Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Kara, Denize Taştı!

Son zamanlarda gündeme gelen dev miting alanları, stadyum, yat ya da kruvaziyer liman projeleri ile denizin doldurularak karaya dönüştürülmesi tartışma yaratmaya devam ediyor. Ayrı bir ekosisteme sahip deniz yaşam alanlarının moloz ile doldurulup; konuta, AVM’ye, meydana dönüşmesi ne anlama geliyor, neleri getiriyor? Konuyu uzmanlarla tartıştık.

1 Kara, Denize Taştı!

Yenikapı’ya yeni miting alanı, İstanbul’a üçüncü havalimanı, Maltepe sahili projesi,  Tuzla sahile “Venedik”, Olimpiyatlar için “Boğaz Stadı”, Galataport, Haliç’e yat limanı, Beylikdüzü su ürünleri hali, Ordu-Giresun havalimanı, Karadeniz sahil yolu projesi…

Farklı yerlerde yapılmış ya da yapılacak, farklı tasarıma sahip projeler bunlar. Aslında bu projelerin hepsinin ortak bir noktası var. O da hepsinin deniz doldurularak yapılacak projeler olması.

Son zamanlarda denize dolgu projeleri gerek kruvaziyer liman projeleri,  gerekse dev miting alanı projeleri ile sıkça gündeme geliyor, tartışmalar yaratıyor. Denize dolgu ile yapılan projeler hukuka uygun olup olmadıklarından, deniz ekolojisine, güvenli olup olmadıklarına kadar pek çok soruyu da beraberinde getiriyor. Deprem ülkesi olan Türkiye’de denize yapılan dolgu projeler ne kadar güvenli, denize dolgu projelerin sayısı son zamanlarda neden arttı, hedeflenen nedir, bu projeler doğaya zarar veriyor mu, sakıncaları neler, hangi problemlere yol açabilir, deniz kendinden alınanı geri alır mı, nasıl yapılmalı… Peki bu projeler hukuka uygun mu?

Bütün bu soruları Çevre hukukçusu, Jeoloji Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası ve Şehir Plancıları Odası ile konuştuk.  Çevre Hukukçusu Avukat Ömer Aykul, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Tayfun Kahraman ve TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Öztürk yapı.com.tr’ye özel “denize dolgu projeler”i anlattı.

Neden Denize Dolgu Projeler?

"Deniz kıyıları çöp dökme alanı olarak keşfedildi"

Prof. Dr. Hüseyin Öztürk: İstanbul’u ekonominin yeşermesi için bir istihdam alanı, bir rant alanı olarak görüyoruz. Herkes istanbul’a yatırım yapıyor. Kentsel dönüşüm ile eski bina stokları yıkılacak. Yıkılınca bu binaların molozları nereye dökülecek? İstanbul’da bu döküm alanı için yer yok. Yöneticiler  bir yer bulmuş. Bu Karadeniz kıyısı gibi dalgalı yüksek zor yerler olamayacağına göre,  Marmara Denizi bulundu. Deniz kıyıları bir çöp dökme alanı olarak keşfedildi. Örneğin bu alanlardan bir tanesi Maltepe sahili. Bütün kamyonlar buraya moloz döküyor. Moloz deposu burası. Moloz dökmek için uygun kara alanları bulunabilirdi. İşin kolayına kaçılmış olabilir.

Prof.Prof. Dr. Hüseyin Öztürk

"Bunlar rant projeleri"

Cemal Gökçe: Türkiye’de, insanlar denizi doldurmaya "yatırım" olarak baktıklar için denizi doldururlar. Bunlar rant projeleridir. Her şey insan içindir. Çünkü insan yoksa yapı da yoktur. Dolayısı ile insanın yaşama kalitesini artıracak çerçevede yapılar yapılmalı, en azından var olan o bölgede yaşayan insanların yaşama kalitesini kalitesizleştirecek yapılar yapılmamalıdır. Bugün deniz doldurularak bir takım yapılar yapılıyorsa, insanların deniz ile olan ilişkisi kesilecektir. O yapı, ekosisteme, insan yaşamına ve kent yaşamına zarar verecek. Projelerde; kentte yaşayan insanların zararına, belli rant çevrelerinin yararına olması nedeni ile plan anlayışı devre dışı kalmış. Fiziksel çerçevede parsel bazında yapılacak yapılar gündeme gelmiş.

