Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Yalnız, Güzel ve Deprem Kuşağındaki Ülkemiz

Marmara Denizi üzerindeki fay çift taraflı mı kırılacak yoksa tek mi? Medyayı vuran son deprem dalgasında herkesin tartıştığı soru buydu. Ancak doğanın değiştiremeyeceği bir gerçek var. Fay nasıl kırılırsa kırılsın, şans ne kadar yanımızda olursa olsun, önümüzdeki yirmi yıl içinde yaşanacak depremin büyüklüğünün altı buçuktan az olmayacağı.

Cumhuriyet Gazetesi
1 Yalnız, Güzel ve Deprem Kuşağındaki Ülkemiz

Marmara Denizi üzerindeki fay çift taraflı mı kırılacak yoksa tek mi? Medyayı vuran son deprem dalgasında herkesin tartıştığı soru buydu. Ancak doğanın değiştiremeyeceği bir gerçek var. Fay nasıl kırılırsa kırılsın, şans ne kadar yanımızda olursa olsun, önümüzdeki yirmi yıl içinde yaşanacak depremin büyüklüğünün altı buçuktan az olmayacağı. Yirmi yıl dediysek bu sizi rahatlatmasın. Süre, sizin bu satırları okuduğunuz andan itibaren başlıyor. Peki, bugün deprem olsa İstanbul’u nasıl bir senaryo bekliyor? İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe yaptıkları araştırmanın sonuçlarını net bir şekilde söylüyor: “Depremin büyüklüğüne göre 50 binle 100 bin arasında insanımızın öleceğini, 250 binden fazlasının da yaralanacağını biliyoruz. Bir milyon insanımız barınma sıkıntısı yaşayacak, 70 ile 100 milyar dolar arasında ekonomik kayıp olacak.”

İstanbul’u bekleyen bir başka tehlike de çıkabilecek büyük yangınlar. Gökçe başta Alibeyköy’de olmak üzere birçok elektrik santralının hasar alma ihtimalinin yüksek olduğu görüşünde. Tehlike bununla da sınırlı değil; elektriğin olmaması sağlık hizmetlerinin ve gıda malzemelerinin afet bölgelerine ve kentin diğer kısımlarına ulaştırılmasını neredeyse imkânsız hale getirecek. Bu yüzden depremin doğuracağı sonuçlar arasına salgın hastalıklar ve gıda sıkıntısını da ekleyebiliriz.

Okuyunca ne kadar da gerçek dışı geliyor değil mi? Oysa Türkiye bu tip hikâyelere hiç de yabancı değil. 1939’da Erzincan’da, 1967’de Adapazarı’nda ve 1999’da Gölcük’te olanların yukarıda anlattıklarımızdan farkı yoktu. Ancak Cemal Gökçe’ye göre 1999 depremi bir milattı. Çünkü nüfus yoğunluğunun çok fazla olduğu, sanayinin yüzde yetmişini oluşturan ve dışarıdan çok büyük göç alan bir bölge olan Marmara’da yaşanan facia neredeyse Türkiye’deki her aileyi etkiledi. Kimileri çok yakınını, kimileri yıllardır görmediği arkadaşını kaybetti. İstanbul söz konusu olduğunda daha azını düşünmek imkânsız. Asıl canı alıcı soru ise 17 Ağustos 1999’dakine benzer bir durumun yaşanmaması için neler yapıldığı? Cevap da net: teori de çok ama uygulamada pek az şey.

Cemal Gökçe, kendisinin de katıldığı, kentteki dört üniversite tarafından hazırlanan 2003’teki İstanbul Deprem Master Planı çalışması ve 2004’te Bayındırlık Bakanlığı tarafından düzenlenen Deprem Şûrası’nın sonuçlarının büyük önem taşıdığını düşünüyor. Çünkü, sonuç bildirgelerinde söylenmesi gereken her şey söylenmiş, imar ve yapı yönetiminin risk sistemini kapsayacak şekilde düzenlenmesi, kamu kuruluşlarının ortak çalışmasının sağlanması, modern afet yönetimi kapsamında yapı ölçeğine kadar planlama gerekliliği, deprem güvenliği olmayan kamu binalarının güçlendirilmesi için yasal mevzuatın oluşturulması…

