br />
Gökyüzünün yalın tek ton anlatımı, zemine yakın yerdeki renk-çizgi
öbekleşmesi; giderek mekân kurgusu; sanatçı tarafından tüm sosyolojik olguların
ve mekânla tanıma kavuşacak olan düşünsel açılımların ‘estetik’ kategori içinde
değerlendirildiğini gösteriyor.
Bu yönüyle de Büyükişleyen resmini spontan bir sürpriz arayışından ziyade
akılsal bir bilinç estetiğine taşıyor. Entelektüel bir ressam olma
sorumluluğuyla; resmi, doğal olarak üslubu ve estetiği merkeze alan bir
çözümleme yaptığını göstermiş oluyor.
Bakın bu ilgi onun ‘taş’ formunu simgesel bir estetik olarak kullandığı
resimlerinde de vardır. Burada da sanatçı, doğaya, fizik gerçekliğe olan
alakasını, felsefi bir ontolojinin odağı yaparken, ‘taş’ı ne kadar da estetik
kılabileceğini göstermiştir. Bu yönüyle çok yönlü düşünsel kimliği ve bu
kimliğin ressamlık ifadesinde somutlaşmış gerçekliği, onun resimle
ontolojik bir arkeolojinin ve sosyolojik bir araştırmanın nasıl
yapılacağı noktasında da önemini ortaya koymuştur.
Kısacası o, çağdaş Türk resmi içinde yaşama ve varlığa ait ilgisini,
kültürel ve düşünsel zeminde çeşitlendirerek sürdüren ve en önemlisi bunu ressam
kimliğinin yetkin üslubu içinde gerçekleştiren bir ressamdır. Mine Sanat
Galerisi’nde şubat (2010) ortalarına kadar sürecek sergisinde,
geçmişten günümüze sürdüregeldiği bütün bu çalışmalarından bir öbek bulmak
olası.
Ümit GEZGİN
|