Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

"Devletin Kurduğu Afet Merkezi Deprem Durumunda İşe Yaramaz"

Açık Radyo'da Gürhan Ertür bu hafta boyunca 1999 Marmara ve Düzce depremlerinin ardından gelinen noktayı, yapılması gerekenleri, etkiliklerive eleştirileri uzmanlar, aktivistler ve depremi yaşayanlarla konuşuyor. Her sabah 09.00-10.30 arasında 94.9 frekansında dinlenebilecek yayına katılan konuklarla yapılan görüşmelerin çözümlerini aktarıyoruz.

bianet.org
"Devletin Kurduğu Afet Merkezi Deprem Durumunda İşe Yaramaz"

br />
Yalova'dan Atila Ulaş, Afet eğitmeni ve danışmanı. Yüksel Ferah, afetzede ve gönüllü arama kurtarmacı.

Ferah: Yalova konum olarak farklı bir yerde bir yanında İstanbul, bir yanında Bursa bir tarafında İzmit Kocaeli, görsel olarak toparlanma açısından çabuk atlattı.ama bunları insanların yaşadığı travmalar düşünürsek, psikolojilerinden atmaları çok uzun sürdü.

Bu psikolojileri atmaya çalışırken merkezden uzak yapılan yeni deprem konutları da insanları  birbirinden uzaklaştırdı. Böyle bir felaketin ardından parçalanmışlık oldu, birlik beraberliğin gerektiği yerde insanlarımız daha da dağıldı.

Bununla beraber peşpeşe gelen işsizlik olsun, farklı yaşam koşulları olsun..Depremde ölenler ön plana çıktı aslında bir yerde diyoruz ki acaba ölenler insanlar kurtuldu mu..Psikolojileri bozulanlar, sakat kalanlar çok fazla.Bu insanlar için çok fazla bir şey yapıldığını ben zannetmiyorum.

Çok özel düzenlemeler gereken, rehabilitasyon gerektiren bir durum bu...

Bunlarla ilgili gelip kişilere danışıldı, ev ev dolaşıldı psikolojik yardım ister misiniz diye.. İstatistiksel bilgiler toplanıldı. Ben inanıyorum ki hiçkimse bu yardımlar karşısında yok ben almak istemiyorum dememiştir fakat hiç bir zaman için bu yardımlar için geriye dönülmemiştir.

Sürdürülebilirliği yoktu yani... Peki, diyelim Yalova'da deprem öncesi iki tane hastane vardı bugün beş tane hastane oldu mu? Sağlık hizmetlerinde bir farklılık yaşayabildiniz mi?

Deprem öncesi bir devlet hastanesi vardı, şimdi özel hastanelerle beraber fazlalaştı fakat özel hastanelerden insanların yararlanması ne kadar sağlıklı bir duruma getirilebilir. Şimdi özel hastanelerden para alınmıyor gibi reklam için şeyler söyleniyor. Ama siz oraya gittiğiniz anda çok farklı şeylerle karşılaşıyorsunuz, müracaat parası veriyorsunuz bunu filmi çıkıyor tahlili çıkıyor yani devlet hastanesinde para vermeden yaptırabileceğiniz birçok şeyi insanlarımız birsürü para ödüyorlar, parasız zannettikleri özel hastanelere. Yani sağlık hizmetinde henüz bir düzelme yok.

Atila Ulaş daha ilk günden itibaren bölgedeydi, kısaca görüşlerini alabilir miyiz?

