Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Nesrin Algan: “Temel Hedef Sürdürülebilir Büyüme, Çevre ise Bir Altyapı Sorunu Olarak Görülüyor”

AKP’nin 12 Haziran seçimlerinin ardından kurduğu 61. hükümette yeni bakanlıklar oluşturulurken en yaratıcı(!) değişiklikler Çevre Bakanlığı çevresinde yapılmış gibi görünüyor.

yapi.com.tr
Nesrin Algan: “Temel Hedef Sürdürülebilir Büyüme, Çevre ise Bir Altyapı Sorunu Olarak Görülüyor”

strong>Yıllar içinde çok sayıda hükümet ve Çevre Bakanı gelip geçti. Sizce bu dönem boyunca Çevre Bakanlığı’nın çalışmalarında en önemli ortak noktalar nelerdi? Değişenler nelerdir?

1980’li yılların sonlarından itibaren, Türkiye’de egemenliğini pekiştirmeye başlayan, karma ekonomiyi terk etme, piyasalaşma, sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ve uluslararası sermayeye teslimiyet politikaları karşısında, çevresel kaynakların korunması işlevini güçlü bir şekilde destekleyecek merkezi bir çevre örgütünün oluşturulmasını beklemek hayalcilik olacaktır. Ancak kurumsallaşmanın geçirdiği değişimlere bakacak olursak, 1978’de Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı, 1984’te Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü, 1989’da yeniden Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı, 1991’de Çevre Bakanlığı, 2003’de Çevre ve Orman Bakanlığı, 3 Haziran2011’de Çevre Orman ve Şehircilik Bakanlığı ve 4 Temmuz 2011’de ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın kurulduğunu görüyoruz.

33 yılda kurumun 7 kez bu şekilde değiştirilmesi, etkili ve istikrarlı çevre politikalarının oluşturulması ve uygulanmasını engelleyici bir etki yaptı. Bugüne kadar 30’a yakın bakanın bu kurumdan sorumlu olduğunu da unutmamak gerekir. Öte yandan her kurumsal değişiklikte veya bakanın her değişmesiyle birlikte, yönetim kadrolarının da değiştiği dikkate alındığında, bu kurumun yapılanmasını neden bir türlü tamamlayamadığı daha rahat anlaşılabilir. Türkiye’de çevre sorunlarının çözülmesinin önündeki en büyük engellerden birisinin kurumsallaşamama olduğunu düşünüyorum. Yetişmiş uzman kadrolara, süreklilik gösteren istikrarlı çevre politikalarına, önceliklerine ve buna uygun mali kaynaklara sahip, kurumsal hafızası ve gelenekleri olan bir örgütlenmeye ulaşılamamış olması Türkiye’de çevresel değerlerin tahribinin önlenmesinin önündeki en büyük engellerden birisidir.

Bütün bu dönem boyunca, irrasyonel biçimde gerçekleştirilen değişliklerle varlığı sürdürülmeye çalışılan bu kurumun kendi yapısallaşma sorunlarını aşıp, çevresel değerlerin korunmasında verimli olmasını beklemek belki de pek gerçekçi değildi. Ancak bu süreç boyunca ve özellikle de 1990’ların ortalarından itibaren ülkede çevre politikalarının marjinalleştiği, içinin boşaltıldığı, somut uygulamalara geçirilemeyen söylemler biçiminde kaldığını görüyoruz. Değişen de sadece yönetici kadrosu, kurum isimleri, hangi kuruluşun nereye bağlı olacağı, antetli kağıtlar ve kartvizitler, bakan ve müsteşar resmi araçlarının plakaları olmuştur… Her bir değişikliği takiben sadece bu tür lojistik düzenlemelerin yapılması için ne kadar malzeme kullanıldığını, bunların maliyetlerini, neden oldukları ekolojik ayak izini, her değişen yöneticiye mevcut dosyaları , işleri, mevzuatı anlatmak için harcanan dikkate alırsak epeyce yüklü bir yekun tutacağından kuşkum yok!

Çevre Bakanlığı AKP döneminde önce Çevre ve Orman, ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı haline geldi. Geçen hükümette Veysel Eroğlu döneminde DSİ de Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlanmıştı. HES’ler konusunda çevre ve ekoloji hareketleriyle çelişmişti. Bu nedenle Çevre Bakanlığı’nın korumacı işlevini kaybedip yatırımcı bakanlığa dönüştüğü eleştirileri yapılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Politika, norm, kriter oluşturan, eşgüdüm yapan ve denetleyen, hiyerarşik olarak diğer tüm bakanlıkların üzerinde olan ve özellikle de görece özerk bir kurumsal yapı oluşturmaksızın, Türkiye’de çevrenin korunabileceğini düşünmüyorum. Nitekim son 10 yıldır merkezi çevre örgütünün uygulamaları, büyük ölçüde çevre sorunlarını dar anlamlı kirlenme ve altyapı sorunları olarak ele alan, çevresel kaynakların piyasaya arzına aracılık eden bir işlev görmüştür. Kuşkusuz bu esas olarak siyasi karar vericilerin tercihlerini yansıtan bir durumdur. Ancak, mevcut kurumsal yapılanmanın zaafiyetleriyle korumacılık işlevini yerine getirmenin de mümkün olamayacağını düşünüyorum. Çevre Bakanlığı’nın Orman Bakanlığı ile birleştirilmesi kanımca, “ormancılık” faaliyetlerinin içerisinde ormanın ve orman ekosistemlerinin kaybolmasına, 2B’lerin yasal dayanak kazanmasına ve “çevre”nin kanalizasyon, çöp gibi altyapı yatırımlarına indirgenmesine hizmet etmiştir.

TÜMÜNÜ GÖSTERSONRAKİ SAYFA HABERİN DEVAMI:   1  |   2  |   3  |   4  |   5
http://www.yapi.com.tr/haberler/nesrin-algan-temel-hedef-surdurulebilir-buyume-cevre-ise-bir-altyapi-sorunu-olarak-goruluyor_88348.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!