş; toplumsal yaşam daha fazla ayrışmaya, ‘biz ve öteki’ farklılaşmasına sahne olmaya başlamıştır.

Bir Gün Gazetesi
Kadınların Gözünden Kentteki Yoksunluk Biçimleri

BR>
Mekânsal Dışlanma: Kentlileşemeyenler

Görüşülen kişiler içinde dışlanma biçimleri arasında en fazla mekânsal dışlanma türünün yaşandığı tespit edilmiştir. Mekânsal dışlanma içinde en çok karşılaşılan durum ‘kent hayatına kolayca girememek’ ve ‘etnik yapısı sebebiyle toplum içi dışlanma’dır. Kent hayatına kolayca girememe sorununu en çok yaşayan annelerin, bu sorunu yaşıyor olmalarının en temel gerekçeleri olarak karşımıza, okuma-yazmalarının olmaması ve yakın çevre dışında hiçbir yere tek başına gidemiyor olmaları çıkmaktadır. Etnik yapısı sebebiyle dışlanma sorunu ise hem anneler hem de kızları aynı düzeyde yaşamaktadır. Ulaşım ve coğrafya açısından uzakta olduklarını düşünenler genellikle kızlardır. Annenin okuma-yazmasının olmaması, yakın çevre haricinde hiçbir yere tek başına gidememesi ve kazandığı para ile evinin temel ihtiyaçları için dahi alışverişe kendinin değil çocuklarının çıkıyor oluşu bulunmaktadır.

Kurumsal Dışlanma: Sosyal Güvence-Sizler

Kurumsal dışlanmayı ‘anne-kız’ öznesinde ‘eğitim’ ve ‘sosyal güvence fırsatlarının yoksunluğu’ açısından kızların daha fazla yaşadığı tespit edilmiştir. Kurumsal dışlanma içinde en fazla karşılaşılan durum annelerde ve kızlarda eşit olarak tespit edilen ‘sağlık hakkından ve sosyal güvence fırsatlarından mahrumiyet’tir. Halen çalışan anne ve kızlarda görüşülen bir kız haricinde hiçbirisinin sağlık sigortası ve sosyal güvencesi yoktur. Çalışmayan annelerin eşlerinin de yarısının sağlık sigortası ve sosyal güvencesi yoktur. Amartya Sen’in ifade ettiği gibi öncelik hangisinde; yoksulluk ve onun ortadan kaldırılması mı, yoksa siyasi ve medeni hakların kullanılabiliyor olması mı? Yani sahada görüşme yapılan kişilerden çıkarılan sonuca göre insanların önceliği ekonomik olarak daha rahat olmak, diğer haklar, özellikle siyasi ve medeni haklar olmasa da olur izlenimidir.

Sonuçta...

Kentteki yoksulun adresi gecekondulardır ve gecekondulu artık köylü değil, kentin yoksuludur. Hemşehrileri tarafından dışlanan, informel ilişki ağları içine girmeyi başaramayan, Doğu'dan zorunlu göçle gelip, çok kötü durumdaki konutlarda kirada oturanlar gecekondu araştırmalarında ortaya konulmuşlardır. Ancak yine de kimi zaman bu mahallelerde yaşayanlar İstanbul’un çeşitli semtlerinde yaşayan diğer gecekondulular gibi hala kente adım attıkları ilk yıllardaki gibi Tahire Erman’ın deyişiyle ‘Köylü Öteki’ olarak görülmektedir. Gecekondulu hep ‘Öteki’ olarak ya kültürel olarak eksiktir, ya ekonomik olarak dezavantajlıdır, ya yoksuldur ve yardıma muhtaçtır, ya da haksız yere zengin olandır. Gecekondulu kentli kesimin karşısında hala asimetrik bir konuma sahiptir.

Toplumun en umutsuz kesimi olarak kabul edilebilen bu gecekondulu kent yoksulları ve dışlanmışlar arasında cinsiyete dayalı ayrımcılık ve eşitsiz koşullar da karşımıza çıkmaktadır. Heidi Wedel bir araştırmasında kadınları kamusal yaşamdan dışlayan sosyo-kültürel etkenleri ve sahaları şöyle sıralamaktadır; eğitim hayatı, iş bulma imkânı, özgüven eksikliği, toplumsal baskı ve denetim. Cinsiyete dayalı ayrımcılık kısıtı altında yaşam mücadelesini sürdüren yoksul kadınlar, karşı cinse oranla kent yaşamına katılmada, yaşadığı kenti tanımada, sosyo-kültürel aktivitelere katılmada pek çok eşitsizlikle karşı karşıyadır.

Kadınların yaşadığı bu kısıtların yanında, yaşanılan sosyal dışlanma olgusu da, onu yaşayanların temel yaşam haklarını elinden alan veya kısıtlayan bir olgudur. Saha çalışmasından çıkarılan sonuçlara göre, kadınlar ve kızları fark ettikleri ve ifade ettikleri ya da farkında bile olmadıkları dışlanma biçimleri yaşamaktadır. Bu dışlanmışlıklar onların insanca yaşayabilme, eğitim hakkından dilediğince faydalanabilme, sosyal güvenceye sahip olabilme gibi en temel yaşam haklarından mahrum bırakmaktadır. Kent (-liler) onları benimsemediği sürece, onlar da kenti benimsememekte, kent yaşamı barınabilme-beslenebilme-giyinebilme üçgeninde sürüp gitmektedir. Bazı annelerin belirttiği gibi, bu çevrede yetişen ikinci ve üçüncü nesiller için sosyal güvence-siz, eğitim-siz, hizmet-siz, meslek-siz bir gelecek kaygısı söz konusu olmaktadır.

• • •

8 Mart kimine göre Dünya Kadınlar Günü, kimine göre Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Tarihi 1857 yılında
New York'ta dokuma emekçisi kadınların insanca bir yaşam isteyerek; eşitsizliğe ve ayrımcılığa karşı mücadele etme hedefli örgütlenmeleri ve mücadeleleri ile başlayan bir sürece dayanan gündür aslında. Bana göreyse sadece çalışan, üreten değil; “ev hanımı” olup hiçbir kurum ve konumda “çalışıyor” görünmeyenlerin de günüdür. Vitrinlerde yüzde bilmem kaç indirimler, bedavalar, promosyonlarla tüketim kültürüne dahil bir gün olarak Dünya Kadınlar Günü diye adlandırılan bu gün, kentteki kutlama etkinliklerinin semtine, yerine, yurduna uğramadığı sıfatlı – sıfatsız tüm kadınların gerçek adıyla Dünya Emekçi Kadınlar Günü’dür.

bir kadınım ben ve insan kadın olunca
her şeyi unutur yüreğinin içindekinden başka
lale müldür

• • •

Aysun SARI  aysunkoca@gmail.com

TÜMÜNÜ GÖSTER HABERİN DEVAMI:   1  |   2
http://www.yapi.com.tr/haberler/kadinlarin-gozunden-kentteki-yoksunluk-bicimleri_78042.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!