Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

“Yarına Borcumuzu Ödeyemeyeceğimiz Çok Açık”

Yerel yönetimlerle kent gündemine oturan projeleri ve kentsel dönüşümü konuşmaya devam ediyoruz. Bu hafta Sarıyer Belediyesi’ne konuk olduk. Büyük projelere konu olan, konumu itibariyle dikkat çeken ve en son Derbent ve Armutlu Mahalleleri’nin riskli alan ilan edilmesiyle gündeme gelen Sarıyer’i, Belediye Başkanı Şükrü Genç’ten dinledik.

yapi.com.tr
“Yarına Borcumuzu Ödeyemeyeceğimiz Çok Açık”

Sarıyer konumu itibariyle İstanbul’un en dikkat çeken yerlerinden biri olarak görülüyor. Hal böyle olunca kent gündemini ilgilendiren büyük projeler ve kararlar bir yerde Sarıyer’le kesişiyor. Belediye Başkanı Şükrü Genç’le yaptığımız röportajda kentsel dönüşümden, kentin sosyal dengesine ve komşu belediyelerle iletişimden sınır değişikliklerine kadar birçok konu konuştuk. Bu konulara göre ayrıştırdığımız söyleşinin bu kısmını, büyük projeler karşısında Sarıyer Belediyesi’nin tutumuna ayırıyoruz.

İstanbul için tahayyül edilen birçok büyük proje bir yerde Sarıyer’le kesişiyor. 3. köprü projesi bunun örneklerinden bir tanesi. Sarıyer Belediyesi’nin bu projelere karşı tutumu nasıl oluyor?

Sarıyer’in bölgesel olarak İstanbul için taşıdığı anlam çok büyük, gelişecek alanlardan bir tanesi olarak görülüyor. Ancak bazıları gelişmeyi yalnızca bina olarak algılıyor. Yapılaşacak alan kalmadığı için herkesin gözü Sarıyer’de şuan… İstanbul geneline bakıyoruz; Tanrı’nın verdiği bu kadar güzel bir miras ancak bu kadar kötü kullanılabilirdi. Tarihi Yarımada’ya bakalım örneğin; tüm dünyanın gözünün olduğu, insanların her bir milimetrekaresine ilgi gösterdiği bir mekan, bu kadar kötü kullanılabilirdi. Sarıyer de bu şekilde, çok uzun bir sahil şeridine ve köklü bir tarihe sahip. Elimizde inanılmaz bir olanak var. Böyle bir olanak en kötü bu şekilde kullanılırdı, işte bunu yaşıyoruz şuanda. Bütün sivil toplum kuruluşlarının, konusunda uzman kurumların, üniversitelerin ve basının tüm çabalarına rağmen en kötü uygulamalar yapılıyor. Buna yasal boşlukları da ekleyebilirsiniz, insanların niyetlerini de ekleyebilirsiniz. Tüm bunların sonunda çözüm diye işin içinden çıkılmaz durumlar üretiliyor. İstanbul’da trafiği köprülerle çözebiliriz mantığı bunun örneğidir. Şuanda toplam İstanbul trafiğinin yalnızca yüzde 10’u iki köprü üzerinden akıyor. Biz İstanbul’da insanları bir yerden bir yere dünyanın en kötü ulaşım politikasıyla geçirmeye çalışıyoruz. İnanılmaz bir otomobil edindirme sevdası… 3. köprü, çözüm diye sunulan son derece yanlış kararlardan bir tanesi. Tüm bilim çevreleri bu işin kesinlikle bedelinin çok ağır olacağını söylüyor. Bizim Avrupalı yerel yönetimlerle de ilişkilerimiz var. Uluslar arası alanlarda, böyle yerleri benimsedikleri için çalışan insanlar bunlar. İstanbul’a da çok önem veriyorlar. İstanbul’da araştırmalar yaptılar ve bu araştırmaların sonunda şuanda yapılanların İstanbul’u bir felakete götürdüğünün sonucuna vardılar. Ancak olaya kafadaki rant sevdası çerçevesinde bakıldığında böyle sonuçlara gidiliyor.

3. köprü gündeme geldiğinde bu tutumunuzu ilgili mercilere bildirmek için yaptığınız çalışmalar var mıydı?

3. köprünün projesi gündeme geldiği anda biz “Köprüyle İstanbul’un trafiği çözülemez” diye bir meclis kararı aldık. Hele bölgemizden böyle bir köprünün geçmesiyle birlikte; İstanbul’a temiz hava sağlayan yerlerin kirleneceğini, yeşil alanların heba olacağını ve çok ciddi sıkıntılar yaşanacağını anlatmaya çalıştık. Şöyle de bir durum var; biz toplum olarak otoban manzaralı evleri, binaları çok severiz. O otobanın yapılmasıyla beraber ormanların yağmalanacağını anlattık. Bu yağmalamanın bir şekilde önüne geçiliyormuş gibi yapılıp aksine yapılaşmanın teşvik edileceğini de söyledik. Şuanda yapılanlar da aynen bunu gösteriyor. 3. köprünün İstanbul trafiğini çözmeyeceğini herkes biliyor. Yeni bir rant politikası var. 3. köprü de bu rant politikasının içinde bir kullanım aracı.

