br />
DSİ tarafından yapılan başvuru sonucunda, İzmir II. Numaralı Koruma Kurulu
2005 yılında bir kez daha konuyu değerlendirmiş ve Allianoi hakkında; ‘Korunması
Gerekli Kültür Varlığı olduğu’, ‘I. Derece Arkeolojik Sit niteliği taşıdığı’ ve
‘Alanda su tutulmasının engellenmesi gerektiği’ kararlarını almıştır.
Aynı yıl içinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından oluşturulan ‘akademik
komisyon’ alanda incelemelerde bulunmuş ve hazırladığı raporu bakanlığa
sunmuştur. Raporda, DSİ'nin gündeme taşıdığı ‘Antik kentin mille kaplanması ve
baraj suları altında korunması’ önerisinin gerçekçi çözüm olmadığı
vurgulanırken, ‘binlerce yıllık bir süreçten geçerek bize ulaşan bir kültür
varlığını yok etme hakkına sahip olmadığımız gibi bunları gelecek kuşaklara
aktarma yükümlülüğümüzün de olduğu kesinlikle unutulmamalıdır. Bu nedenle anlık
çözümler aramak yerine, alanın bütüncül ve kalıcı olarak korunması ve
sergilenmesi için daha fazla zaman kaybetmeden harekete geçilmesi ulusal ve
uluslararası sorumluluğumuzun bir gereğidir’ denilerek, antik kentin yerinde ve
su tutulmadan korunması gerektiği belirtilmiştir.
Ancak Koruma Kurulları'nca iki kez alınan ‘I. Derece Arkeolojik Sit’ kararına
ve akademik komisyon raporuna rağmen, DSİ su tutma projesinden vazgeçmemiş, daha
sulama kanalları ve ek projelerin tamamlanmasına yıllar olduğu halde, dayatma ve
zorlamalarını sürdürmüş, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yüksek Kurul ve Koruma
Bölge Kurulu baskı altına alınmıştır.
‘Yargı kararlarına rağmen’
Koruma Yüksek Kurulu ilke kararları amacından saptırılmış, ‘yargı kararlarına
rağmen’ Yüksek Kurul, DSİ Genel Müdürlüğü'nün bir organı gibi çalışır duruma
getirilmiştir.
Koruma Yüksek Kurulu'nun 04.10.2006 tarihinde aldığı 717 sayılı "Baraj
alanlarından etkilenen taşınmaz kültür varlıklarının korunması" ile ilgili ilke
kararıyla, aslen koruma kararlarının yaşama geçirilmesi amacı taşıması gereken
Koruma Yüksek Kurulu ilke kararlarının, korunması gereken alanların ortadan
kaldırılması amacıyla kullanılmasına ilişkin yeni ve kabul edilemez bir süreç
başlatılmıştır.
717 sayılı İlke Kararı'nın iki maddesinin yargıda iptal edilmesi sonrasında,
yargı kararına rağmen aynı amaca hizmet edecek biçimde 20.03.2009 tarihinde 749
sayılı İlke Kararı alınmış, bu kararın da yargıda iptal edilmesi sonrasında,
yargıyla alay edercesine 22.04.2010 tarihinde aynı amaca yönelik 765 sayılı İlke
Kararı alınmıştır.
Yaşananlar, bir yandan ülkemizin koruma konusunda en güvenilir kurumsal
organı olması gereken Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı ‘Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nu kuruluş amacından uzaklaştırırken, diğer
yandan Kurul, DSİ Genel Müdürlüğü'nün bir dediğini ikiletmeyen, tek amacı ‘yargı
kararlarına rağmen’ baraj yapımlarının önünün açılması olan bir kuruluşa
dönüştürülmüştür.
Yaşanan süreçte DSİ Genel Müdürlüğü'nün baskısı ve yönlendirmesi açıktır.
Üzücü olan kültürel değerlerimizi korumakla görevli Kültür ve Turizm
Bakanlığı'nın içine düştüğü durumdur.
Allianoi için kırılma
noktası 2006 yılı
2006 yılı Allianoi için bir kırılma noktası olmuştur. Süreç, Koruma Kurulu ve
DSİ arasındaki ilişkiyi ve çelişkiyi ifşa eder niteliktedir. Allianoi Antik
Kenti ve Yortanlı Barajı çatışması ülkemizdeki idari sistemin içinde bulunduğu
keyfiliğe ve otoriter yapılanmaya ilişkin somut bir örnek oluşturması açısından
önemlidir. Allianoi tartışması, Türkiye'de yönetim yapısındaki iş bölümünün
bilimsel akılcılığa değil, kişisel otoriteye dayalı hale gelmekte olduğunun en
bariz örneklerinden biridir.
Eski genel müdür Sayın Veysel Eroğlu'nun Bakan olmasıyla birlikte Çevre ve
Orman Bakanlığı'na bağlanan DSİ Genel Müdürlüğü'nün Çevre ve Orman Bakanlığı
çatısı altında, yani ülkemizin çevre ve doğal değerlerini koruma sorumluluğuna
ve görevine sahip bir bakanlık çatısı altında yürüttüğü ‘kültür varlığı karşıtı’
çizgi, Sayın Bakanın söylemlerine de yansımış ve geçtiğimiz ay içinde medyada
tartışılmıştır.
|