Salone'nin heyecanı tüm Milano’yu sarmış durumda. Fuarın her sene olduğu gibi en güzel yanıysa çok merkezli olması. Tüm şehir fuarın hızından etkileniyor, dahası onunla birlikte hareket ediyor. Milano küçük bir kasaba gibi aynı hedefe kilitlenmiş durumda ‘hafta’nın başarısı için çalışıyor.
Tüm afişler, dijital reklam panoları aynı yöne işaret eden imgeler yüklü. Etrafınızdaki insanların üzerlerinde, dillerinde tek bir ortak kelime var adeta, 'salone'. Herkes elinde bir ‘salone’ kitapçığıyla oradan oraya koşturuyor ve tüm şehir, sanat galerileri, mobilya mağazaları herkese kapılarını açmış bu koşturmacayı destekliyor, insanları içine çekiyor ve etkinlikten etkinliğe sürüklüyor.
 | Salone Satellite içerisinde yer verilen 'A Dream Come True'
sergisinden genel görünüm. |
Bunun dışında Rho fuar alanı her zamanki gibi dün de çok renkliydi. Genel düzenleme 2006’dan farklı değildi. Bu seneki Satellite de yine yeni fikirlere, okullara, freelance ve çiçeği burnunda stüdyo sahibi tasarımcılara ev sahipliği yapıyordu. Rho fuar alanının 22 numaralı pavilyonunda konumlandırılan mekan, katılımcıların bireysel stand ve ürün tasarımlarını ön planda tutan sade bir biçimde düzenlenmişti. Koridorlar arasında yer alan dinlenme bölumlerinin her biri için bu sene “oturma odası” konsepti seçilmişti. Böylelikle ziyaretçiler arka planda şık bir salon resmi, ünlü firmaların koltukları ve lambalarıyla süslenmiş bu bölümlerde yorgunluk atabiliyorlardı.
Bu sene diğer senelerden farklı olarak Satellite Salonu'nun ortasında sade fakat ağırlığı hissedilecek şekilde tasarlanmış, büyük bir alan kaplayan “A Dream Come True” sergisi yer alıyordu. Bu serginin özelliği geçtiğimiz dokuz sene boyunca Satellite’ye katılan ve buradan çıkıp ünlü firmalarca üretilen objelerin sergilendiği stand olmasıydı. Bir başka deyişle Salone Satellite’nin öneminin ve gücünün göstergesiydi. Dış bölümünde yarı şeffaf beyaz bir örtüyle çevrelenen alan iddialı bir girişle ziyaretçileri karşılıyor ancak iç mekânında sade, siyah-beyaz bir dekorasyonla tamamen ürünleri ön plana çıkarıyordu. Sergi, farklı açılarla yerleştirilmiş standların üzerine kurulduğu için birçok ürünü aynı anda uzaktan yakından ve başka başka açılardan görme imkanı yaratıyordu.
 | Andrea Sanna-Piergiorgio
Robino tasarımı çim koltuk |
Andrea Sanna ve Piergiorgio Robino tasarımı Nucleo tarafından üretilmiş olan çim koltuk hemen göze çarpıyordu. Bunun yanında modüler özellikleri, esnek kullanım anlayışları ya da sanatsal formlarıyla birçok ürün ve tasarımcı hayallerini gerçekleştirmiş olarak bu bölümün standlarını dolduruyorlardı. Tüm ürünler ünlü markalarca Satellite arşivinden çekilerek üretilmiş ve prototip olmakan çıkıp birer ürün haline gelmiş. Satellite ‘A Dream Come True’ başlığıyla, ‘salone’nin gövde gösterisi yaptığı ve önemini kanıtladığı alanlardan biri haline gelmiş.