CemalCemal Gökçe

"Marmara Denizi ile ilgili hukukumuz yok"

Ömer Aykul: Öbür türlü bir yerden arazı elde etmek için kamulaştırmanız lazım. Kamulaştırmak için araziden para harcamak, açılacak davalarda yıllarca uğraşmanız lazım. Denize kim itiraz edecek ki.. Bizim bir iç sular sorunumuz var. Türkiye'nin Marmara Denizi ile ilgili hukuku yok. Herkes Marmara'dan sorumlu.

ÖmerÖmer Aykul

“Vizyona katkı sağlamak için yapılıyor”

Tayfun Kahraman: Bunların tercih edilme nedenleri gerçekten şöyle anlıyoruz: bunların deniz etrafında olmaları ve orada bir vizyonel bir iş yapılacağı için, yani o vizyona katkı sağlamak için yapıldığını düşünüyoruz. Bundan başka hiçbir gerekçesi yok. Teknik gerekçesi de yok.  Baktığınızda getirilen fonksiyon gerçekten de oranın özellikle silüetine ve arkasında yer alan sit alanlarının silüetine çokça etkileyecek bir fonksiyon olduğunu görüyorsunuz. İstanbul’un en “olmaz” denilecek yerinde bir stat projesinin yapılmak istendiğini görüyoruz ki, gerçekten de aklın durduğu yer artık. Mantığı tamamen bıraktığımız projeler. Vizyon haricinde başka bir şey aklıma gelmiyor.

TayfunTayfun Kahraman

Denize dolgu projelerin zararları neler?

“Mevcut plana aykırı yapılar bunlar”

T. Kahraman: Yapılacak planın, projenin üst ölçekli plana uygun olması gerekiyor. Üst ölçekli planlar bunun için hazırlanıyor. Her türlü dolgu alanda yapılacak proje, mevcut plana aykırı olarak gelişiyor. Çünkü orası deniz alanı, hiçbir fonksiyonu olmayan alanlar olduğundan bu alanlar üzerine getirilen her türlü yapı, o alana yeni yükler ya da işlevler getirilmesi anlamına geliyor. Bu da altyapı, şehircilik, ulaşım problemlerini getirmesine işaret ediyor. Örneğin; Haydarpaşa Limanı’nın dönüştürülme projesine bakalım. Burası liman alanından konut ve ticaret bölgesine çevriliyor. Kent içersinde yoğun bir talebin oluşacağı yer haline geliyor.

"Denizdeki verimli alanları yok ediyor"

H. Öztürk: Deniz dolgusu, denizdeki verimli alanları yok ediyor. Bu anlamda her yönü ile bir sorun teşkil ediyor. Deniz yaşam alanlarının doldurulmaması lazım. Dünyada denize büyük dolgu alanlarından yapılan suni kentler var. Dubai gibi. Ama bunu İstanbul ile karıştırmamak lazım. İstanbul tarihi kimliğini korumalı. Kent içinde denize yapılan yeni yapıların zaman içinde nasıl davranacağın bilmiyoruz, beklenmedik sorunlar da oluşabilir. Dolgular bölgedeki akıntı yapılarını değiştiriyor, yeni plajlar oluşturuyor. Uzun vadeli denizle ilgili sorunlar yaratabilir.

