Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Silahtarağa'da Artık Kültür Üretiliyor

Ziyaretçilerine yurt dışından getirilen sergiler, farklı kültürel aktivitelerle 8 Eylül’de merhaba diyecek olan santralistanbul’un mimarları Emre Arolat ve Han Tümertekin ile projeyi konuştuk.

Vatan PAZAR
Silahtarağa'da Artık Kültür Üretiliyor

aliç’in ucunda bulunan, kurulduğu 1911 yılından 1983’e kadar İstanbul’a elektrik sağlayan Silahtarağa Elektrik Santrali şimdi, Bilgi Üniversitesi’nin koruması altında santralistanbul adıyla bir kültür merkezi...

Ziyaretçilerine yurt dışından getirilen sergiler, farklı kültürel aktivitelerle 8 Eylül’de merhaba diyecek olan santralistanbul’un mimarları Emre Arolat ve Han Tümertekin ile projeyi konuştuk.


Osmanlı döneminde İstanbul’da kurulan ilk enerji tesisi olan Silahtarağa Elektrik Santrali, İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından korunarak, santralistanbul adıyla bir kültür ve eğitim merkezine dönüştürüldü. Ön açılışın 11 Temmuz’da yapıldığı santralistanbul’un kurulmasıyla 118 bin metrekarelik bir alana yayılan eski santral, İstanbul’un dünya çapındaki sanat ve kültür ağları içinde etkin bir rol oynamasına katkıda bulunmayı hedefliyor. santralistanbul Mayıs 2004’te Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Bilgi Üniversitesi’ne tahsis edilen Silahtarağa Elektrik Santrali’nin üzerine, santral binasının duygusunu bozmadan yapılan bir tasarımla inşa edildi. Çağdaş Sanatlar Müzesi, Enerji Müzesi, kütüphane ve bilgi merkezleri, uluslararası rezidans programı, eğitim binaları ve rekreasyon alanları, santralistanbul’da karşınıza çıkacak mekanlar. Şimdiden sergilerin görücüye çıkarıldığı mekan, kentin kültürel gelişimine büyük katkı sağlayacak gibi görünüyor.

Türkiye’nin önde gelen mimarları bu proje için nasıl bir araya geldi?

Emre Arolat: İhsan Bilgin’in Bilgi Üniversitesi ile görüşmelerinden sonra böyle bir projenin varlığından haberdar olduk. Aslında biz İhsan Bilgin’le Yıldız Teknik Üniversitesi’ndeki mimarlık stüdyosunda atölye yürütüyorduk. Nevzat Sayın, ben ve Han o atölyenin içindeydik. O dönemde Bilgi Üniversitesi’nden böyle bir teklif gelince Nevzat Sayın ile ikimiz İhsan Bilgin’in aracılığıyla onlarla tanıştık. Ondan sonra da gönüllü bir biçimde bu projenin içinde bulduk kendimizi.

Han Tümertekin: İhsan Bilgin’in koordinatörlüğünde ve temel kararlardaki katılımıyla Nevzat Sayın ve Emre Arolat’tan oluşan üçlü, genel yerleşme ve yapılaşma kararlarını aldı. Ben bir süre sonra türbin hollerini oluşturan ana santral binasının Enerji Müzesi’ne dönüştürülmesiyle ilgilendim. Temelde var olan yapıların tümünün tekrar kullanıma kazandırılması... Yani yapıyı yıkıp temizleme gibi bir şey olmadı. Yeni yapılacak binaların da bir kısmı daha önce var olmuş, ama yıkılmış yapıların kapladıkları alanlar kullanılarak ortaya çıkarıldı. Binalar, Haliç’in çamurunda olması, 20 yıldır kullanılması ve korunaklı hacimlere sahip olmaması nedeniyle hasar görmüştü. Yapıların tekrar ayağa kaldırılması için çok büyük para, zaman ve enerji harcandı.

Herkes ayrı bir tasarım mı ortaya koydu, yoksa ortak kararlar verilerek tek tasarım mı çıktı?

E. A.: Beraber tasarlamak her zaman zor bir iştir. Ama burada, master planı aşaması gerçekten iyi ve verimliydi. Birbirimizi zaten oldukça fazla tanıyoruz. Kendi kabuğumuza çekildiğimiz zamanlar her zaman oldu, ama bunları bir araya getirmek ve bütün bunlardan tek bir şey üretmek o dönemde becerebildiğimiz bir şey oldu. Öğrencilerin ellerindeki projeyi hazırlama süreci gibi yarattık bu tasarımı. Zaman zaman Nevzat’ın bürosunda, zaman zaman bizim büroda, bazen bir başka yerde, çoğu zaman konuşarak çalıştık. Böyle bir iş için oldukça kısa bir süreydi, bu da bir avantaj.

