Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Mimarlık Eğitiminin 'Sonra'sı: Zorunlu Staj Değil, Mesleki Pratik!




Mimarlık eğitiminin, belki de pek çok meslek eğitimi gibi bitimsiz bir süreç olduğundan bahsederken, okul öncesi, lisans ve yüksek lisans sırasına değinmenin bir tür alışkanlık olduğunu söyleyebiliriz. Ancak söz konusu tıp ve hukuk dalları olmadığında, eğitimin ‘kayıtlı’ olarak yapılmadığı dönemlerde ne gibi bir süreci takip ettiğini tayin etmek, en azından ülkemiz için pek mümkün gözükmemekteydi. Son yıllarda Mimarlar Odası’nın girişimleriyle hararetli bir biçimde sürdürülen Mimarlık ve Eğitim Kurultayları ve neredeyse gündemden düşmeyen Mimarlık Yasası, Türkiye’de mimarlık eğitiminin her alanında çeşitli düzenlemeler getirilmesini ve belki daha önce hiç olmadığı kadar eğitim üzerine tartışılmasını sağladı. Yasa yürürlüğe girdikten sonra mimarlık bölümü mezunlarının meslek unvanı taşımayacağını, diplomada bulunan ibarenin yalnızca ‘meslek eğitimi almıştır’ olacağını biliyoruz. Ancak, eğitim ve sonrasında tamamlanması gereken ‘ehliyet kazanma’ süreci yeni düzenlemelerin tamamını oluşturmuyor. Mimar adaylarını ve hatta mimarları, bitimsiz bir eğitim sürecine dahil edecek olan yeni meslek kabullerini incelemek ve irdelemek anlamlı gözüküyor. Konuya, Türkiye’de uygulanacak sistemin ülkemize has olmadığı bilinciyle yaklaşmak gerekiyor. Dünyanın pek çok ülkesinde mimarlık mesleğine kabul öncesinde tanımlanmış bir süreç var. Bu süreci nitelendiren temel kabul, meslek uygulama yetkinliğinin tanınması için eğitim sonrasında mesleki bir pratiğin yürütülmüş olması. Ülkemizde böyle bir ihtiyacın tetiklenmesinin asıl sebebini ise kuşkusuz ‘meslekte serbest dolaşım’ düzenlemeleri ile Avrupa Birliği’ne kabul süreci oluşturuyor. Mimarlık mesleğinin icrasında uluslararası platformda rekabet eşitliğinin yaratılması gerektiğine inanan Mimarlar Odası Başkanı Bülend Tuna, konuya dair gerekliliği şöyle ifade ediyor. “Meslektaş adaylarımıza, mesleklerini uygulama sözünü verdikten sonra, onlara ‘Siz Türkiye’de mimarsınız, fakat yurtdışında değil’ demek bir kandırmaca olacaktır.” Bu hedef dahilinde gözetilmesi gereken kuralları sıralayan Tuna şöyle devam ediyor: “Uluslararası Mimarlar Birliği, mimarlık eğitiminin en az beş yıl olması gerektiğini, bunun yanı sıra 2 yıllık meslek pratiği yapılmasını öngörüyor. Fakat bu uyum sürecinde bizim için süreden ziyade uygulanabilirlik kriteri öne çıktığı için zorunlu eğitimin süresini muhafaza ederek bir yıllık zorunlu meslek pratiği koşulu koyduk.” Mevcut düzenlemelere bakılacak olursa, kendi içinde hayli tutarlı gözüken bu karar, ne var ki beraberinde soru işaretleri oluşturuyor. Meslek pratiğinin uygulanabilirliği üzerinden konuştuğumuzda, bu pratiğin nerede, nasıl, hangi koşullar altında gerçekleştirileceği kafamızda soru işaretleri bırakıyor. Bunun ötesinde, dört yıllık meslek eğitiminde kolayca tespit edilen onca açmaz varken, bir yıllık bir meslek pratiğinin bu handikapları nasıl gidereceği de bir merak konusu. Ortaya çıkması muhtemel açmazlara dair ne gibi öneriler ortaya koyulduğunu sorduğumuz Tuna, bu gibi değişikliklerin üniversiteler ve kamuyla işbirliği yapılmasıyla mümkün olduğunu ifade ediyor. “Öncelikle büroların akredite edilmesi ve bu hizmeti yerine getirebiliyor olması gerekiyor. Gençlerin bir senelik bir pratiği ücretsiz yerine getirmesi veya sigortasız çalıştırılmaları beklenemeyeceği için kamu kesimi ve özel teşebbüslerce kaynak ayrılması elzem görünüyor. Böylelikle devletin üzerine de muhtemel sigorta ücretlendirilmesi, vergi muafiyeti kolaylıkları, kamu şantiyelerinde istihdam olanakları sağlamak gibi sorumluluklar düşüyor.” Onca Mezun Ne Olacak? Türk mimarlık