“Karbon salımı artıyor”

Ö. Aykul: Sahiller çok değerlidir. Sahil ekosistemi ise dünyanın en nazlı ekosistemleridir. Bozulması kolay, kendini yenilemesi zordur. Doldurduğunuz alan size küçük gelebilir ama o dolgunun altında canlı bir yaşam var. Toprağın bir cm küpünde yüz binin üzerinde mikroorganizmalar olduğunu, denizin de buna eşdeğer olduğunu biliyoruz. Ekosistem kendini yenileyebilir.  Ama kıyı ekosistemi bu yetenekte değil. Dolgu alanları ile siz onu yenileyemeyecek kadar tahrip ediyorsunuz. Deniz ekosistemine yönelik tecavüzler yanlıştır. Limanlar, marinalar gibi insanları denize yaklaştıran her türlü yatırım yapılmalıdır. Bunun için denizi doldurmaya da gerek yoktur. Kıyı kanunu iyi okunduğunda bunun çok da kolay olmadığını görürürüz. Ayrıca doldurduğunuzda karbon emisyonunu da artırıyorsunuz. Çünkü denizler karbonu emer, emeni engellediğinizde emisyonu artırırsınız.

“Konu sadece teknik değil; insan ve ekoloji odaklı”

C. Gökçe: Deniz alanlarının doldurularak yeni yapıların yapılmasının kent bütünlüğüne vermiş olduğu zarar açıktır. Gelecekte daha da anlaşılacaktır. İnşaat mühendisliği alanı bugün öyle bir noktaya geldi ki, teknik olarak her yere istediğimiz yapıyı yapabiliriz. Fakat bunun doğanın kendi kuralları çerçevesinde, ekoloji ile birlikte düşünülerek ona göre karar verilmesi gerekir. Dolayısı ile konunun sadece teknik olmadığını ifade edebilirim. Tekniğin dışında insan ve çevre odaklı olması lazım. Ekolojiye ve o bölgenin doğal şartlarına, doğasına, geçmişine, tarihine zarar vermemesi lazım.

Denize dolgu projeler güvenli mi?

“Depremde denizin geri alacağı ilk yerler dolgu alanlar olacak”

C. Gökçe: İstanbul’un yakın bir gelecekte ciddi bir depremi yaşayacağını biliyoruz. Dolayısı ile denizlerin doldurularak yolların, büyük eğlence yerlerinin, konutların, akaryakıt istasyonlarının yapılmış olması, hatta gelecekte dolgu alanlarına ve kıyılara nükleer santrallerin yapılması kabul edilebilir değildir. Güvenli yapı üreten bir mesleğe sahip inşaat mühendisleri odası olarak diyoruz ki, istanbul’un yaşayacağı bir depremde, denizin geriye alacağı ilk yerler dolgu alanlar olacaktır. Yapılan dolgular inşaat hafriyatlarının değerlendirme alanları olarak görülüyor. Bu teknikle yarın depremde ayakta kalma şansları yoktur. 

“Depremde hasar görme riski fazla”

H. Öztürk: Deprem sırasında bu yapıların fazla sallanarak hasar görme riski daha fazla. Bu alanlarda elektirik, su tesisatları gerektiği için, deprem sırasında bunlarında hasar görmemesi gerekiyor.  

“Doğa verdiğini geri alır”

Ö. Aykul: İstanbul’un deprem beklediğini hepimiz biliyoruz. Gölcük de depremde ciddi hasar gördü. Kardeniz Sahil Yolu’nda olduğu gibi, doğa verdiğini geri alır.

Nasıl Yapılmalı?

“Mühendislik incelemeleri doğru yürütülmeli”

