Üçüncü Köprü Bir ‘Cinayettir’!
Sayın Başbakanımız İstanbul’a üçüncü Boğaz köprüsünü inşa edeceklerini ısrarla söylüyor. Hatta Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, neredeyse her gün beyanat vererek, üçüncü köprünün kabaca yerini açıklıyor ve önündeki tüm yasal engellerin kaldırıldığını söyleyerek, kısa zamanda ihaleye çıkacaklarını vurguluyor. Başbakanımız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken 27.04.1995 tarihli basın toplantısında “Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle bir teşebbüs İstanbul’un çağdaş kentleşmesi ve şehir ulaşımı için ölümcül sonuçlar doğurur!” dememiş miydi? Şimdi ise, üçüncü köprü yanlış bir yatırım olur diyenlere “Bağnaz!”, “Yobaz!”, “Cehaletin son kalıntıları!” gibi yakışıksız tabirler kullanıyor. Nitekim, geçen ramazan günlerinden birinde, Sayın Kadir Topbaş’ın iftar yemeğinde; “İkinci tüp geçiti de inşa edeceğiz ama bağnaz ve yobazlara beğendiremiyoruz!” demişti. Sayın Başbakanımız iş bitiren ve eser bırakan bir lider. Bir projenin doğruluğuna inandığı zaman engelleri aşar ve yürür gider. Doğru! Üçüncü köprünün doğruluğuna inanıyor ki, bu güçlü inancı nedeni ile bu işi de bitirmek istiyor! Ona göre, üçüncü köprü doğru bir karardır. Çünkü; 1- Mevcut iki köprü, günde 400 bin, yılda 130 milyon araç taşıyarak 2000
yılından beri kapasitelerinin üstünde doygun bir haldedir. Halkımız ‘işkence’
çekmektedir. Dolayısı ile Başbakan’ın öngörü ve inancına göre, bu sıkıntıları giderebilmek için yapılacak en akılcı ve tek şey, tıkanmış olan iki köprünün imdadına yetişecek üçüncü bir köprü inşa etmektir. Teşhis doğru ama maalesef tedavi yöntemi yanlıştır. Bu ülkenin evlatları, İstanbul için alınan ve alınacak olan yanlış yapılaşma kararlarının ve uygulamaların zararlarını temizlemek için çok büyük uğraşlar ve kayıplar verdi, veriyor ve verecek! Örnek mi istiyorsunuz? İşte büyük ümitlerle inşa edilen Salıpazarı kargo limanı, depo ve antrepoları! Metruk, işe yaramaz halde duruyor. İşte, Haliç’in iki yakasına sanayi tesisleri kurduran meşhur şehircilik uzmanları! Haliç’i bu pislikten kurtarıncaya kadar, Sayın Dalan’ın dört yılı ve ülkenin 6 milyar doları harcandı. İşte, İstanbul’da halkın yüzde 60’ından fazlasının yaşadığı plansız, ruhsatsız, kaçak ve çarpık kentleşme. “Dönüşüm” projeleri ile bu çarpık yapılaşmayı düzeltme çabaları içinde değil miyiz? Ömrümüz hep yap-boz ile mi geçecek? Üçüncü köprü fikri bir kere değil yüz bin kere yanlıştır. Çünkü: 1) On köprü de yetmez! İstanbul’da nüfus artışı yılda yüzde 4, araba sahipliğindeki artış ise yılda yüzde 16’dır. Araba sahipliğindeki bu baş döndürücü hızlı artışa rağmen, Boğaz geçişlerindeki talep artış hızını, muhafazakâr bir tahmin ile yüzde 6 kabul edersek, 2000 yılında 130 milyon araç geçmiş ise, 2020 yılında Boğaz geçişi talebi 430 milyon araç eder. Köprü başına yılda 65 milyon araç kapasitesi hesabı ile bu talebi ancak 7 köprü ile karşılayabiliriz. İki köprümüz var. Demek ki, 2020 yılına kadar 5 köprü daha inşa etmeliyiz. Bu da, en geç her iki yılda bir, yeni bir köprünün açılışını yapmamız gerektiğini gösterir. Dolayısı ile köprü inşası çözüm değildir. Çünkü köprü inşa etmek bir kısırdöngü ve fasit dairedir. Problemi çözdüğünüzü zannettiğiniz anda, aynı problem ile gene karşı karşıya kalırsınız! 