Haydarpaşa ve Tophane İçin Yeni Senaryolar / Banu Olcay
Su kıyıları bize gerek yerleşim, gerek dinlence, gerekse ulaşım açısından kullanım kalitesi ve çeşitliliği sunar. İstanbul gibi su şehirlerinin, kıyı şeridi boyunca gelişmiş olması varolan bir gerçektir. Önemli olan bu gelişimin metropoliten ölçekli bir kentte geniş bir kitlenin kullanımına ve çıkarına uygun yönlendirilmesidir. Bu bağlamda kıyı şeridinin kullanımı ve toplu taşımacılık senaryoları şehir yaşantısını destekleyecek şekilde üretilmelidir. Bu senaryolar eşliğindeki şeritsel gelişim, mekânların erişilebilirliğini engellemeyen ve küçük ölçekli merkezlerin oluşumunu destekleyecek şekilde gerçekleşecektir. Bunun için de yerleşim alanlarının oluşumu sırasında kıyı şeridinin sağladığı toplu taşımacılık olanaklarının duyarlı bir biçimde işlenmesi gereklidir. ÇÖZÜM ÖNERİLERİ • Belirli bölgelerin odak noktası olarak seçilmesi. • Alanın tarihsel ve doğal konumu ile potansiyelinin değerlendirilmesi. • Kentsel gelişim senaryoları içinde alanın yeni rolünün tanımlanması, bölgesel yeni bir yaşam biçimi oluşturulması. • Yok olan işlevlerin yerine yenilerinin konulması, yeni bir doku ve kimlik verilmesi. DOKU DEĞİŞİMİNİN GETİRİLERİ • Çevredeki yaşam ve kullanım kalitesinin yükselmesi. • Bu yeni kimliğin çevre gelişimi için katalizör görevi yüklenmesi. • Kullanım çeşitliliğinin yaratılması sonucu kalkınma hızının artması. • Liman bölgelerinde oluşacak ilerdeki gelişmeler için bir başlangıç noktası olması. Kentsel değişim ve gelişim sürecinde kullanımını yitiren veya zamanla kullanım amacı şaşan bölgeler için tamamen yeni bir bakış açısı ve yeni yaklaşım yöntemleri geliştirilmelidir. Bu yeni yöntemler kentsel değişim sürecinde yeniden yapılanmayı desteklemelidir. Bu bağlamda, Haydarpaşa ve Tophane bölgelerinin kentsel bir gelişme ve yenilemeye gereksinimleri olduğu söylenebilir. Bu bölgeler ve kullanımları analiz edilmeli ve yeniden değerlendirilmelidir. Amaç, artık yeni bir rol üstlenecek olan bu bölgeler için, rollerine uygun bir kimlik kazandırmak olmalıdır. Biri Avrupa, diğeri Asya yakasındaki iki bölgenin ortak özellikleri arasında, kıyıdaki yapılaşmanın şehrin kıyı şeridi ile arasında bir set oluşturması, potansiyel toplu ulaşım odakları olmaları, şehrin bütününü algılamak açısından önemli seyir noktaları oluşturmaları sayılabilir. Burada sunulan iki proje de Viyana Teknik Üniversitesi’nde 1998 yılında Profesör Helmut Richter denetiminde Yapı Kürsüsü’nde master tezi olarak hazırlanmıştır.
Haydarpaşa Garı ve Çevresi Projede, Asya-Avrupa demiryolu tüp geçit bağlantısının Asya ayağını oluşturacak bir gar binası üzerinde çalışıldı ve konstrüktif açıdan detaylandırıldı. Büyük ölçekte çalışılan şehircilik önerisi, bölgenin rekreatif amaçlı kullanımını destekleyici şekilde planlandı. Proje kapsamında Haydarpaşa ve Harem bölgelerinin şu andaki kimliği ve tarihsel gelişimi üzerine bir ön araştırma yapıldı. Proje için seçilen alan, Haydarpaşa garı ve çevresi, Haydarpaşa limanı ve Harem otobüs terminalini kapsıyor. Bu bölgelerin alan kullanımını incelersek, yolcu taşımacılığının Anadolu yakasındaki merkezini, kent içi, yurtiçi ve yurtdışı yük taşımacılığının merkezini ve önemli bir transit geçiş yolunu oluşturduğunu görüyoruz. Uluslararası, şehirlerarası ve kent içi, kara, deniz, demiryolu ulaşımının düğüm noktasını oluşturan bu bölge, işlevinin gereklerini yerine getirememektedir. Şehir açısından önemli stratejik bir nokta olan ve adeta şehre açılan bir kapıyı simgeleyen bu bölge şu andaki kullanımı ile çeşitli sorunlar içermektedir: • Haydarpaşa Garı, tarihî bir bina oluşu ve Asya demiryollarının başlangıç noktası olması açısından önemli bir konuma sahiptir. Ancak mevcut gar, zamanın gerektirdiği demiryolu konseptine