Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Peyzaj Mimarları Odası: Tarihimizi unutmadık




/P>

Anayasa referandumuna tarihsel belleklerimiz yanıt verecektir dedik. Peki, nedir belleklerimizde tekrar canlandırmamız gereken tarihsel süreç;

Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye‘de, keskin, sınırları belli bir sınıf ayırımının olmadığı birçokça insan tarafından öne sürülmüştür. 1930‘lu yıllarda bu kanı adeta resmi görüş haline gelmiş, Cumhuriyet Halk Fırkasının "Sınıfsız, imtiyazsız bir kitleyiz" sloganı beyinlere işlenmişti. Bu durumun nisbi gerçekliği de vardı. Ancak sermaye hareketleri ve kapitülasyonların ayrıcalığından semirilen gruplar ile birlikte Anadolu‘da büyük toprak sahiplerinin ellerinde tutukları sermaye birikiminin baskısını ilk kez İzmir Kongresinde, devletçilik-halkçılık şiarı ile çıkan Cumhuriyetin aydınlık  yüzünün şemsiyesi altında sermaye hareketleri yerleşmeye başlar.

İkinci Dünya Savaşında, Başbakan olan Şükrü Saraçoğlu‘nun yürürlüğe koyduğu, serbestiyi temel alan ekonomik kararlar,  önemli boyutta bir savaş zenginleri grubunu ortaya çıkarır ve 1945 yılına gelindiğinde sermaye sahipleri ile toprak zenginleri ilk sınıfsal çıkışlarını yaparlar.
1950-60 dönemi Türkiye sermaye sınıfının erginleşmesini sağlar. Uygulanan Serbest Piyasa ekonomisi, kamu sektörünün artan desteği ve nihayet yurt dışındaki sermaye grupları ile bütünleşme girişimleri ülkede büyük özel şirketlerin, mali kurumların oluşumunu sağlar.
Ancak aynı dönemde  işçilerde sendikalarını kurarlar ve adım adım bir sınıf olma özelliğine başlarlar.  Sermaye hareketlerine karşılık emeğin gücünün, ülke kalkınmasında en önemli erg olduğu vurgusu böylece beraberinde gelir.27 Mayıs 1960‘ta yazılan yeni anayasa hem sermaye, hem de işçi sınıfı açısından yeni olanakları gündeme getirdi.

Sonraki yıllarda yapılan Beş yıllık Kalkınma Planları bir yerde kamu sektörünü düzenleyip, geliştirirken, diğer yandan özel ve yabancı sermayeye çeşitli teşvikleri gündeme getirir. Grev ve Toplu Sözleşme yasası ile sendikalar güçlenir, grevler bir toplumsal direniş görünümü kazanmaya başlar ve işçi sınıfı mücadelesini adım adım yükseltir. Ve artık  toplumsal farkındalığını artmış olması, hak ve özgürlüklerin, insanca yaşamın taleplerinin artıyor olması  liberal ekonominin tahammül sınırlarının zorlandığı anlardır ve...1970‘li yıllarda sermayenin kar amaçlı hırsı karşısında yükselen bir değer olan emekçi halkın gücü  daha bir belirgin hale gelince sermayedarlar kılıçları çekerler.

Dönemin hükümeti, Metal Eşya Sanayicileri Sendikası (MESS) aracılığı ile kendi saldırı planlarını yaşama geçirirler. MESS ve o‘nun başındaki Turgut Özal, dış sermayenin de desteğini alarak acımasız bir sınıf savaşını başlatır.
Bir yandan da dış güçlerin (baş aktör ABD olmak üzere )çeşitli provokasyonları, kentte köyde karanlık olayların körüklenmesi başlar, bu tarihsel bir gerçektir....(bir anektotu hatırlatmakta yarar görüyoruz....12 Eylül İhtilali  sırasında dönemin ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye Masası Sorumlusu Paul Henze‘nin askeri müdahaleyi haber alırken Jimmy Carter‘a "bizim çocuklar işi bitirdi" demiştir ve bu anekdot, 12 Eylül‘ün hazırlayıcılarının kim olduğunun belgesidir.)

Toplumsal alanda provakatif olaylar devam emin iktidarları sermaye odakları ile bütünleşerek ülke ekonomisi çeşitli krizlere düşürüldü. Özel kesim üretimini kıstı, ithalat yapılamadı mal kıtlıkları yayıldıkça yayıldı. Nihayet Tahtakale döviz karaborsasına dayanan yapay bir kambiyo merkezi yaratılarak devlet kendi para politikasını bile uygulayamaz hale getirildi. Çökertilen ekonominin sonuçları gibi gösterilen kıyım,  emekçiye karşı acımasızca yürütüldü.
Sonuçta TÜSİAD (medyanın deyimiyle patronların kulübü) 1979 Mayısında ana noktaları Özal tarafından hazırlanan, yeni liberal doğrultudaki bir ekonomik programın ilkelerini, tüm gazetelere verilen tam sayfa ilanlarla duyurdu.

Ardından 24 Ocak‘ı, 12 Eylül darbesi izledi. 24 Ocak kararları ve onu izleyen 12 Eylül 1980 tarihleri ülke ekonomisinin yeni liberal öğreti doğrultusunda yeniden yapılanma sürecinin başlangıç noktalarıdır. Türkiye‘nin küreselleşmiş kapitalizmle eklenmesinin ilk adımıdır
Yerli sermaye sınıfı küreselleşen uluslar arası sermaye ile bütünleşerek sınıfsal mücadelesini son 30 yıldır sürdürüyor.

TÜMÜNÜ GÖSTERSONRAKİ SAYFA HABERİN DEVAMI:   1  |   2  |   3
http://www.yapi.com.tr/haberler/peyzaj-mimarlari-odasi-tarihimizi-unutmadik_96345.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!