BBC Türkçe'den Diana Darke'nin haberine göre, Suriye hava kuvvetleri, Humus'ta bulunan ve 12. yüzyıldan günümüze kadar korunabilmiş (Krak des Chevaliers) Haçlı Kalesi'ni bombaladı. Kale, Suriye'nin iç bölgelerinden ülkenin kıyısına ve Lübnan'ın Beka Vadisi girişine açılan tek koridorun üzerinde, stratejik bir konumda bulunuyor. Bu konumu da, tıpkı Haçlı Seferleri döneminde Hospitalier Şövalyelerinde olduğu gibi, bölgeyi savaşın en sert yaşandığı yerlerden biri haline getiriyor. Bombalama sonucu kemerler, yıkık dökük birer kabuğa dönüşmüş. Latince yazıtlar da paramparça olmuş.
Muhalif bölgelerden başkent Şam'ın kuzeydoğu bölgelerine düzenlenen havan topu saldırıları da, 8'inci yüzyıla ait Emevi Camii'nin paha biçilmez mozaiklerini vurdu. Mozaikler, ağaçlar ve bahçelerle çevrili şahane binalarıyla Cennet'i tasvir ediyordu. Suriyeli yetkililer saldırının ardından yaptıkları tadilatla hasarı onardı.
Bir diğer saldırıda da, Şam Kalesi'nin batı çeperindeki duvarında, kalenin Taht Odası'na denk gelen kısmında yaklaşık bir metre genişliğinde büyük bir delik oluştu. Kale, Haçlı kuvvetlerine karşı mücadelede Selahaddin Eyyübi'ye, cephaneliklerini tutması ve karargâh olarak kullanması için verilmişti.
Kalenin 12 savunma kulesinden çoğu ve iç avlusunun büyük bir kısmı 12'inci yüzyıldan miras. Kale 1985 yılına kadar da Suriye'de Hafız el Esad yönetiminde hapishane olarak kullanılıyordu. Suriye ordusu, ülkenin kuzeydoğusunda Roma döneminden kalma yaklaşık 2000 yıllık çöl kenti Palmira'ya yol ve hendekler kazıp Roma İmparatoru Diocletanius'un karargâh olarak kullandığı alana çok sayıda roketatarlar yerleştirdi.
Palmira'daki Bel Tapınağı da saldırıların hedefi oldu ve kolonlarından ikisi yıkıldı. Roma ile Antik Yunan-Pers-Babil mimarisinin bir sentezini sunan tapınak, Orta Doğu'da dönemin dini anlamı açısından en önemli yapılarıdan biriydi.
Yapının içinde, aralarında İslam öncesi kalabalık bir sahnenin tasvir edildiği ve aralarında tüm yüzü, vücudu örtülü bir kadın figürünün de bulunduğu ince işlenmiş çok sayıda heykel ve bloklar vardı. Hala orada olup olmadıkları ise bilinmiyor. Palmira'daki zarif gül deseni ve akantus yaprakları motifleri, İngiltere'nin de 18'inci yüzyıldaki klasik tarzını doğrudan etkiledi. Motifler hala İngiltere'nin kırsal kesimindeki birçok evin tavanını süslüyor.
Suriye silahlı kuvvetleri, Ortaçağ'dan kalma İbni Maal kalesine de konuşlandı. Tepedeki bu gözetleme noktasından açılan ateş, yalnızca tarihi bölgeleri tahrip etmekle kalmadı ayrıca eski zeytin, hurma ve nar ağaçları ekilen arazilere de zarar verdi ve yerel halkın geçim kaynaklarını kuruttu.
Kuzeye doğru da Halep'te 8'inci yüzyılda inşa edilen Ulu Camii yoğun ateş altında kalan bir diğer tarihi eser. Ulu Camii'nin, 1095 yılının zarafetini yansıtan 50 metre yüksekliğindeki Selçuk minaresi, Orta Çağ Suriye'sinin en önemli eserleri arasında gösteriliyor. Minare, 6'ıncı yüzyılda Aziz Helena Katedrali'nin bulunduğu yerde, 'Vaftizci Yahya' nın babası Zekeriya Peygamber'in mezarının içine inşa edilmişti.
Muhaliflerin yüksekliğinden dolayı etrafı kolaçan etmek ve keskin nişancıların konuşlanması için kullanılan minare, 2013 yılı Mart ayındaki bombardımanın sonucunda çöktü. Selçuk minaresinin çöküşü, Londra'da Big Ben Kulesi'nin yok olmasına eş değer bir kayıptı.
Halep Üniversitesi'nden arkeoloji öğrencileri düşen bazalt ve kireç taşı parçalarını topladı ve savaş sona erdiğinde yeniden inşasında kullanılmak üzere güvenli bir yere götürdü. Halep'in bazı kısımları 13'üncü yüzyıldan kalma çarşıları, 12 km'den uzun dönemeçli yollarıyla, Orta Doğu'nun en güzel çarşıları olarak anılırdı. MÖ 2000 yıllarında kurulan çarşılar, önemli bir turizm merkezi olmanın dışında kentin ticaret kalbinin attığı bir merkezdi.
Özgür Suriye Ordusu'na bağlı savaşçıların eski çarşı yakınlarındaki hamamı karargâh olarak kullanmaları, burayı da bombardımanın hedefi haline getirdi. Saldırılarda, yer altındaki bir elektrik santralında çıkan yangının alevleri hızla yayıldı ve yalnızca birkaç saat içinde çarşının ahşap kapıları küle döndü.
Suriye'nin Halep ve Şam'dan sonraki en büyük kenti, ülkedeki fabrikaların ve petrol rafinerilerinin çoğunu barındıran Humus kenti. Humus'un tarihi bölgesi, diğer tüm Suriye illerinden daha fazla bombalandı. Aralarında aktif durumda çok sayıda kilise ve manastırın da bulunduğu eski binalar dümdüz oldu. Ümmü el Zünnar Kilisesi ve Meryem Ana kemerinden de geriye sadece kalıntılar kaldı.
Antik çağda Emessa olarak bilinen Humus, Hristiyan ve Müslüman toplulukların yüzyıllar boyu iç içe geçtiği ve omuz omuza savaştığı bir yerdi. Güneyde, 2'inci yüzyıldan kalma Roma antik şehri Busra bulunuyor. Bir zamanlar Arabistan'ın Roma Vilayeti'nin de başkenti olan Busra, 13'üncü yüzyılda Ürdün sınırı yakınlarına gizlenmiş bir yerleşim yeriydi. Bölge savaşta orduya bağlı keskin nişancılar ve şebbiha milisleri tarafından kuşatılmış, kum torbaları yığılı pencerelerinden Busra'nın merkezine konuşlanan muhalif mevzilerine ateş açılmıştı.
Agatha Christie'nin arkeolog kocası Max Mallowan'ın da aralarında olduğu bilim insanlarının çalışmalarıyla ortaya çıkarılan Mezopotamya'nın meşhur arkeolojik yerleşimleri şimdi, sistematik olarak IŞİD militanları tarafından ağır makineli silahlarla saldırıya uğruyor. Bazı tarihi eserler silah veya nakit para karşılığında el değiştirirken, insan figürleri ya da tanrıların hayvan kılığında tasvir eden heykeller IŞİD tarafından İslam değerlerine ters görüldüğü için yok edildi.
|