Taksim'in 'Can Damarı'na 11...
Taksim Meydanı için Yargı Süreci Başladı
Taksim için Bir Öneri de Hakan Kıran'dan
Sırada Roma Bahçesi mi Var?
Mimarlar ve Şehir Plancıları...
Devlet Kurumlarını İşlerini Yapmaya Davet Etmek için Buradayız
Taksim Platformu gönüllülerinden Prof. Dr. Betül Tanbay ile platformun ortaya çıkış sürecini ve Taksim yayalaştırma projesine itiraz başlıklarını konuştuk.
Yayalaştırma yapmak için ille de trafiğin yer altına alınması mı gerekli? Araçların da olduğu bir yayalaştırma olamaz mı?
Ülkemizde sürekli bakım, denetim ve ilgi olmadığı için, iktidardakiler sorunları bir seferde halletmeye meraklı. Ve dikkat ederseniz halkla temasları da 'bunlar' cümlesiyle başlayan hakaretamiz şekilde gidiyor. "Bunlar herşeye itiraz ederler" denilerek, bizim gibi soru soranlara itiraz ediliyor; "araçlara izin versek, bunların hepsi çıkar" gibi halkın belli bir düzene uyamayacağını varsayıyorlar. Kendilerinin de bakımını beceremeyeceklerini bildiklerinden dolayı, dikkatli ve ince iş yapmıyorlar. Bakarsanız, çok kaba ve sert ağaç budarız bu ülkede; oysa ağaç çok ince, dikkatli ve sevgiyle budanmalıdır. Oradaki kabalığımız, Taksim'e yansıyor. Dünyanın pek çok kentinde merkeze özel araçların gelmesi teşvik edilmiyor. Bu ne demek? Bazı hatlar özel araçlara kapanıyor; sadece taksi ve dolmuşların, otobüslerin girmesine izin veriliyor. Özel araç gelmeyince sorun zaten otomatik olarak ciddi biçimde halloluyor. İki otomobil nerdeyse bir otobüs kadar yer kaplıyor ve onlara sadece iki kişi biniyor; oysa otobüslerle yüzlerce kişiyi taşıyorsunuz. Yapılması gereken şey, Taksim'e toplu taşımayla ulaşılmasını sağlamak. Elbette meydandaki o otobüs yığını bir şekilde oradan kaldırılmalı; buna çözüm önerebilecek uzmanlarımız da var. Bu şehrin İTÜ, Mimar Sinan, Yıldız gibi üniversitelerinde çok kıymetli şehir plancıları, mimarlar yetiştiren bölümler var. Taşkışla'da düzenlediğimiz toplantıda gençler kıyameti kopardı; yeni yeni projeler çiziyorlar. Buyursunlar, çizsinler, görelim. Belediye de o projelerin hangilerinin makul olup olmadığını tartışsın. En son İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde konuyla ilgili bir toplantı düzenlediniz. Bu toplantılarda nasıl öneriler getiriliyor? Bu şehirde yıllardır kendilerini bu işlere vermiş mimarlar, şehir plancıları var; yılardır bu konuları tartışıyorlar. Tartışmalarda, bu projeye destek veren tek bir uzman dahi görmedim. Hatta 1960'lı yıllarda kendisi Taksim için tünel projesi çizmiş hocalarımız; bugün artık bunların demode olduğunu, böyle yapılamayacağını ifade ediyorlar. Bu özetliyor zaten durumu. Tarlabaşı, Emek ve Majik sinemaları projeleri gibi örneklerle birlikte düşünürsek, Taksim Meydanı'nda yapılması planlananları nasıl okumalı? Ruh çalıcı bir şehircilik anlayışı var. 'Şehir' sözcüğünü kullanmaya bile üzülüyorum; çünkü şehir merkezini turistlerin geldiği, ruhu alınmış ve tekrar suni bir şekilde düzenlenmiş, alışverişe ve kahve içmeye gelinen, yaşanmayan bir alan haline getirme anlayışı var burada. Şehrin merkezinde insanları yaşatmayınca ne olacak? Konut ihtiyacıyla şehir dışında siteler yapılacak; böylece sürekli inşaat ihtiyacı beslenecek. Ülke ekonomisinin sadece inşaat sektörüyle ayakta durması çok acıklı bir durumdur. Bunun fiyatı acıklı bir şekilde ödenecek; ödeneceği gün biz burada olmayacağız, ama çocuklarımız nasıl bunları yaptınız diyecekler. Önümüzde Kongre Vadisi gibi bir örnek var; bu bağlamda “Topçu Kışlası kültür merkezi olacak, ağaçlar kesilmeyecek” gibi savunmaları ne kadar gerçekçi buluyorsunuz? Kadir Topbaş, önce Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesilmeyeceğini, sonra kesilmeyip kaldırılacağını, en son çiçeklendirileceğini söyledi. İstanbul'un merkezi bir palmiye ağacı merkezi değil, Gökkafes'in önündeki palmiyelere bakın. Burası Florida ya da Mimai değil; 2000 yıllık bir şehir. Burası yetiştirilmiş ağaçların büyük büyük dikildiği bir yer değil; ayıptır. |