br />
Sempozyumun son gününde, 'Kültürel İşbirliği, Sanatçı Dolaşımı ve Kültür
Aktörlerinin Kültür Politikalarına Katılımı', 'Avrupa Kültür Başkentlerinin
Kültür Politikaları Oluşumundaki Rolü' ve 'Kültür Politikalarında Soysal Uyum ve
Entegrasyon' başlıklı üç oturum gerçekleştirildi.
Kültürel İşbirliği, Sanatçı Dolaşımı ve Kültür Aktörlerinin Kültür
Politikalarına Katılımı
Avrupa’da kültürel ve siyasi açıdan yaşanan çatışmalara değinen Abbaye de
Neumünster Centre Culturel de Rencontre Direktörü Claude
Frisoni, sanatsal üretim için sanatçıya baskıdan uzak bir ortam
sağlanmasının ve sosyal haklarının güvence altına alınmasının önemini vurguladı.
Kültür alanında sosyal hakların sağlanması için uzun ve ciddi mücadeleler
verildiğinin altını çizen Frisoni, sanatçıların toplumun bir yansıması olduğunu
kabul etmesi gerektiğini belirterek kültür politikalarının bu açıdan yeniden
düzenlenmesi gerektiğini belirtti. Frisoni sözlerini, “Yarını bugünden en iyi
sanatçı görebilir, sistemi buna göre düzenlersek politik kararlar da daha iyi
alınabilir” şeklinde tamamladı.
Daha sonra söz alan Prince Claus Kültür ve Kalkınma Fonu Direktörü
Els van der Plas, Vakfın sınırları aşmak vizyonu ile
faaliyetlerini sürdürdüğünü belirterek, kurucuları Prens Claus’un Afganistan’da
bir müzede de yer alan “Bir ulus, kültürü hayatta kaldığı sürece hayatta kalır”
sözünün kendileri için yol gösterici olduğunu iletti. Kültürün bir temel ihtiyaç
ve insanlara kimlik kazandıran bir olgu olduğunu ileten Plas, kültür
politikalarının oluşturulması için öncelikle kültürün öneminin anlaşılması
gerektiğini iletti. Prince Claus Vakfı’nın afet zamanlarında kültürel kurumlara
destek de sağlayan bir kurum olduğunu söyleyen Plas, İstanbul’da yaşanan sel
felaketi ardından Nesin Vakfı’na da bu kapsamda destek sağladıklarını sözlerine
ekledi.
Konuşmasında sanatçı dolaşımına odaklanan Uluslararası Projeler Müdürü, St.
James Cavalier Yaratıcılık Merkezi Kültür Politikası Danışmanı Anthony
Attard da, dolaşımın hem yaratıcılığa hem de kültür sanat alanındaki
profesyonelleşmeye katkı sağladığını vurguladı. Sanatçıların dolaşım sayesinde
esinlenme ve etkilenmesinin yanısıra teknik açıdan da gelişimlerinin
sağlandığını belirten Attard, AB ülkelerinde dolaşımın önünde engel teşkil eden
vize, çalışma izni, vergilendirme ve ayrımcılık gibi konularda çalışmaların
yürütülmekte olduğunu söyledi. Bu çalışmalara rağmen dolaşım konusunda
sınırların halen korunduğunu ve gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerin hala
dezavantajlı konumda bulunduğunun da altını çizdi. Bağımsız uluslararası kültür
organizasyonlarının dolaşım konusunda özellikle son yıllarda olumlu etkiler
yaptığını ancak bu dolaşımın kültür politikaları tarafından da desteklenmesi
gerektiğini belirtti.
Şair ve yazar Ziya Şenocak, Kültürlerarası etkileşimi farklı
bir açıdan ele alarak ötekileştirme ve dışlama kavramları üzerinde durduğu
konuşmasında, günümüz küresel düzeninde ulusal politikaların yarattığı
ötekileştirmenin dışlayıcı etkisiyle karşı karşıya olunduğunu vurguladı. Bunun,
temelde kültür politikaları ve piyasanın taşıdığı başkalaştırıcı unsurlardan
kaynaklandığını belirten Şenocak, bunun sanatçıların sorunu olmadığını
vurguladı.
Moderatör İskender Pala konuşmaların sonunda, Türkiye’nin de
kanunla yapılanan ve uluslararası alanda faaliyet gösteren kültür kurumu Yunus
Emre Kültür Enstitüsü’nün şuanda 8 farklı ülkede faaliyetlerine devam ettiğine,
bu yıl 2 önümüzdeki yıl da 10 farklı ülkenin daha eklenerek faaliyetlerinin
devam edeceğini belirtti.
|