uymamakta ve kapasitesi yetersiz kalmaktadır. • Haydarpaşa Limanı, şehir içinde ve kapasitesini genişletemeyeceği bir bölgede adeta sıkışıp kalmıştır. Asya’nın Avrupa’ya açıldığı bu önemli bölgede bulunan liman, insan deniz ilişkisini kesen konumdadır. • Harem Otogarı mevcut gereksinimi karşılayamamaktadır, ayrıca konumu itibarıyla şehir trafiğinde tıkanıklık yaratmaktadır. Bütün bu etkenler göz önüne alındığında bölge, zamanın gerektirdiği işlevsel değişim ve gelişimlere konu olmayı ve yeniden tanımlanmayı beklemektedir. Planlamada Esas Alınan Hedefler • Kentin kapısı niteliğindeki bu bölgeye ulaşımın odak noktasını oluşturacak bir çözüm getirilmeli ve önemli bir şehiriçi komünikasyon merkezi olarak kullanım amaçlarını geliştirebilmeli. • Planlanan gar binası, bütün bu bölgedeki kentsel değişimin başlangıç noktasını oluşturmalı ve kentsel çevresi ile birlikte şehir yaşantısına entegre edilmeli. Ulaşımın simgesi olan bu bina şehre gelenler için, şehirden edinecekleri ilk izlenim olacaktır. • Mevcut Haydarpaşa gar binası yeni bir işlevle, halkın kullanımına açılabilmeli. • Liman faaliyetlerinin taşınması ile boşalacak olan bölgeye çeşitli işlevler kazandırılmalı ve halk buraya çekilerek yeşil ve maviyle bütünleşmesine olanak tanınmalıdır. Proje kapsamında istasyon binaları aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir: • Demiryolu ulaşımının yeniden yapılanması • Modern istasyon kavramı • İstasyon binaları ve mimari ilişkisi • İstasyon ve şehir ilişkisi • İstasyon binaları ve kullanıcıları
Konstrüksiyon Bu projede öngörülen çelik-cam konstrüksiyon 60 m açıklığı geçen üçboyutlu çerçeve sistemidir. Yer düzlemine 60 derecelik açı ile duran bu çerçeve sistemi çelik halatlarla birbirlerine ve tabana bulonlanmıştır. Sistemin aks aralıkları 48 m, bina toplam uzunluğu 380 m dir. Dış çerçeveyi oluşturan bu çelik konstrüksiyon, içerdeki peronların taşıyıcı sisteminden tamamen ayrı çalışmaktadır. 18.60 kotundaki peronlar iç içe geçmiş iki “V” olarak algılanan bir kolon sistemi tarafından taşınmaktadır. Peron kesitleri hazır betonarme öğelerden oluşuyor. Yapı kaplaması olarak seçilen cam, iç ve dış mekân birlikteliği sağlamaktadır. Bina cephesindeki 3.80x2.10 m lik cam plakalar asma germe bir sistem içinde taşınmaktadır. Çatı 40 mm kalınlığında üzerinde yürünebilen bir cam örtü sistemi ile kaplanmıştır. Güneş kontrolünü sağlamak amacı ile bu cam yüzeyin üzerine kurulan metal lamel sistemi güneşin geliş açısına bağlı olarak hareket edebilme ve güneş ışınlarının doğrudan gelişini kırma özelliğine sahiptir. Planlama İstasyon binası, Avrupa-Asya demiryolu tüp geçit bağlantısının Asya ayağı üzerinde kurulmuştur. Öngörülen tüp geçit bağlantısı hem uluslararası trenler, hem de İstanbul şehir metrosu için bir bağlantı olanağı sunmaktadır. Dört ana kottan oluşan istasyonda, deniz seviyesinin altındaki en alt kotta boğaz bağlantısını sağlayan yurtiçi ve yurtdışı trenler için altı peron, bir üstünde İstanbul metrosu durağı bulunmaktadır. Zemin kotu bütün sirkülâsyonun ve enformasyonun sağlandığı bir merkez konumundadır. En üst kot, İstanbul boğazını geçmeyecek Asya’dan gelen trenlerin son durağı olarak planlanmıştır. Ara bağlantılar galeri geçişleri ile sağlanmaktadır. İstasyon binasını destekleyici bir katlı otopark ve denizyolu ulaşımını sağlayacak bir liman da öngörülmüştür. Demiryolu Ulaşımı ve Modern İstasyon Kavramı Son yıllarda demiryolu tarihi açısından yepyeni bir dönem yaşıyoruz. 19. yüzyılda, bütün dünyayı ayağa kaldıran bu buluş altın çağını yaşadı. Ancak yeni teknolojik gelişmeler, karayolu ve havayolu ulaşımını da hayatımıza soktu; bu da demiryollarını üçüncü sınıf bir ulaşım aracı konumuna düşürdü. 