Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından yıllık olarak
hazırlanan, 'World Energy Outlook 2011' Türkiye tanıtımı,
geçtiğimiz günlerde gerçekleştirildi. TÜSİAD tarafından Sabancı
Center'da düzenlenen toplantıda raporun sunumunu yapan Uluslararası Enerji
Ajansı Başekonomisti Fatih Birol, tahminlerine göre AB'nin
petrol ithalatının 4-5 yıl içerisinde Amerika'yı geçeceğini ve AB en büyük
petrol ithalatçısı durumuna geleceğini bildirdi. Birol, ''Burada AB tek başına
değil. Çin'in petrol ithalatında da ciddi artışlar var. Dünya petrol
dengelerinde önemli değişiklikler olacak. 'Amerika bu işi halleder' düşüncesinde
önemli değişiklikler olup, Amerika, kendini çekecek, anlaşılabilir nedenlerden
dolayı. AB ve Çin bu konuda en fazla kaygılanması gereken ülke durumuna geçecek
ve bunun yansımalarının petrol piyasalarının ötesinde gelişmelere neden
olabileceğini düşünüyorum'' dedi. Birol, Orta
Doğu ve Kuzey Afrika'yı 'petrol üretiminin kalbi' şeklinde tanımlarken, bunun
nedenini ''Bu ülkeler dışındaki ülkelerde petrol üretiminin ciddi şekilde artıp,
dünyaya servis yapma imkanı son derece zayıf'' şeklinde açıkladı. Bu ülkelerin,
dünyadaki petrol talebinin normal şartlarda karşılanması için, her yıl yaklaşık
100 milyar dolar yatırım yapması gerektiğini dile getiren Birol, şu
değerlendirmelerde bulundu:
Petrol fiyatları 2015'e kadar 100 -
110 dolar civarında seyredecek ''Petrol
fiyatları bizim tahminlerimize göre, 100-110 dolarlar civarında seyredecek
2015'e kadar, normal şartlar altında. Önemli kaygılarımız var. Özellikle 'Arap
Baharı' ve son birkaç hafta içerisindeki politik gelişmeler bu yatırımların
zamanında yapılamayacağı kaygısını getirdi. Biz şöyle düşündük, 'Acaba bu
yatırımlar ertelenirse, bunun yansımaları ne olabilir-' Niçin yatırımlar
ertelenebilir- 'Arap Baharı'nda birçok hükümetin, petrol konusunda en azından
mantaliteleri değişti, ya da paraları nasıl kullanacakları konusunda, petrole
yatırıma ayrılacak birçok bütçe sosyal harcamalara yönlendiriliyor. Okul olarak,
işsizlik parası olarak, sübvansiyon olarak, sosyal harcamalara yönlendiriliyor
petrol yatırımlarına gitmektense. Oradaki hükümetlerin 'Arap Baharı'ndan sonra
yaptığı politik tercihlerin doğrultusunda kendi verecekleri karar ama bunun
dünya petrol piyasasına etkisi olacak çünkü yatırımlar zamanında gitmeyecek.
Bazı ülkelerde 'Arap Baharı'ndan sonra petrol
piyasaları konusunda daha çok içe kapanma ve kendi ulusal diye düşündükleri
politikaları izleme konusunda bir eğilim oldu. O da şu demek; petrol piyasaları
konusunda, 'üretimi dünya bizden istediği kadar artırmayalım çok daha yavaş
olarak artıralım'. Bu, petrol piyasalarında bir sıkışıklığa neden olacak üretim
eğer hızlı şekilde artmaz. Bazı ülkeler var,
içinde bulundukları durum itibariyle uluslararası sermayeye ve teknolojiye
ulaşma imkanları yok. Tüm bunları göz önüne alırsak, eğer yatırımlar 100 milyar
dolar değil de 66 milyar dolar civarında gelirse, baya kritik. Bu bölgedeki
petrol üretimi çok daha az artacak ve petrol fiyatlarının, böyle bir senaryoda,
2015 yılında reel olarak 150 dolar nominal olarak 175 dolara ulaşabileceğini
düşünüyoruz. Bu bizi son derece kaygılandıran bir şey. Bu bölge dışında üretim
artışının hızlı bir şekilde geleceği başka bölge yok.''
'Doğalgaz'
altın çağın eşiğinde
Birol, dünyanın, doğalgaz için bir altın
çağa girmenin eşiğinde olduğunu vurgulayarak, Avustralya'nın 10 yıl içerisinde
Katar'ı geçerek dünyanın bir numaralı doğalgaz ihracatçısı olacağını bildirdi.
Birol, ''Bizim hükümetlere tavsiyemiz; son derece sıkı, son derece iyi şekilde
tanımlanmış regülasyonları şirketler için kurulması. Bunlar kurulursa ve
şirketler de buna uyarsa sorunlar minimize edilebilir ve doğalgaz için bir altın
çağ başlayabilir'' dedi. Doğalgazın bu kadar çok olmasının, fiyatlar açısından,
Türkiye gibi ithalatçı olan ülkeler için önemli bir şans olduğunu, Türkiye'nin
bu şansı iyi bir şekilde kullandığını belirten Birol, 'unutulan yakıt' kömüre
değinirken, dünyada son 10 yılda kullanılan enerjinin yarısının kömürden
olduğunu bildirdi. Nükleer enerjinin Türkiye ve
dünya için çok önemli opsiyonlardan biri olduğunu düşündüğünü ifade eden Birol,
yenilenebilir kaynaklara sağlanan sübvansiyonların toplam değerinin artacağını,
şu anda dünya çapında yenilenebilir enerjiye 66 milyar dolar sübvansiyon
verildiğini, bunun 38 milyar dolarının Avrupa'da olduğunu, Avrupa'da birçok
ülkenin bunu çok ciddi olarak tartıştığını söyledi. Birol, ''Yenilenebilir
enerji kaynaklarında eğer sübvansiyon tamamıyla kesilirse bu yenilenebilir
enerji kaynaklarının geleceği için son derece ciddi sonuçlar doğurabilir''
görüşünü dile getirdi. ''Birçok
doğalgaz kaynakları gündeme gelmek
üzere'' Fatih Birol, yüksek gelir
düzeyleri ve nüfus artışının enerji fiyatlarını daha da artıracağını, petrol
arzında çeşitlilik azalırken doğal gaz için yeni seçenekler ortaya çıktığını,
''Birçok doğalgaz kaynakları gündeme gelmek üzere'' dedi. Rusya'nın, küresel
enerji ekonomisinde temel taşı olmaya devam ettiğini, bunun 25-30 yıl süreceğini
belirten Birol, dünya ısı artışındaki 6 derecelik artışındaki yörüngeyi takip
ettiklerini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Her yıl 6 derecelik artış, bizi son derece
felakete götürecek bir artış. 6 derecelik artış, dünyayı son derece kötü yerlere
götürecek. Bizim yapabileceğimiz şey, dünyadaki ısı artışını 2 derecelik artışla
sınırlandırmak. Eğer 2017 yılına kadar ya da 2017 yılında çok büyük dünya
çapında yenilenebilir ve temiz enerji teknolojilerinde bir devrim olmazsa,
yatırımlar konusunda büyük bir devrim, 2017 yılına kadar 2 dereceye giden yolun
kapısı sonsuza kadar kapanmış olacak''.
|