Enerji Müzesi katedrale benziyordu

Binaların işlevleri, özellikleri nelerdir?

E. A.: Genel olarak binaların kullanımları kültür ağırlıklı. Onun dışında da birtakım eğitim yapıları var. Ana yapı olarak içinde Han’ın yaptığı projenin de bulunduğu, aslında yapının kendisinin bir değer taşıdığına inandığımız ve neredeyse kendisini sergilediğini düşündüğümüz, burada bulduğumuz, fiziksel varlıkla gelişen bir durum var. Böyle binalarda ustalık binanın kendisini sergilemeye yönelik bir durum yaratmak ve olabildiğince geri çekilerek bunu yapmak... Bu da Han’ın her zaman iyi yaptığı bir şeydir. Enerji Müzesi olan yapı tam böyle. Binayı ilk gördüğümüzde bize katedral falan gibi geldi. Öyle bir duygusu vardı.

Bu binaların dışında neler var?

E. A.: Olabildiği kadar müdahale edilmeyen, içine girilebilen, sıhhi olabilen bir yapı grubu var. Yıkılmış olan yapıların izlerini takip ederek onların büyüklüklerinde, onların gabarilerinde ama tam da aynısı olmadan araya bir yorum katarak gelişen yapılar var. Çağdaş Sanatlar Müzesi öyle bir yapıdır. Orada iki tane eski kazan dairesi vardı. Onların bir tanesinin temel izleri, öbürünün de sadece birinci katına kadar olan bölüm mevcuttu. Elimizde ise eski fotoğraflar ve çizimler bulunuyordu. Tüm bunları kullanarak yorumladık. Bir de aslında çok da sıhhi, yıkılmasında bir sakınca olmayan, tescilli de olmayan yapıların yerine inşa ettiğimiz eğitim yapıları var.

Nasıl paylaştınız binaları?

E. A.: Master plan aşamasından sonra Han Tümertekin devreye girdi. Zaten bizim de bu projenin içerisinde yer almasını istediğimiz, belirli bir tesadüf eseri ilk aşamada olmadığını düşündüğümüz biriydi. Belki de buranın mevcut en iyi yapısı Han’ın şu an üzerinde uğraştığı Enerji Müzesi olacak mekan. O aşamadan sonra uygulama ve detay projeleri dediğimiz bir aşama var. Bu anlamda 3 büro olarak işleri paylaştık. Ağırlıklı olarak eğitim yapılarını, kütüphane yapısını Nevzat Sayın ofisi üstlendi, birkaç küçük atölye binasının dönüştürülmesi ve Çağdaş Sanatlar Müzesi’ni biz ve mevcut yapıların dönüştürülerek müze haline getirilmesi kısmını da Han’ın bürosu üstlendi.

H.T.: Vaziyet planını oluştururken bir şeye dikkat edildi. O da belki buranın şimdi, bakar bakmaz hiçbir aykırılık içermemesinin nedeni. Zaman içerisinde şu ya da bu mantıkla eklenmiş yapılarla dolmuş bir yer burası. Yani bir yapının yanına bir fonksiyon gerekmiş ve yeni bir şey yapılmış. Hiçbir şekilde bir mimari güzellik çabası değil, tümüyle gerekenin inşa edilmesi üzerine kurulu bir geçmişi var buranın.

Bir bütünlük yok o zaman geçmişten bugüne kadar burada?

H.T.: Aslında bu tarzın oluşturduğu bir bütünlük var. Yeni yapılaşma kararlarını oluştururken buna çok dikkat edildi. Silahtarağa’nın yapılaşmasının aynısının sürmesi istendi. Yani hiçbir noktasında mimari güzellik düzeni gibi bir şeyin peşinde olunmadı. Zaten şu an baktığınızda, yarı yarıya yeni bina olmasına rağmen duygu olarak burası pırıl pırıl bir yer değil.

Elektrik santralinden dönüştürülmüş bir müze de Tate Modern... Ve santralistanbul’da Tate Modern’e benzetiliyor.

E. A.: Bütün ofis binaları neden birbirine benziyorsa Tate Modern ile de burası o kadar benziyordur.

H.T.: Yani Tate Modern kamuoyunca daha çok bilinen bir yapı. Yoksa Almanya’da bulunan Essen de Zollverein’a daha çok benzetilebilir burası.

E. A.: Çünkü o da bir dönüştürme projesi. Oradaki yönelimlerle buradakiler Tate’e nazaran daha çok benziyor. Çünkü Tate doğrudan doğruya sadece bir kabuğu tutan, içini darmadağın eden bir projedir.

İçine girilemeyen ada: Silahtarağa

Etkilendiğiniz bi yer oldu mu burayı tasarlarken?

