Kaynak Dengeli Dağıtılmalı
Kent Rantını Aktaran Belediye
AKP’li Firmalar Kayırılıyor
Kentliyi Müşteri gibi Gördüler
Dünyanın son 30 yılına damgasını vuran küreselleşme, piyasalaşma, özelleşme, merkezden yerele doğru da kaydı ve belediyeciliğe de neoliberalizm damgasını vurdu. Seçmeni giderek bir tür “müşteri” olarak gören neoliberal belediyecilik, kenti, kentin arsasını da yerli ve yabancı sermayedarlara pazarlanır bir meta haline dönüştürdü. Bu anlamda yerel
/P> Türkiye’de neoliberal belediyecilik Türkiye’de neoliberal belediyecilik, 1980 sonrası başladı. 24 Ocak 1980 Kararları ve onu tamamlayan 12 Eylül askeri diktatörlüğünün eşliğinde inşa edilen dışa açılmacı, neoliberal birikim modeline paralel olarak belediyecilik de kabuk değiştirdi ve neoliberal belediyeciliğin icrasına 1984 seçimleri ile başlandı. ANAP’ın hükümet ettiği 1989’a kadar geçerli kılınan bu model, bir dönemlik SHP belediyeciliği kesintisinin ardından, Refah Partisi’nin liberal kanadı ve yine merkez sağ DYP-ANAP ile ANAP taklitçisi AKP eliyle bugüne kadar icra edildi. Birinci tespit şu: 1980 sonrasının dışa açılmacı politikaları ile Türkiye, hızla dünya ekonomisi ile bütünleşti. Bu, daha yüksek mal ve sermaye bütünleşmesi ile olurken iç dinamikler de çok hızlı bir değişime uğradı. Bu değişimlerden en önemlisi, kır-kent nüfus bileşiminin iç göçlerle hızla değişimi, sonuçta kentleşme oranının yükselmesiyle oldu. Öyle ki, daha 1970’te kent nüfusu, ülke nüfusunun yüzde 29’u, 1980’de ise yüzde 36’sı iken bu oran 1990’da yüzde 51’i aştı. Takip eden 10 yıl sonra, yani 2000’de kentli nüfus yüzde 57’ye, 2007 nüfus sayımında da yüzde 70’e, 2008’de ise (TÜİK’nin ilginç bulgularıyla!..) yüzde 75’e çıkmış görünüyor.
|