okullarına her yıl yaklaşık 2000 öğrenci alınıyor. Halihazırda, sayısı 32’yi bulan bu okullara kayıtlı 7000’i aşkın mimarlık öğrencisi bulunuyor. Bu öğrencilerin her yıl 1200-1500 kadarı mezun oluyor; yaklaşık olarak ¼’ü yüksek lisans programlarına kaydolurken, geri kalanları piyasaya çıkıyor. Bu elbette büyük bir istihdam ihtiyacını beraberinde getiriyor. Belki daha da önemlisi, mezuniyet sonrasında yüksek lisans yapmamış olanların mesleklerini yürütme kabiliyetine sahip olup olmadıkları veya mevcut yeteneklerini bu büyük rekabet ortamında ne denli gösterebildiklerinde gizli. Fakat her yıl mezuniyet sonrasında piyasaya çıkan tüm öğrencilerin faaliyet göstermesi beklenmiyor; dolayısıyla böyle yüklü miktarda insanın yeni düzenlemeler gereğince hemen zorunlu mesleki pratiğe başlaması da beklenmeyecek. “Anahtar durumu, kişinin mesleki sorumluluk alma noktasına geldiği an oluşturuyor. 5 yıl boyunca bir mutfak firmasında çalışmış bir kişinin kendi bürosunu açmak istediğinde mesleki ehliyete sahip olup olamayacağını tartışıyoruz. Şüphesiz böyle bir durumda kişinin, öncelikle zorunlu mesleki pratiğini tamamlaması gerekecek.” Zorunlu Mesleki Pratik ve Eğitim İçi Staj Ayrımı Tuna’ya neden böylesi bir mesleki pratiğin uzatılmış bir üniversite eğitiminin bir parçası değil de ek bir şey olarak tasarlandığını soruyoruz. “Avrupa’da mesleki yeterliliklerin belirlenmesine ilişkin çıkarılan yasa ile zorunlu mesleki eğitim 300 kredi olarak belirlendi. Bizde ise henüz kredi miktarı 240 (4 yıl). Ne yazık ki üniversitelerimizde bu kotanın bile yeterince doldurulamadığı ifade ediliyor. Ancak eğitimin süresinin artması ve 300 kredinin sağlanması halinde bile meslek pratiği zorunluluğu aranmaktadır.” Bunun ötesinde mesleki pratik konusunda her ülkenin kendi yapısına ait farklılıklar ve dolayısıyla sorunlar oluştuğunu belirten Tuna, konuyu detaylandırıyor. “Yunanistanlı meslektaşlarımız, zorunlu meslek pratiği yapacak mimar adaylarının çokluğu yüzünden büroların stajyerlerden para almaya başladıklarından yakındılar. Bu sorunu aşmanın büyük ölçüdeki yolu olarak da üniversitelerle işbirliği yapmaya başladılar. İngiltere’de ise ‘commonwealth’ ülkelerinde staj yapma hakkı tanındı. Bizdeki durumun ne şekilde gerçekleşeceğini, sorunları nasıl aşmamız gerektiğini farklı ortamlarda değerlendiriyoruz. Mimarlık ve Eğitim Kurultayları da bunlardan birisi.” Mimarlar Odası üniversite eğitimi sırasında yapılan stajlarla, zorunlu meslek pratiği arasındaki ayrımı belirtmek gerektiğini söylüyor. Yine de karşılıklı bilgi ve tecrübe alışverişinde bulunulması, üniversitelerle meslek odasının birlikte çalışması gerektiği vurgulanıyor. Hatta ileride, akredite olmuş bürolarda, üst sınıflarda yapılmış okul stajlarının kayıt tutulması halinde, zorunlu mesleki pratikten sayılmasına, bu sürenin gün olarak düşülmesine yeşil ışık yakılıyor. Akademik alanda yükselmek isteyen mimar veya mimar adayları için söz konusu uygulamaların nasıl olacağı ise hâlâ belirsiz. “Döner sermaye uygulamalarına karşı değiliz, fakat bunların ne şartlarda, nasıl olması gerektiğini tespit edilen kurallar çerçevesinde düzenlemek gerekiyor. Üniversiteler mimarlık bürosu değildir, üniversitelerde nasıl proje yapılacağı YÖK tarafından belirlenmiştir. Orada bulunan bir mimarın da mesleki pratiğini tamamlaması ve dolayısıyla zorunlu staj yapması gerekmektedir. Belki ileride avukatlık yasasında olduğu gibi belli akademik derecelerdeki kişilerin bu pratikten muaf tutulması söz konusu olabilir. Fakat bunlar üzerine daha ileride konuşulacak şeyler.”


http://www.yapi.com.tr/haberler/mimarlik-egitiminin-sonrasi-zorunlu-staj-degil-mesleki-pratik_95713.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!