Cengiz Bektaş ile 'Mimarlıkla...
Kentsel Planlama Alanının...
Tasarım Felsefesi’nin 4. Baskısı...
“Fuar Standı ve Sergileme...
YEM Yayın Sonbahara İki Yeni Kitapla Giriyor
YEM Yayın'ın yeni kitapları 'Çağdaş Peyzaj Mimarisinden Detaylar' ve 'Anadolu’nun Değirmenleri' raflardaki yerini aldı.
YEM Yayın'ın yeni kitapları 'Çağdaş Peyzaj Mimarisinden Detaylar' ve 'Anadolu’nun Değirmenleri' raflardaki yerini aldı.
Her proje renkli fotoğraflar, vaziyet planları, planlar, kesitler ve görünüşlerin yanı sıra çok sayıda sistem kesiti ve konstrüksiyon detayıyla birlikte sunuluyor. Ayrıca her projenin betimleyici bir metni, ölçekli çizimlerine eşlik eden açıklayıcı notları ve fotoğraf altyazıları bulunuyor. Projeler, açık ve anlaşılır bir şekilde düzenlenmiş dört sayfa üzerinde yer alıyor. Mimarlar, mühendisler, peyzaj mimarları ve kentsel tasarımcıların yanı sıra peyzaj tasarımına ilgi duyanlar için mükemmel bir başvuru kaynağı niteliğindeki kitap; mimarlık ve peyzaj mimarlığı öğrencilerinin çağdaş peyzaj tasarımının başarılı örneklerini çözümleyip kendi tasarım çalışmalarını geliştirmelerine de yardımcı olacak kapsamlı bir referans. YEM Yayın 'Çağdaş Mimari Detayları' dizisinde daha önce, 'Çağdaş Konut Mimarisinden Detaylar Ansiklopedisi' (2011) ve 2. baskısını yapan 'Çağdaş Konut Mimarisinden Detaylar' (2008, 2010) adlı kitapları yayımlamıştı. Çağdaş Peyzaj Mimarisinden Detaylar 'Çağdaş Peyzaj Mimarisinden Detaylar'ı satın almak için tıklayınız.
Su çarkı ve onun en önemli uygulaması olan su değirmenleri, Anadolu’da M.Ö. 2. yüzyılda Mithridates Krallığı’nın başkenti Cibera' da (günümüzün su şehri Niksar) geliştirildi. İnsanlığın ilk kez insan ve hayvan gücünün dışında bir gücü kendi hizmetinde kullanmaya başlamasını sağlayan bu büyük buluş kısa sürede Roma İmparatorluğu’nun tüm bölgelerine yayılarak suyun düşük seviyelerden yüksek seviyelere aktarılmasında, buğday ve diğer tahılların öğütülmesinde, maden cevherlerinin işletilmesinde ve tarım ve endüstri ürünlerinin işlenmesinde kullanılmaya başlanır. Erken Ortaçağ’da Akdeniz’de gemilerde kullanılan yelken teknolojisi, su çarkları teknolojisiyle birleştirilir ve böylece rüzgâr enerjisi de insanlığın hizmetine sokulur. Bu buluş Yeniçağ’ın bir sonraki buhar devrimine kadar, sürekli rüzgârların estiği kuzey ülkelerine yayılır ve toprağını bu değirmenler sayesinde denizden kazanmaya çalışan Hollanda’nın, İstanbul’dan götürülen Anadolu çiçeği lale ile birlikte, doğasının ayrılmaz bir parçası haline gelir. Günümüzde ise bu önemli geçmişin tefekkürüne dalmış değirmen yıkıntılarına ülkemizin güneybatı kıyılarında rastlıyoruz. Bazıları beklenmedik şekilde vadi diplerinde ya da tepe sırtlarında unutulmuşluklarını sessizce yaşamaya devam ederken, bazıları da yeni kimliklerine kavuşarak bir zenginin evi, yeni dinamik toplumun kafeteryası ya da ziyaret edilmeyen müzesi haline gelerek varlıklarını sürdürüyorlar. Anadolu’nun Değirmenleri bizim topraklarımızdan doğarak dünyaya yayılan değirmen gibi önemli bir buluşu, bilimin yanına insan öykülerini de ekleyerek okuyucuya aktarıyor. Kitap, ülkemizde değirmenlerin en yoğun bulunduğu bölge olan Datça’nın değirmenleri ve artık soyu tükenmiş olan son değirmencilerinin anılarıyla daha da zenginleşiyor. İkisi mühendis ve biri bilim tarihçisi yazar; Atilla Bir, M. Şinasi Acar, Mustafa Kaçar tarafından hazırlanan 'Anadolu’nun Değirmenleri’nde değirmenler, değirmen gereksinmesinin doğuşundan sosyo-ekonomik özelliklerine, çalışma prensiplerinden mimarilerine uzanan geniş bir kapsamda anlatılıyor. Bütün bu tarihi ve teknik bilgiler, Datça’daki 28 yel değirmeni ve 26 su değirmeninin tanıtımlarıyla pekiştiriliyor. Bu değirmenleri inşa etmiş ya da çalıştırmış Datçalı değirmencilerin anıları ise değirmenlerin yakın zamana kadar ne denli önemli bir sosyal olgu olduğunu gözler önüne seriyor. |