E. A.: Mimarlık her duruma göre yeniden düşünülmesi gereken bir şey. Yani ortada oturmuş birtakım kalıpların olduğu, bazı üslupların, yönelimlerin olduğu gerçek. Ama bizler bunun hepsini yeni konuya girdiğinizde sıfırlayıp, neredeyse bildiğimiz şeyleri bir yandan tekrardan hesaba katmak koşuluyla bir kenara atıp, tam o durumun işini yapmaya çalışıyoruz. Burda herhangi birisinden etkilenmek durumu varsa, santralistanbul projesinin kendi yerinden çok etkilendiğimizi söyleyebiliriz.

H.T.: Ama bence bu sonuçların benzer olması başka bir yapıdan ya da bir durumdan etkilenmek anlamına gelmiyor aslında. Ne yazık ki doğal olarak kimse bu süreçleri bizler kadar bilmek zorunda değil. O zaman baktığınızda sonuç açısından malzeme, kitle, mekan kuruluşu olarak dünyada başka yapılara benzer durumlar çıkmışsa, bu demek değildir ki masaya oturduğunuzda o yapının benzerini yapmaya başladınız.

santralistanbul’un çevreye nasıl bir etkisi olacak?

H.T.: Bilgi Üniversitesi’nin en azından bir dönem için çeşitli sorunları olan bölgeye yerleşip, oradaki ilişkileri kısmen yeniden tanımlamaya yönelik bir stratejisi var.

E. A.: Üniversite, bulunduğu yeri dönüştüreceğini ve etkileyeceğini düşünüyor. Ama benim son zamanlarda sezdiğim kadarıyla kendisi de o çevreden beslenmeyi büyük bir anlamda önemli buluyor. Ateşi dışardan seyretmek yerine biraz acısını duyarak yürümek gibi bir stratejileri de var. Burası içine girilemeyen bir adaydı. Bir şeyler üretiyordu. Şu anda öyle bir üretim durumu yok, ama daha fazla içine çeken bir yer olması isteniyor. Bu bütün İstanbul’un kullanacağı bir proje. santralistanbul’un Haliç’in tam ucunda, merkezde, sahne gibi olma durumu önemli.

Serhan Ada- santralistanbul direktörü

Kentsel canlanmayı sağlayacak

santralistanbul’la çağdaş sanatların sadece sergileme değil, aynı zamanda ortaklaşa üretim ve araştırma yoluyla geniş kitlelere ulaşarak paylaşıldığı ve tartışıldığı bir ortam hazırlamaya çalışıyoruz. Burada UNESCO Dünya Mirası ilan edilen Haliç ve çevresinde gerçekleştirilecek sürdürülebilir ve geniş toplum kesimlerinin katılımına açık kültür-sanat projelerini de hayata geçireceğiz. Bilgi, İstanbul’un kentsel ve toplumsal yönden gelişmeye muhtaç semtlerinden Kuştepe ve Dolapdere’de bulunan kampüsleriyle zaten bir sosyal sorumluluk misyonu üstlenmişti. santralistanbul, kentsel canlanmaya sağlayacağı katkıyla Bilgi’nin bu misyonunda yeni bir atılım.


santralistanbul’da neler var?

Çağdaş Sanatlar Müzesi: Silahtarağa Elektrik Santrali’nin kullanılmamaya başlamasının ardından yıkılan iki kazan yapısı yerine yapılan mekan. Eski binaların formu korunarak projelendirilen 7 bin metrekarelik yapıda, uluslararası ölçekte ilgi uyandıran sergiler bulunacak.

Enerji Müzesi: Elektrik santralinin büyük ölçüde tesisin çalıştığı zamanlardaki haliyle korunmuş enerji üretim tesisleri ve kumanda odasının bulunduğu yer. Burada elektrik temalı enstalasyonlar, etkileşimli eğitim araçları ve oyunla öğrenmeye dayalı programlar olacak.

Kütüphane ve bilgi merkezleri: Eski kazan daireleri, kütüphane ve bilgi merkezi olarak kullanılacak.

Uluslararası rezidans programı: İstanbul’u farklı kültürel geleneklerin ve yaratıcı çalışmaların toplandığı bir platforma dönüştürmeyi amaçlayan önemli öğelerden biri. Bu amaçla, Elektrik Santrali’nin lojmanları, sanatçı, mimar, tasarımcı ve düşünürlerin değişen sürelerle ağırlanacağı rezidanslara dönüştürülmüş.

Eğitim: Bilgi Üniversitesi’nin Fen-Edebiyat ve İletişim Fakülteleri bünyesindeki bölümler eğitime burada devam edecek.

Rekreasyon alanları: santralistanbul’da ziyaretçilerin dinlenme ve eğlence ihtiyaçlarına cevap veren alanlar. Geniş bir alanda bahçe ve kafeteryalar bulunuyor.

http://www.yapi.com.tr/haberler/silahtaragada-artik-kultur-uretiliyor_55533.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!