Büyükşehir Belediyesi’yle bu anlamda nasıl bir diyalog geliştirdiniz?

Yasal olarak muhalif durabileceğimiz çok yetkimiz yok. Bu konu Büyükşehir Meclis’inde gündeme geldi ve ben bu konuyu yaklaşık bir saat konuşarak anlattım. Orada şunu söyledim; “Herkes sabah çıkarken çocuğunun gözünün içine baksın ve köprüyü düşünerek çıksın evden”.  Yöneticiler olarak yarına olan borcumuzu ödeyemeyeceğimiz çok açık. Biz doğayı emanet aldık, çocuklarımıza teslim etmemiz gerekiyor. Bana sen abartıyorsun dediler. Ama ikinci köprünün etkisini yaşadık. Ben hemen ikinci köprünün yanında oturuyorum. Sayın Başbakan’ın 2003’te yaptığı bir açıklama da var; “Üçüncü Köprü İstanbul için felaket olur” diyor. Bu konu her gündeme geldiğinde de, “İkinci köprünün kuzeyine yapılmayacak, İstanbul’un sonu olur” dendi. Şimdi bakıyoruz, tam söylenenin tersi şeyler yapılıyor.

Proje başka belediyeleri de kapsıyor. Diğer belediyelerle bir diyalogunuz oldu mu?

Projenin kapsadığı diğer belediyelerle bölgenin maalesef bu ilişkileri kuramıyoruz. Çünkü onlar direk yukarıdan talimatlı çalışıyorlar. Gündemleri belli onların… Mesela biz bir tane canlı yayına denk geldik. Televizyonun bir köşesinde Beykoz Belediye Başkanı bir köşesinde ben varım. Ben ısrarla bu 3. köprünün yanlış olduğunu anlatmaya çalıştım. Çünkü bu işin duayeni diyebileceğimiz akademisyenlerle panel yaptık biz. Israrla bir katliam diyoruz. Beykoz Belediye Başkanı da “Benim ormanın çok yüzde 20’si gitse ne olur ki?” diyor. İstanbul’un en önemli yerlerini böyle yaklaşımlara sahip insanlara emanet ederseniz, olacağı bu… Böyle bir konuyu bir belediye başkanıyla konuşmak zül… Biz sonuna kadar direniyoruz. Bana bir sürü şey söylendi. Ama ben borcumu yerine getiriyorum. Köprü güzergahlarında yıkımın nasıl olacağını daha kimse söylemedi. Çünkü çok vahim bir tablo var. En az 50 metre genişliğinde enine bir yol olacak. Şuanda TEM’i takip edin işin nereye ve nasıl gittiğini görürsünüz zaten. Bir de insanlar sosyal yaşamda bir ikilemle karşı karşıya getiriliyor; “Bakın köprü olmasaydı ne olurdu? O zaman yaşam dururdu” deniyor. Biraz bu işin içine doğru bakabilen insan da böylece bir ikilemle karşı karşıya bırakılıyor. Ama biz karşılığında bir şey söylüyoruz. Bakın, artık Avrupa ülkeleri tırları kendi toprağına özellikle transit yollarda bastırmıyor. Avusturya örneği çok net; raylı taşımayla geçiriyor tırı, tekbir yoluna lastiğini değdirmiyor. Bizler de sürekli bu tırların sonrasında inanılmaz yol tamiratları yapıyoruz.  Bir de çok vahim bir yanı var bu durumun, bu güzergah İstanbul’u besleyen su havzalarının merkezlerinden geçiyor. Buna kim itiraz edebilir? Sonuç ortada… Plan yok sıkıntımız burada. Planlanan bir yolun dibine 30-40 kat bina yapılır mı? Bu dünyanın neresinde var? Oradaki yolun ne olacağını, her türlü altyapı çalışmalarını düşünmek gerekiyor. Bu yapılanlar nasıl bir anlayışladır, ne planıdır anlamak çok güç. Yalnızca bir siluet tartışması dönüyor etrafta ama baktığınızda kepazelikleri görüyorsunuz. Siluete bakalım diyorlar ama ekranın arkasını görmüyorlar. En son çok tartışılan Ağaoğlu’nun 1453 projesi vardı. Herkes müdahale edilip durdurulduğunu sanıyor. Durmadı, proje devam ediyor. Sadece Ali Ağaoğlu’nun televizyona çıkışı durdu. Bu nasıl kaynaklarla yapılıyor? Bir yasa çıkarılıyor, bu yasalarla da resmen, “Ben böyle istiyorum, böyle olacak” diyorlar.

http://www.yapi.com.tr/haberler/yarina-borcumuzu-odeyemeyecegimiz-cok-acik-_105034.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!