BR> Yalnızca parasızlıktan mı restorasyon
yapılamıyordu?
"Hayır, uzman da yoktu."
Restorasyon parası
bulunamıyorsa, uzmana ne gerek var!
"Şimdi bakın şöyle: 1951'de Eski
Eserler Kanunu çıktı Menderes Hükümeti ile beraber. Adnan Menderes, 1956'da
İstanbul'u tamir etmeye, daha doğrusu iyileştirmeye başladığı zaman kurulla
kavga etti. Menderes istediğini yapıyordu, kurul neyi yapma derse… Aslında
politikacı yahut da herhangi bir şekilde toplumu idare eden insanlar bu işin
bilincine varmazlarsa, kurulun varlığı zaten önemli değil. O sırada zaten
yetişmiş restoratör de yok.
Enstitüler kurulmasına falan 70'lerden sonra
başlandı. Dünyanın 100 yıl önce bitirdiği işlere biz 100 yıl sonra giriştik.
Kendi tarihini iyi bilmeyen bir toplumun, zaten böyle bir talebi de
yoktu…"
Sanat eserini koruma duygusu, rafine bir kültürün, tarih
bilincinin gelişmesi sonucunda ortaya çıkıyor. Ona duyarlı insanlar, imkânlar
bile yetmiyor; uzmanlar ve para bulunması da gerekiyor…
"Bunların
ötesinde restorasyon, bir ihale olayı. Türkiye'nin canına okuyan olaydır her tür
ihale. İhale, işi bilen adama uygun fiyatlarla verilen değil, en az teklif edene
kalan bir şey. Biz bir zamanlar Vakıflar Genel Müdürünü inandırdık kurulla dedik
ki ‘bak bu çok önemli kültürel bir iş, buraya para yatıracaksın, ucuza mal
edilmez. Bu bir bina değil, bir eser, bunun her taşı önemli.'
Oysa ihale
yapılırsa ne oluyor, 5 kuruşa yapılacak şeyi 3 kuruşa çıkarırım diyen kazanıyor.
Böyle bir restorasyon olamazdı. Hâlâ da o gidiyor. Dolayısıyla hiçbir zaman
bugünkü ihale sistemi içinde bir restorasyon yapılamaz. Bir de Ahmet'e Mehmet'e
vermeye kalkarlarsa, politik kaygılar etkili olursa bitti.
Onun için
Türkiye'de restorasyon yaparken meselâ orta çağı tahrip ettiler, Selçuklu
Dönemi'ni tahrip ettiler. Vakıflar sahiptir o dönemlerden beri biliyorsunuz
camilere, medreselere… Yok ettiler… Neden? Yağma üzerine kurulu… Ucuz fiyatı
veren yapıyor."
Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu üyeliğinde
bulundunuz, aynı kurulun başkan yardımcılığınını yaptınız. 1991-1993 yılları
arasında da İstanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu
Başkanı olarak görüyoruz sizi…
"Ben Anıtlar Yüksek Kurulu'nda 17 sene
çalıştım. İstanbul'da bir aralık bütün Kadıköy, Üsküdar, Boğaz'a ben
bakıyordum."
Kadıköy, Üsküdar, Boğaz diyorsunuz… Bu müthiş yok ediliş!
Orada nasıl çıldırmadan kalabildiniz?
"Kaçtım
zaten…"
|