Aslında ben ilk gün dağdaydım, 18'i sabahı gelebildim. Ben Yalova'yla ilgili bir anımı  anlatmak istiyorum. Yaklaşık 16 yıldır arama kurtarma faaliyetlerinde bulunuyorum. 98 Ceyhan depremi ilk deneyimimizdi. 96'da AKUT'u kurmuştuk. 98'de ben depremden döner dönmez tabi depreme karşı duyarlılığım arttı ve Yalova'da da bağlantılarım vardı, Kamil Abbasoğlu diye bir arkadaşım vardı aynı zamanda vali yardımcısının oğlu..Kendisine Yalova'nın risk altında olduğunu söyledim ve burda bir seminer yapmayı önerdim. Bunu organize edebilir misin dedim 98 yılında, depremden nerdeyse 7-8 ay önce. Tabi yapalım dedi arkadaşım, dedik doldururuz heralde denize nazır bir lokal gibi bir yerde..Sonra aradı beni çok üzücü bir durum ama 5-6 kişiyi geçmiyor katılım dedi. Hatta ben gittim o gün maalesef kimse yoktu..Sonra ne oldu, afetin ikinci günü afet yönetim merkezine gittim ve Kamil'le kapıda göz göze geldik nasıl oldur dedi bana sen tabi biliyordun böyle olacağını dedi. Tabi biliyordum dedim bu zaten hepimizin bilebileceği kadar basit bir bilgi. Ben yalnızca bunu tesadüfen farkettim, gittim bir yerde çalıştım, afetin ne olduğunu farkettim. Benim farkım buydu. Bu olay işin toplumsal boyutunu gösteren önemli bir anıdır. Şimdi ben bunu hala başka yerlerde yaşıyorum.

Hiç ciddi bir afet yaşamamış bir yerde benzer tepkilerle karşılaşıyorsundur. Çok az sayıda insanın duyarlılığıyla karşılaşıyorsundur. Peki bu 10 yılı nasıl değerlendiriyorsun?

Şimdi ben arama kurtarma kökenliyim ama benim verdiğim eğitimler arama kurtarma eğitimleri değil sadece. Zarar azaltmaya yönelik eğitimler var, bu konudaki projelerde de yer aldım. Fakat 10 yıl boyunca genel anlamda Türkiye'de kayda değer bir şey yok. Ben harcanan emekleri, projeleri ve eğitimleri boşa saymıyorum ama kaynaklar yanlış kullanılıyor ve bu konuda yapılan program ve planlar sorunu çözücü nitelikte değiller. Kısaca söyleyeyim, kurtar kurtar nereye kadar. Bu çözüm değil kesinlikle, bu işin sosyolojik boyutu, ülkenin yönetilme biçimiyle ilgili olan kısmı önemli. Ciddi bir arama kurtarma enflasyonu var aslında iyi bir şey bu, ama ben kendimi de içine katarak söylüyorum biz kimlik arayışı yüksek olan bir toplumuz, kendimizi ifade etmeye ihtiyaç duyan bir toplumuz, az gelişmişliğimizle bağlantılı olarak... Ben bunları ayrı düşünmüyorum. Çok çabuk kendimizi ifade etme yöntemlerinden biridir birini kurtarmak. Değerlerin yitirildiği bu dünyada bir insanın bir insana elini uzatması mitselleştirelen ve kutsallaştırılan bir şey. Aslında bu insani bir görevdir, normaldir. Aslında şuan yeteri kadar arama kurtarma ekibi var, insanlar devam da ediyorlar eğitim almaya ama bunun yanında baskı unsuru olma özelliğini gözardı ediyorlar. Devlete karşı, topluma karşı baskı unsuru olma özelliği yok. Depremde binaların yıkılmasını engelleyecek yasaların çıkmasını, doğru bir şekilde uygulanmasını göz önünde bulundurmuyor, baskı unsuru olmuyor.

Madem duyarlıyız o zaman kalıcı çözümlerin bir parçasını olmaya çalışmalıyız. Arama kurtarmada hayat kurtarma oranı da az, aynı zamanda bu enflasyon da ciddi bir kirliliği de getiriyor. Herkes bir proje yapıyor ama sivil toplum örgütleri birbiriyle çalışmaya yakın değil, Devlet sivil toplum ilişkisi kopuk. Bunlar yavaş yavaş  aşılabilecek şeyler fakat bedelleri ağır. Brecht yardım etmeyin, yardımı gerektiren durumu ortadan kaldırın diyor.

Güncel bir örnek vereyim; Diyarbakır Çınar'da danışmanlık yaptığım bir projede gittim selin en yoğun olduğu yeri sordum. Gösterilen yerde köprü  inşaatına başlanmış. Mardin yolunda menfez yapılmış zamanında ve orda sel 30 yılda bir yaşanan bir şey. Dağdan gelen sular ilçenin en çukur dereyatağını dolduruyor, Bir araba sürüklenip menfezi tıkıyor ve oluşan barajda sular evlerin damına kadar çıkıyor ve bir anne çocukları ölüyor.