2) Ağır vasıtalar üçüncüye (?!) Kamyon ve TIR gibi ağır vasıtaları üçüncü köprüye kaydırmanın iki köprüde rahatlık sağlayacağını iddia etmek bir hayaldir. Çünkü, ağır vasıtaların tüm geçişlerdeki oranı yüzde 6’dan azdır. Dolayısı ile kamyonları üçüncü köprüye kaydırmakla mevcut iki köprüde hiçbir rahatlama olmaz. Araç geçiş talebi çok büyük bir patlama halinde büyümekte olduğu için kamyonların yaratacağı küçük boşluk büyük bir hızla dolar. Eski sıkışıklık ve işkence hemen aynen devam eder. Zaten, birinci köprüden hiçbir ağır vasıta geçmesine şu anda bile izin verilmemektedir. 3) Doğru çözüm raylı geçiştir! Köprülerden yüzde 85 oranında binek arabası geçiyor ve sıkışıklığı bu binek
arabaları yaratıyor. Halbuki, Göztepe veya Söğütlüçeşme ile 4. Levent arasında
deniz altından geçecek bir metro inşa edilirse, bu metro günde en az 1.5 milyon
yolcu taşıyarak, köprülerdeki araba geçiş sayısını yarı yarıya azaltır ve
böylece köprüler boşalmış olur. En az 50 yıl daha sıkışıklık olmaz ve üçüncü
köprü gündeme gelmez. Bir metro tren dizisinin taşıyabileceği yolcuyu ancak 600
adet özel oto çok zor ve çok yavaş taşıyabilir. 4) Otomobiller için ikinci tüp geçit İki katlı ve sadece lastik tekerlekli araçların geçişi için düşünülen ve
Harem ile Yenikapı arasında inşa edilecek olan ikinci tüp geçit inşasının,
yap-işlet-devret modeli ile ihalesinin sonuçlandığını biliyoruz. Bu ikinci tüp
geçit de aynen üçüncü köprü gibi, ulaşım bilimine aykırı, yanlış ve çıkmaz bir
ulaşım altyapısıdır. 5) Marmaray projesi Marmaray projesi İstanbul’a 76 kilometre uzunluğunda bir metro kazandıracak,
İstanbul ulaşımı için çok yararlı bir proje gibi görülüyor. Ancak, Boğaz’dan
geçiş güzergâhı yanlış seçilmiş. Bostancı ile 4-Levent arasındaki seyahat
indi-bindiler, aktarma istasyonlarındaki beklemeler ile bir saatten fazla
sürecek. Bu metroya binilir mi? Ancak, Pendik-Halkalı arasındaki sahil şeridinde
seyahat edeceklere yarayacak bir metro. 6) Gişeler Boğaziçi köprüleri ile ilgili önemli bir konu daha var. Dünyada, otoyollar ve köprülerdeki para toplama sistemi artık tamamen tarihe karıştı. Çünkü, kamu maliyesi gelir tekniği açısından bu cins para toplamanın pahalı ve gereksiz bir yöntem olduğu, UNESCO’nun ve Birleşmiş Milletler’in hazırlattığı teknik raporlarda açıkça belirtiliyor. Ancak, yap-işlet-devret modeli ile inşa edilen tüp geçit, otoyol ve köprülerde, bu para toplamaya devam ediliyor. Bizim de artık, Amerika, Almanya, İtalya ve Fransa gibi bütün ülkelerde artık terk edilmiş olan bu rahatsız edici ve trafik akışını engelleyici para toplama sistemini kaldırmamız gerekir. Vergiler çok daha ucuz ve çok daha etkin bir şekilde dolaylı olarak toplanabilir. Prof. Dr. Semih Tezcan / Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği
Öğretim Üyesi
|