Bir Türkiye gerçeği: Rant

Cemal Gökçe’ye teoride söylenenlerin uygulamaya geçirilememesinde bürokrasinin hantallığının mı yoksa bir takım rant alanlarının yok olacağı korkusunun mu daha çok rol oynadığını soruyorum. Cevabı şu sözlerle veriyor; “Ben daha çok ikincisinin etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkiye’de inşaat sektörü yıllardır siyaseti finanse etmiş, buradan sağlanan rantlar yeni zenginler yaratmıştır. Bilimsel ve teknik bir anlayışla hazırlanması gereken kent planları da bu ranta uygun hale getirilmiştir. Bu bir siyasi irade konusudur, 2003’ten beri Meclis’te çoğunluğu sağlayan bir siyasi parti olmasına karşın İstanbul’da her boş bulunan yere bir rezidans dikilmesi engellenememiştir.” Üstelik Anakent Belediyesi bu rant anlayışını konuyu tam olarak bilmeyen insanları kandırarak uyguluyor. Gökçe’ye göre arazi satışlarından gelen paranın kentin ulaşımı için harcandığı iddia edilse de elde edilen gelirin yapılan rezidansların ortaya çıkaracağı altyapı sorunlarına yetmesi bile imkânsız.

Cemal Gökçe üç temel konunun altını çiziyor. Birincisi hukuksal çerçevedeki düzenlemeler. Yapılarını güçlendirmek isteyen ama maddi imkânı olmayan insanlara ödenebilir kredi imkânları sağlanması gerektiğini söylüyor. Kat Mülkiyeti Yasası’nın değişmesiyle ortaya çıkan bir gerçeğe de dikkat çekiyor. Buna göre artık bir yapının güçlendirilmesi için oy birliği değil oy çokluğu yeterli oluyor. Peki, maddi imkânı olmadığı için bu çalışmaya katılamayanlar ne olacak? Onların evi satışa çıkarılabilir! Gökçe’ye göre bu yeni mevzuat insan hakları konusunda ciddi sıkıntılar içeriyor. İkinci konu mühendislikle ilgili, tüm uzmanlık alanlarının katılımıyla gerçekleşecek bir envanter çalışması. Tabii bunun için öncelikle bilim insanlarının medya üzerinden atışmayı bırakıp ortak hareket etmeye başlaması gerekiyor. Ancak her iki konuda yapılacakların bir şeyleri değiştirmesi için mutlaka maddi sorunların çözülmesi gerekiyor. Gökçe “işin ekonomik boyutunda idari ve yerel yönetimler katkı sağlamalı” diyor. İstanbul’u yönetenlerin ne kadar güvenilir olduğuna ise bir örnekle cevap veriyor: “Zeytinburnu’nda sokak taramasıyla 16 binden fazla yapının güvenli olup olmadığı saptandı ve iki binden fazlasının hasarlı olduğu sonucuna varıldı. Hatırlarsanız iki yıl önce aynı ilçede Huzur Apartmanı isimli bir bina çökmüştü. O bina, sokak taraması sonrasında hasarlı olduğu söylenen yapıların arasında yer almıyordu. Mevcut çalışmalar bence yeterli değil, insanlara da güven vermiyor. Bu yüzden insanlar da evlerine gelen görevlileri geri gönderiyor ve kaderci yaşamlarına devam etmek istiyorlar. Ancak bana göre gerçekten ciddi bir çalışma yapılsa, İstanbul’da ikna edilemeyecek insan yoktur.”

TÜMÜNÜ GÖSTERSONRAKİ SAYFA HABERİN DEVAMI:   1  |   2
http://www.yapi.com.tr/haberler/yalniz-guzel-ve-deprem-kusagindaki-ulkemiz_66651.html

Read Comment Section
1 Yorum Yorum Yaz
  • Oğuz Gündoğdu'yu her zaman konusunda gerçekleri abartmadan söyleyen biri olarak kabul etmişimdir. Bu kez ortalığı karıştıran adam oluşu gerçekleri söylediği ve önlem almada çoook geç kalmış oluşumuzdandır. YANITLA
1 yorumdan 1 tanesi gösteriliyor. 
Yorumunuzu ekleyin
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!