br />
‘Allianoi diye bir yer yok, orası Paşa Ilıcası’ söylemiyle medyada boy
gösteren Sayın Veysel Eroğlu'nun da imzasını taşıyan ve 2006 yılında alınmış
olan ‘İzmir Bergama Allianoi, Manisa Menteşe Soma Termal Kültür ve Turizm Koruma
ve Gelişim Bölgesi’ne ilişkin Bakanlar Kurulu kararı ülkemize özgü tutarsızlığın
‘imzalı’ ve ‘resmi gazeteli’ belgesidir.
Yaşanan sürecin en üzücü olan yanı ise, yaratılan bu dezenformasyon ve baskı
ortamında gerçekleri açıkça dile getirecek, halkı bilgilendirecek, görev ve
sorumluluklarının bilincinde, Allianoi'ye sahip çıkma cesaretine sahip bir
Kültür Bakanlığı'nın olmamasıdır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın etkisizliği ve Çevre ve Orman Bakanı
karşısındaki çaresizliği Allianoi özelinde yaşananlarla
belgelenmiştir.
Allianoi'nin varlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından önerilerek içinde
Sayın Veysel Eroğlu'nun ve Sayın Ertuğrul Günay'ın da bulunduğu Bakanlar Kurulu
tarafından onaylanan ‘İzmir Bergama Allianoi Manisa Menteşe Soma Termal Kültür
ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’ kararı ve Koruma Bölge Kurulu kararlarıyla
kabul ve ilan edilmiştir.
Odamızca dava konusu da yapılan ‘İzmir Bergama Allanoi, Manisa Menteşe Soma
Termal Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi Çevre Düzeni Planı’nda ismi
var olsa da kendisi yok sayılan Allianoi'nin bugün içine düşürüldüğü durum,
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, Çevre ve Orman Bakanı karşısında içine düştüğü
çaresizliğin somut belgesidir. Allianoi'nin başına gelenler, Türkiye kamu
yönetim sisteminin içinde bulunduğu keyfiliğin en somut göstergesi haline
gelmiştir.
Allianoi örneğinde tüm yaşananlar göstermektedir ki, Türkiye'de kamu yönetim
sistemi kişisel otoriteye bağlı hale gelmekte, kurumlar arası uzmanlığa dayalı
iş bölümünün yerini kişisel otoriteye dayalı yeni bir sistem almaktadır.
Bilimsel akılcılıktan hızla uzaklaşılırken, keyfilik yönetim sistemimize hâkim
olmakta, yargı kararlarına rağmen hukuk ilkeleri çiğnenmektedir.
Henüz çok küçük bir bölümü gün yüzüne çıkmış olan Allianoi, yüzyıllar sonra
güneşi görebildiği çok kısa süre içinde çok büyük dersler vermiştir. Yalnızca
tarihe değil, günümüze de ışık tutmuştur.
Öte yandan idare, yörede yaşayanları barajdan elde edilecek fayda konusunda
yanlış bilgilendirmiş ve yönlendirmiş, çevre duyarlısı gönüllüler ve bilim
insanlarıyla su bekleyen yöre halkı karşı karşıya getirilmiştir. Yapılan bu
uygulama, verilen yanlış kararın olumsuz sonuçlarının başkalarına yüklenmesi
anlamına gelen bir aradan sıyrılma stratejisidir.
Aldığı kararlarda ‘süreklilik’ ve ‘tutarlılık’ olması gereken Koruma Bölge
Kurulu'nun Allianoi'yi korumaktan vazgeçmesi, kumla kaplanarak sular altında
kalmasına izin vermesi kabul edilemez bir yanlış ve aynı zamanda ‘insanlığın
ortak mirasına’ karşı işlenmekte olan bir suçtur.
İzmir II Numaralı Koruma Bölge Kurulu'nun, 2001 yılında ve 2005 yılında
alınmış olan ve alanın korunması gereken 1. Derece Arkeolojik Sit olduğunu
belgeleyen kararlara rağmen, Allianoi'nin bir daha ortaya çıkarılamayacak
biçimde sular altında bırakılmasına izin veren karar 2863 sayılı Yasa
çerçevesinde de suçtur.
Diğer yandan Koruma Bölge Kurulu'nun aldığı ‘mille kaplama’ kararının
yargıdan dönmesi sonucunda, DSİ'nin ‘kumla kaplama’ önerisi şeklinde
geliştirdiği ‘yargı kararının arkasından dolanma stratejisi’ açık bir
hukuksuzluktur. Bu inat Yortanlı Barajı yapılması için değil, güç gösterisinden
kimin galip geleceğinin belirlenmesi için sürdürülmektedir.
Allianoi ve tarihi değerlerimiz kurumsal ya da kişisel güç gösterisinde
harcanacak değerler değildir. Hukuksuzluk, yargıya karşı ‘hile’, İnsanlığın
ortak mirasını korumaya çabalayanlara karşı ise ‘şiddet’ yolları kullanılarak
gerçekleşmektedir".
|