Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Nilüfer Kozikoğlu: Bu bir ilk, Devlet kurumları ile ileri tasarımın bu kadar yakın sıklıkla düştüğünü zannetmiyorum.




MesutT: Proje nasıl oluştu?

NilüferK: Depremden sonra Alman Kızılhaç’ının Bolu’da yaptırmak istediği geçici hastanenin projesini hazırlama ve daha sonra da kontrolörlüğünü yapma fırsatımız olmuştu. Depremde hasar gören Bolu Devlet Hastanesi’nin onarımları yapılıp tekrar hizmete açılınca, ruh sağlığı hastaları için ortaya çıkan yatak ihtiyacını bizim yaptığımız bu binada karşılamaya başlamışlar. Bizi arayıp, konudan bahsettiler ve dönüşüm konusunda yardımcı olup olamayacağımızı sordular. Böylece ruh sağlığında mekan konusu ile karşılaştım.

MesutT: Neden özellikle Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi üzerine yoğunlaşıldı?

NilüferK: Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Baş Hekimi Doç. Dr. Medaim Yanık, Türkiye’de ruh sağlığı hastalıkları hizmetlerinin yeniden yapılanmasında, yeni modelin uygulanmasında koordinatörlük görevini yürütüyor. Ciddi anlamda hem kalitenin yükseltilmesi, hem de Türkiye’nin farklı noktalarında ruh sağlığı hastaneleri, klinikleri açılması üzerine çalışıyor. Bu çerçevede başlayan ve sonuçta danışmanlığa dönüşen uzun bir ilişkinin sonucunda kendi hastanelerini de dönüştürmek istediklerini öğrendim. Onlara, örnek bir makro proje hazırladık. En yeni yapıları 1970’lerden kalma ve hiçbir bina oluşturmaya çalıştıkları yeni psikiyatri tedavi modeline uygun değil. Üstelik depreme de dayanıklı da değildiler. Birlikte altı ay süren bir çalışmada bir yandan YTÜ restorasyon bölümü bina envanterini hazırladı, koruma kurulu binaların hangilerinin korunacağını belirledi, hem de İÜ Orman Fakültesi genel ağaç yapısını tesbit etti, bir yandan da Medaim Bey ve yardımcıları ile hem de nasıl bir projeyle güncel ruh sağlığı tedavisine uygun binalaşmanın olabileceğini araştırdık, tartıştık.

Yeni konsept, kliniklerin maksimum 20 yataklı olmasını, her hastaya tuvaletli bir yatak odasının sağlanmasını, iç – dış mekan bütünlüğünü vb öngörüyor. Çok ciddi kriterleri olan ve Türkiye’deki mevcut hiçbir yapı stoğunun karşılayamayacağı bir model söz konusu. Ayrıca Bakırköy’ün kendi özel konumu da belirleyiciydi. Bu yeni modelde ‘toplumsal ruh sağlığı’ dedikleri ve psikiyatri hastanelerinin toplum dışına itilmemelerini, kent merkezlerinde olmalarını öngören bir anlayış var. Sonuç olarak yatak odasından başlayan Türkiye’yi kapsayacak bu yeni modelin farklı aşamalarına kadar birçok alanda tasarım ya da kuram geliştirme ihtiyacı olduğunu gördük. Dolayısıyla ben de öğrencilerin ve onlarla birlikte hocaların bir hafta boyunca hastaneyi deneyimleyecekleri uluslararası bir atölye çalışması önerisiyle gittim ve bu çok hoşlarına gitti. Bir diğer şanslı tesadüf ise Sağlık Bakanlığı’nın da yine Türkiye’nin genelini kapsayacak olan ‘kampüs hastaneleri’ adlı bir projesinin sürmekte ve psikiyatri alanını da kapsıyor olmasıydı. Hem psikiyatrinin yeni bir mekan anlayışına ihtiyacı olduğunu bildikleri, hem de mimarların, kampüs hastane projesiyle daha yoğun ilgilenmelerini istedikleri için, bunlar birbirleriyle örtüştü ve sponsor olabileceklerini söylediler. Bana ne kadar bütçe istediğimi sordular ve kabul ettiler. Belki de Türkiye için bir ilk bu, çünkü Devlet kurumları ile ileri tasarımın bu kadar yakın sıklıkla düştüğünü zannetmiyorum.

MesutT: Sizin de söylediğiniz gibi, kamu bu tür durumlarda, Adalet Sarayları örneğinde olduğu gibi genelde diyalog aramıyor. 

NilüferK: Aslında ‘kampüs hastane’ projeleri de bir Amerikan firması ile Ankara’daki bir mimarlık bürosunun geliştirdikleri proje üzerinden yürüyecek. Ama bizim yaptığımız Medaim Bey’in danışmanlığı altında proje çalışmak, tasarım ve değerlendirme kriterlerini oluşturmak için bir süreçti ve atölye de bunun bir parçası oldu. Bakanlıkla ilgili ilginç olan şu: Kamu özel sektör ortaklığı sağlanırsa ve bununla ilgili ihalelere çıkılırsa, ihaleyi alan firmalar kendileri mimarlık büroları ile çalışacaklar ve işletecekleri binaların kaliteli olması için en başından başlayarak mimarlara ve tasarıma yatırım yapacaklar. Dolayısıyla burada bir yarışma da söz konusu olabilecek ve bundan herkes faydalanacak. Yani bir tip projenin her yerde uygulanması anlayışından farklı olarak, her bir ihalede firmalar daha iyisini üretmek için mimarları destekliyor olacaklar. Devlet, özellikle son dönemlerde yarışma konusuna biraz uzak. Bakırköy İstanbul için o kadar özel bir yer ki, kampüs hastane ihaleleri kapsamına girecekse bile tedavi anlamında iyi bir proje ile toplumsal anlamda iyi bir proje arasında fark olacaktır. Tartışma platformu yaratmak için bile olsa bir yarışma açmaları ve bu yarışma projesi ile Bakırköy’ün yeniden İstanbul ile ilişkilendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Atölye çalışmasının da bu sürecin gerçekleşmesi anlamında bir katkısı olmasını umuyorum. Bunun gerçekleşmesinin bir yolu daha var, o da ihale kapsamındaki projelerin halka açık olması. En azından üniversitelerin ve çeşitli kurumların projeleri görmesi sağlanabilir.

TÜMÜNÜ GÖSTERSONRAKİ SAYFA HABERİN DEVAMI:   1  |   2  |   3  |   4
http://www.yapi.com.tr/haberler/nilufer-kozikoglu-bu-bir-ilk-devlet-kurumlari-ile-ileri-tasarimin-bu-kadar-yakin-siklikla-dustugunu-zannetmiyorum-_95889.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!