20. yüzyıl ortalarında, havayolu ve karayolu ile karşılaştırıldığında önemini kaybetmiş olan demiryolu, bugün yeniden bu rekabette yerini almaya başladı. Çevre kirliliği, karayollarındaki tıkanma ve kazalar, finansal zorunluluklar, demiryolu ulaşımını yeniden eski önemine kavuşturdu. Son yıllarda, demiryolu ulaşımının yeniden doğuşundan, yenilenmesinden söz edebiliriz. Yük ve insan taşımacılığı, başka ulaşım sistemleri ile karşılaştırıldığında demiryolu ile çok daha hızlı, ucuz ve güvenli yapılabiliyor. Amaç, demiryolu yolculuğunu yolcular için yeniden çekici ve rahat hale getirebilmek; doğal olarak bu amaca ulaşabilmek, trenlerin hızı, konforu ve güvenliği kadar, istasyonların toplumsal ve mimarî anlamda kalitesinin yükseltilmesi ve şehir içindeki konumlarının doğru planlaması ile mümkün. Bir istasyonun nasıl olması gerektiği sorulduğunda, yanıt hiç de basit değil. İstasyonlar, yalnızca trenlerin ve yolcuların gelip gittikleri mekânlar olmaktan çok daha öteye gidebilmeliler. Şehir içindeki merkezi konumları, onları yalnızca trenler için bir durak olmaktan çok daha farklı işlevleri de barındırabilecek mekânlar haline getiriyor. Dükkânları, turist büroları, cafeleri ve çevre düzenlemesi ile seyahat etmeyecek insanları bile çekebilmeli, günün 24 saati çeşitli olanaklar sunabilmeli.
İstasyon Binaları ve Mimari İlişkisi Modern istasyon binaları, biçim ve hız sorusuna yanıt arayan, teknoloji ve mimarinin birleştiği “şehir objeleri” olarak karşımıza çıkıyor. Havalimanlarından farklı olarak, ki orada uçağın hareketi binanın uzağında kalıyor, istasyonlarda trenler binanın merkezine giriyorlar. Bu bağlamda, istasyonlar bir tiyatro sahnesi gibi görülebilirler. Tren ve insan hareketleri aynı strüktürün altında birbirini tamamlayan iki ayrı ritim oluşturuyorlar. Havalimanlarının tersine, istasyonlarda ayrı gidiş ve geliş salonları yok, yolcular birbirlerinden ayrılmadan, aynı strüktürün altında iç içe hareket ediyorlar. Tren ve insan hızlarından oluşan bu hareket ve oyun istasyonlara kendi karakterini veriyor. Tipolojik olarak incelendiğinde, istasyonlar geniş çatı örtüleri, büyük giriş holleri ve peronları ile ayrı bir mimarî dil oluşturuyorlar. Günümüzün koşulları ile, çok yeni konstrüktif çözümler geliştirilerek, geniş açıklıklar geçilerek, neredeyse sınırsız boyutlarda, geniş ve ferah mekânlar yaratılabilmektedir. Tek tek algılanan peronların yerini aynı çatı altında toplanmış geniş bir istasyon holü alabilmektedir. Yeni istasyon projelerinin bu mimarî kimliğinde çatı örtüsü önemli bir yer tutmaktadır. İstasyon ve Şehir İlişkisi İstasyonlar şehirlerin simgesi olmuş yapılardır. Yolcu için şehir burada, istasyonda başlar ya da biter. İstasyonlar adeta şehrin bir cephesini oluşturur. Yolcu burada şehirden ilk kalıcı izlenimini edinir ve şehri terk ettikten sonra da hafızasında bir resim olarak kalır. 19. yüzyıldaki demiryolu buluşu şehirleri önemli ölçüde etkiledi. Demiryolu şehir ilişkisi gelişimi içinde hep iki yönlü olmuştur, birbirlerini yoğun biçimde etkilemişlerdir. Demiryolu, şehir merkezinin olduğu kadar banliyölerin karakterini de şekillendirmiştir. Şehrin sosyolojik yapısına bakıldığında raylar, şehri ikiye ayırarak bir “ön ve arka” oluşumuna neden olurlar. İstasyonlar bu nedenle bir köprü görevi görürler, şehirsel köprüler ve meydanlar oluştururlar. Modern endüstri şehrinin gelişimi demiryolunun destekleyici işlevi olmadan olanaksız olurdu. İstasyonlar, demiryolu ağının düğüm noktası konumundadırlar; bu da onlara şehrin merkezi olma özelliğini verir. Gar binaları şehre açılan bir kapıdır, yolcuların oryantasyonu sağlayabilmesi için garın şehir içindeki konumu çok önemlidir. İstasyonlar, içerdikleri ticari ve rekreatif işlevlerin çeşitliliği ile çevrelerini de canlandırıp yeni merkezler oluşmasını sağlarlar. Yapı 220, sayfa 66-76.
|
