strong>Kadıncık II Hidroelektrik Santralı 1970
Sezai Türkeş ve Feyzi Akkaya’nın inşaat faaliyetlerinde kullandıkları yeni metotlar, makineler ve çalışma biçimleri Kadıncık II projesiyle çeşitlenir. Çukurova’da yer alan hidroelektrik santralı projesi bir beton baraj santralından ve projeyi Türkiye’nin ilkleri arasına sokan 6 kilometrelik bir su tünelinden oluşur. Kayalık zemin içinde bulunan tünelin delinmesinde sıradan dinamitler yerine dünyada o zamana dek yalnızca birkaç kez kullanılmış yeni bir tünel makinesi olan ‘köstebek’ (TDM) kullanılır.
Dört metre çapına kadar tünel açma olanağı sağlayan Köstebek, onu ilk kes Avustralya’daki Tazmanya Adası’nda gören Sezai Türkeş’in çabaları sayesinde Amerika Birleşik Devletleri’ndeki üreticisi tarafından, tasarımında projeye özel değişiklik de yapılarak Türkiye’ye ithal edilen ilk tünel makinesi olur. Köstebek’le beraber çözülmesi gereken başka teknik problemler gelir.
İlk defa kullanılan bu makine, çözümü iki mühendisin teknik ustalığına meydan okuyan sorunlar yaratır: Toz miktarının ve sıcaklığın bilinmemesi, makinenin besleme akımı ve havalandırma tertibatı bunlardan bazılarıdır. Kadıncık II projesiyle hem tünel açmadaki alternatif yöntemler denenir hem de Köstebek adlı makinenin kullanımında ustalık ve kontrol kazanılır. Bu deneyimler inşaat sektörünün metot repertuvarında yeni bir başlık açar. Özellikle patlayıcı ile açılan tünellerde olası göçükler, su basmaları ve sarsıntı nedeniyle oluşan kaymalardan endişe duyulur. Ama kayaları sarsıntısız kemiren Köstebek, tünel inşaatlarında kullanılan yöntemi baştan aşağı değiştirir.
Sezai Türkeş ve Feyzi Akkaya’nın Türkiye’nin bayındırlık altyapısının gelişimi için inşa ettikleri tesisler çoğalırken, gelecekte Türkiye sınırlarını aşıp uluslararası platforma taşınacak yeni bir mühendislik kültürü yapılanır.
Trablus Limanı, Libya 1972
1972 yılında Libya’da üstlendikleri proje sayesinde Sezai Türkeş ve Feyzi Akkaya yurtdışında iş alan ilk Türk müteahhitleri olurlar. Projenin ilginç yönlerinden biri de makine icatları ve yenilikçi bir vizyonla yeni yöntemlerin geliştirilmiş olmasıdır. Proje, bayındırlık ve inşaat faaliyetlerinin Türkiye dışındaki işleyişi, gümrükleme yöntemleri ve farklı kanun yapıları içinde faaliyet gösterme konusunda model olması açısından da önem taşır. Trablus Limanı, mendirekler, keson rıhtımlar, binalar, fener ve su kuleleri ile ulaşım yolları gibi birçok üniteden meydana gelir. Proje için ‘keson’ adı verilen, her biri dört katlı bir apartman boyutunda ve bin ton ağırlığında olan ünitelerden toplam 160 adet üretilir. Ancak mevcut teçhizat, bu kesonların inşaat sahası içerisindeki hareketini sağlamakta yetersizdir.
Feyzi Akkaya, bu sorunu çözmek için 1200 tonluk ilk vinçleri tasarlar. Bu vinçler, projenin yapı taşlarını oluşturan keson rıhtımların yapılmasında hayati önem taşır. Keson rıhtımların üretim yöntemi de o günün problemlerinin çözümü niteliğini taşımaktadır: Kesonlar şantiye sahasında, karada imal edilir. Daha sonra 1200 tonluk portal vinçlerle iskele başına taşınır, oradan da suya indirilerek yüzdürülür.
Su altındaki yerlerine ortaları boş, bir kabuk gibi oturtulan kesonlar kumla doldurularak üstündeki yapılara sağlam bir zemin hazırlar. Bu kadar geniş bir alana yayılan bir projeye eşlik edecek şantiyeyi kurmak ve yönetmek de önemli bir iştir. Kullanılan ağır malzemenin nakliyatı ise pratik çözümler gerektiren ayrı bir sorundur. İnşaat sırasında deniz ekipmanlarının çekilerek yer değiştirmesi için Zargana adlı, 135 beygir gücünde bir motorbot tasarlanır. Zaman içinde genişleyen projenin ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarım açısından değiştirilir.
|