Göze çarpan bir nokta öğrenci projeleri ve daha profesyonel anlamda çalışan tasarımcıların projelerinin gerek fikir bazında gerekse de prototip üretimi konusunda birbirlerine bir hayli yaklaşmış olmasıydı. Satellite’nin ağırladığı 22 okuldan Damstadt Üniversitesi'nin (Almanya) “tepetaklak düşünmek” mottosuyla yola çıktığı diploma projesi sergisi, en ilgi çeken standlar arasındaydı.
 | Kunsthochschule standından asma lamba |
Yine Almanya’dan Kunsthochschule, standlarına sığmayan tasarımlarını karikatürlerle duvara yerleştirerek başarılı bir sunum örneği sergiliyordu. Tavandaki yeri isteğe göre ayarlanabilen asma lamba, mobil uyku seti gibi göze çarpan, zihinlere şenlik projeler de yer almaktaydı.
Öğrenci standları arasında sergilenen ürünler içinde, konseptleri en sağlam ve prototipleri en başarılı ürünleri barındıran stand da İTÜ'nün standıydı. Grafikleri, aynı zamanda stand katılımcısı olan İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Yüksek Lisans Programı Öğrencisi Yekta Gürel’e ait olan stand dikkat çekiciydi. Çalışma, yaklaşık 2 aylık analiz süreciyle birlikte, Aziz Sarıyer’in de katkılarıyla, kavramsal ve deneysel bir dönem projesi olarak başlamış. Öğrencilerin fuar alanındaki heyecanını aynı içtenlikle paylaşan Aziz Sarıyer de '5 Duyu: İstanbul' standındaydı. Alpay Er’le ortaklaşa gerçekleştirdikleri bu çalışmadan gururla bahseden Sarıyer, “Bu İTÜ'nün yüksek lisans ders programının dünya çapında tanıtılması adına çok başarılı bir adım oldu. Ben de bu heyecanı bizzat da paylaşmak için buraya geldim” diyerek gruba destek verdi.
 | Tadao Hoshino tasarımı raf sistemi |
Okul projelerinin yanı sıra piyasaya yeni atılan tasarımcıların işleri arasında da ilgi çekici olanlar vardı. Özellikle Asya kökenli tasarımcıların işleri görülmeye değerdi. Örneğin Tadao Hoshino, statik harikası çekmeceli dolabını sergilerken başka hiçbir dekorasyona ya da ürün desteğine ihtiyaç duymamış ve ürününün nitelikleriyle Satellite’nin en ilgi çekici standlarından biri olmayı başarmıştı.
 | Smansk stand düzenlemesi |
Aynı zamanda Avusturyalı ve İsveçli iki tasarımcının ortaklaşa kurduğu 'Pervisioni' tasarım stüdyosunun sergilediği, kabloları saklama özelliği olan sehpa ve halı da bu sene Satellite’de yer alan hem göze hem akla hitab eden ürünlerdendi. Standlarıyla ilgi çeken bir diğer grup İsveçli “Smansk”ın kartvizitleriyle yaptığı interaktif stand tasarımı beğeni topladı.
 | Salone Satellite 2007
birincisi Stephen Procter |
Satellite’nin bu sene hafızalara kazınan ismi Avustralyalı Tasarımcı Stephen Procter’dı. Satellite 2007’nin birincilik ödülünü almaya hak kazanan Procter, tasarımlarının çıkış noktasını bir yaşındaki kızı ve yaşam alanlarının darlığı olarak özetliyor. Başarısını, tüm standının aynı dili konuşmasına ve ürünlerinin fonksiyonel özelliklerinin kuvvetine bağlıyor. Standında sergilediği ürünler, hem çok sade hem de fonksiyonel mobilyalar. Bebek arabası, mama sandalyesi ve çamaşır askılığı mıknatıslı ek yerlerinden katlanarak evlerde minimum yer kaplayacak hale geliyor.
Gördüğüm kadarıyla bu yıl buluş niteliğinde bir obje yok. Ürünlere yeni anlamlar yükleme çabasının hakim olduğunu söyleyebilirim. Fuarda yer alan tasarımlarda modularite göze çarpıyor. Bir objede bir kaç fonksiyonu birden bulundurabilme çabası da bu yıl ürünlerin genel ortak noktaları olarak özetlenebilir sanırım..
Selen Baskan - Milano 19/04/2007
|