Tasarım, düşüncelerimizi, stratejilerimizi görünür ve
paylaşılabilir kılarken, kullanıcısına da kolaylıklar sağlamaktadır. Fikir ve
kolaylık arasındaki serüven, genellikle mutlu sonla bitmekle beraber, bu sona
ulaşamayan birçok fikir, kavramsal kalmakta ve gelişme şansına sahip
olamamaktadır. Bu serüven, bazen geri dönüşleri bol olan uzun bir yolculuk,
bazen de hedef odaklı daha kısa bir yolculuk formatı şeklinde de
gerçekleşebilmektedir.
Tasarım yolculuğunun rotası, seyahat planlayıcılarının öngörüleri ve
planlamaları ile hayata geçmektedir. Seyahatin başında soyut olan fikirlerin
dönüşerek ürün formuna kavuşması bazen çok komplike bazen de çok yalın
yaklaşımlarla sonuçlandırılabilmektedir. Ürün formuna dönüşürken teknoloji,
rekabetçi olma, kullanım senaryoları, malzeme, ergonomi, performans ve çevre
gibi normlar ile flört etmekte bir yandan da maksimum katma değeri bünyesinde
muhafaza etmeye çalışmaktadır.
Özetle fikir yaşam döngüsü içinde, fikirler olgunlaşarak ürün yaşam döngüsü
kimliğinin oluşmasına temel oluşturmaktadır. Ürün yaşam döngüsü ise ürünün yarar
ürettiği, aktif olduğu, kullanıcısı ile karşılıklı yaşadığı deneyimin var olduğu
sürece devam etmektedir. Her ürün veya hizmet için eşsiz olan bu deneyim, hem
çok kıymetli hem de çok özeldir. Pazarlama başarıları ve çok para kazanma
beklentilerinin oluşturduğu hırsların dışında ürün-kullanıcı deneyiminin
öykülenecek lezzeti, ürünün tasarım dili ile kendisini ve kullanıcısını çok özel
bir yere oturtmaktadır. Tasarım dili üzerinden yaratılan deneyim ve yaşam
senaryoları biz kullanıcıların yaşam kalitesine olumlu! müdahele etmektedir
(umuyoruz ki bu müdaheleler hep olumlu olsun). Çevremizde, yaşam kalitemize
müdahaleleri olan ama bu müdahaleleri maalesef olumsuz olan birçok obje ve çözüm
mevcut. Kent mobilyaları, ev eşyaları, aksesuvarlar, ulaşım araçları, mobilyalar
ve ev gereçleri gibi birçok alandan örnekleri bu çerçevede paylaşmak mümkündür.
Ürün ve kullanıcı arasındaki kullanım senaryosu içerisinde ürün performansı,
ürün tasarım dili, ürün ve markası etrafında dönen yüklenmiş değerlerin
oluşturduğu farkındalık eşiği gibi ölçütlerin tümü, geliştirilen ürün veya
hizmetin buluştuğu pazar tipolojisi ile kurduğu iletişim üzerinden geri
bildirimlerde bulunur. Fikirden müşteri, kullanıcı deneyimine kadar geçen toplam
süreç içinde iyi yönetilmesi gereken tasarım süreci, toplam tasarım yönetim
sürecinin bir parçası olmak durumundadır. Geliştirilecek olan bir fikir,
ihtiyaç, tasarım süreci içinde profesyonelce yönetilmeli ve her türlü geliştirme
faaliyeti neticesinde tasarım doğrulama testleri yapıldıktan sonra üretim
hazırlıkları başlatılmalıdır. Ürünün buluştuğu markanın iyi yönetilmesi, tasarım
iletişiminin ve tasarım konumlandırılmasının profesyonelce proje verileri ve
hedef pazar değerleri ile stratejik konumlandırılması ve yönetilmesi başarıyı
şansa bırakmamak için bir gerekliliktir. Kullanıcıya ürünün tasarım dili ve
performansının ne vaat edeceği veya vaatleri mutlaka ve mutlaka yüksek sesle
ürün tasarımı üzerinden dillendirilmelidir.
Komplike sürecin çıktıları olan çalışmaları, güzel/çirkin şeklinde
değerlendirmek yerine projeler için, gelişim tarafına hâkim olmak ve hedef
kitleler için sürdürülebilir bir ilerleme sağlayabilmek çok kritiktir. Bu
anlamda Tasarım’ın Yönetimi, uzun soluklu, stratejik bir plan çerçevesinde
yönetilmelidir. Bir iş modeli içinde yönetilmesi gereken süreç kimine göre
kolay, kimine göre çok girift, kimine göre de etki alanı çok geniş bir
platformda yönetilmelidir. Design Council’in İngiltere’de Tasarım Yönetimi
modelini uygulayan kurumlar arasında yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre,
kurumlar ortalama yüzde 50 civarında birçok süreçte iyileşmeler sağlarken,
finansal tasarruflar sağlamışlar ve kârlılıklarını arttırmışlardır. Tasarım
Yönetimini uygulayan İngiliz firmaları ile yapılan araştırma sonuçlarında
firmalarda aşağıdaki iyileşme oranlarının gerçekleştiği belirlenmiştir. Son
dönemde yaşadığımız global krizin hemen öncesinde yapılan çalışmanın sonuçları
aşağıdaki gibidir:
Şirket imajında iyileşme: %50Kâr Artısı: %48İstihdam artışı: %46Müşterilerle
iletişimde iyileşme: %45Ürün/hizmet kalitesinde iyileşme: %44Pazar payında
artış: %40Yeni ürünleri geliştirilmesi: % 40Şirket içi iletimde iyileşme:
%28Maliyetlerde Azalma: %25
Bu tablo gösteriyor ki tasarım, tasarımcının bireysel oyun alanının çok
dışında multidisipliner bir faaliyet alanı haline gelmiştir. Operasyonel
yaklaşımdan, uzun dönemli stratejik yönetim biçimine kayabilen firmalar,
müşterilerini daha iyi anlamaya çalışırken, yeni müşteriler de kazanmak üzere
onların olası ihtiyaçlarını onlardan önce öngörmeye çalışmaktadırlar. Zamanında
sunulan ve yeni ihtiyaçları karşılayan ürün ve çözümler, olabildiğince yüksek
katma değer zincirleri içinde bizlere ulaşırken, zaman zaman da pazar
dengelerini bozmaktadırlar.
Cep telefonlarının son 15 yıl içerisinde yaşadığı transformasyonu göz önüne
aldığımızda gelinen aşama, ihtiyaç tanımlarının nasıl değişebildiği konusunda
dinamik bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Beklentileri sürekli yükselen
kullanıcı tipolojisi ile teknolojik çözümlerin mi, yoksa ihtiyaçların mı yeni
çözümlerin hayata gerçekleşmesini tetiklediği ise ayrı bir tartışma konusudur.
Teknolojik gelişimin ve yeni ihtiyaçların ilerlemeyi tetiklediği ise bu
çerçevede en temel gerçektir. Komplike birçok yaklaşımın ve multidisipline
uzlaşmanın yorumu olan ‘tasarım’ın sanat olup olmadığını, moda ile ilişkisini,
pazarlama argümanı olarak neden kullanıldığını, neden herkesin tasarım önemlidir
dediğini önümüzdeki hafta açalım.
|