Şimdi devlet su işleri yıllar önce yapması gereken kanalı şimdi yapıyor. Karayolları da köprü yapımına başlamış..bunlar karayolları yapılırken hiç düşünülmemiş mi. 30 yılda bir sel yaşanan bir bölgede nasılbunu gözardı edebilirler. Oraya resmen mezar yapıyorsun. Yani kurtar kurtar nereye kadar derken ben işin bu boyutuna işaret etmek istiyorum.

Yüksel Bey'e dönüp birçok acı çekmiş ailelerin hayatlarına nasıl alıştığını sormak istiyorum.

Sorunları muhakkak ki devam ediyor. Ama şunu söylemek gerekir tıbbi bir destek alarak değil de dertlerini dostlarıyla paylaşarak alışmaya çalışıyorlar. Psikolog arkadaşlarla görüştüğümüz zaman atlattık diyorduk fakat bize yaşananların acısı asıl beş on sene sonra çıkacak diyorlardı. Boşanma oranları yükseldi, psikolojik yardım alma oranında artış, o zaman çocuk olan şimdi genç insanların kişilerde iletişim kurma zorlukları var.

Biz kendi aramızda çabuk atlatırız beraberce diyoruz, görsel anlamda belki birçok şey halledildi, evler yapıldı evet ama manevi zararlar hala tedavi edilmiş  değil. Son olarak şunu söylemek istiyorum; sürekli bahsedilen Marmara depremi riski var ama biz buna rağmen akıllanmıyoruz. Mevcut ağır orta hasarlı evleri allayıp pullayıp astronomik ücretlerle Yalova dışından gelen insanlara satılıyor.

Yeni bir afete ne kadar hazırız?

Ulaş: Olması gerekenin çok altında bir düzeyde hazırız. Çünkü afetlerde sorunlarla baş edebilmenin yolu devletin kurumlarıyla değil toplumla birlikte çalışmayı gerektiriyor. Eğitimlere gidiyoruz mesela, kopukluk var. şurada: afet kültürü olduğunu ve bu kültüre sahip olmamız gerektiğini bir türlü anlayamadık. Kültür dediğimiz 7'den 70 e herkesin içinde olması gereken bir şey. Çocuklarla ilgili çalışmalar yetersiz. Ailede bunun için yeterli çalışma yok. Evde yangın tüpü yok, ilkyardım seti yok vs. şirketlerin afet denetimi konusunda her şey kağıt üzerinde ve yama yöntemiyle yapılıyor. Mesela büyük bir okulun yatakhanesi yok, binanın çıkış merdiveni binanın içine açılıyor ve yangın tüplerinin olduğu dolaplar kilitli. Gerekçe çocukların kırdığı bozduğu vs.

Afet yönetimi yaşam biçimi haline dönüşmediği sürece başarılı olamaz. Devletin kurduğu afet koordinasyon merkezi deprem durumunda işe yaramaz. Deprem durumunda çökünce insanlar kendi başına çaresine bakmak zorundadır. Ama bakıyoruz halkta bu devletin işi yaklaşımı var. hayır, afet devlet ırk cinsiyetle ilgili değildir. Bir anarşi durumudur. Afetin İlk dakikalarında herkes yalnızdır. Sonra devlet müdahale edebilir.

Ferah: Beşiktaş'a gittiğimde, acil durum yolu olarak ayrılmış yerlerin otoparka çevrildiğini gördüm. Kolluk kuvvetleri denilen bir kurum var, her yerde ceza kesiyor. Bu araçlara neden ceza kesmiyor? Balık hafızamız var, acıyı anlık yaşıyoruz, ama sonra biz olmasak bile başka biri yaşayacak bu acıyı bunu unutuyoruz. Kişilerin yapabileceği çok şey var.

TÜMÜNÜ GÖSTERSONRAKİ SAYFA HABERİN DEVAMI:   1  |   2  |   3
http://www.yapi.com.tr/haberler/devletin-kurdugu-afet-merkezi-deprem-durumunda-ise-yaramaz_71440.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!