H. Öztürk: Denize dolguların sağlıklı ve güvenli yapılması lazım. Mühendislik incelemelerinin doğru yürütülmesi gerekiyor. Bu dolguların dış kuşağının çok sağlam kazıklarla kuşatılıp, dökülen malzemenin yanal yayılmasını önlemek gerekiyor. Proje öncesi zemin koşullarına bakılması lazım. Yani molozun döküleceği yerin altında, tabanda ne var? Kayma ya da akma riski var mı? Bunlarım eğimleri ne? Deniz suyu dolguda kullanılan malzeme ile etkileşime geçerek zamanla çözülebilir, burada oturmalar olabilir. Dolguda kullandığımız malzemenin suya karşı davranışını bilmemiz lazım. Zamana bağlı oturmayı izlememiz ve değerlendirmemiz gerekir. Bütün bunlar mühendislik tedbirleri olarak zor işler değil. Daha sonra burası sosyal alan, rekreasyon alanı olarak kullanılabilir. Ama bütün bunlarda bana kalırsa halkın rızasını almak lazım. Yapılan işin doğru güvenilir ve ekonomik olması gerekiyor.

Denize dolgu projeler yasal mıdır? Uluslararası hukukta yeri nedir?

“Şu an kanun dışı iş yapılıyor”

Ö. Aykul:  Anayasamızın kıyılarla ilgili 43. maddesine baktığımızda, kamu yararı başlığı altında ilk madde kıyılardır: “Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır” der. Bunlar devlet dahil kimsenin mülkiyetine dahil olmayan, dayanağı egemenlik hukuku olan alanlardır. Egemenlik hukuku olduğu için, anayasamızın  168 ve 169. maddelerinde “kamu yararı” olmak koşulu ile süreli irtifak hakkı tesis edilebilir. Satış yoktur. Bu yararlanma hakkıdır. Yani “dilediğimi yaparım” alanları değildir. Kıyıları çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle “kamu yararı” gözetilir.  Her şeyde, doldurmada da kamu yararı olabilir. Biz “üstün kamu yararı”nı arayacağız. Hangi kullanımda “üstün kamu yararı” vardır. Kıyıyı abuk subuk malzeme ile doldurup bütün ekosistemi yok edip, üzerine liman, otel vs gibi bir şey gibi bir şey yapmakta mı kamu yararı mı üstündür? Yoksa orada milyonlarca yılda oluşmuş geri gelmesi mümkün olmayan bir ekosistemi sürdürmekteki kamu yararı mı üstündür?  3621 sayılı Kıyı Kanunu doldurulan alanlarla ilgili 7. maddesinin ilk cümlesi, diyor ki, “kamu yararının gerektirdiği hallerde, uygulama imar plan kararı ile deniz göl ve akarsularda ekolojik özelikler dikkate alınarak, doldurma ve kurutma sureti ile arazi elde edilebilir”. Bu kanunun 2. maddesinin son cümlesinde, bu yöntemle oluşturulan araziler, “devletin hüküm ve tasarrufu altındadır özel mülkiyete konu olamaz” der. Peki doldurulan alanlar kamu yararı gerektiriyor mu? Bence gerektirmiyor. Kanundışı iş yapılıyor. Dolgu projeler, uluslararası sözleşmeleri “kirlilik” anlamında da ihlal eder. Denizin bir mili de bir, bin mili de birdir. Marmara egemenlik alanınız olabilir, ama dilediğiniz tasarruf alanınız değildir. Uluslararası çevre hukuku temel prensipleri gereği Marmara’da dilediğiniz gibi ekosistemle oynayamazsınız.

“Yasallığı sağlansa bile hukuka uygun projeler midir?”

C. Gökçe: Yasal çerçevede bile gereği yapılmayan projelerdir. Bu yapıların hiçbirisi yasal değildir. Yasal olsalar bile, planlama ilkelerine, insan haklarına uygun, yapılar mıdır? Hukuka uygun, yapılar mıdır? Bunlar rant projeleridir. Ayrıca yasallığı sağlansa bile, bunların hukuka uygun olduklarını mı söyleyeceğiz. O bölgede yaşayan insanların yaşam haklarını ortadan kaldırıyorsa, yaşam kalitesini düşürüyorsa, insanların deniz ile buluşmasını önlüyorsa, bu yapılar insan haklarına, hukuka aykırıdırlar.

GalataportGalataport

“Kruvaziyer, yat limanı gibi tanımlamalar arkasında yeni fonksiyonlu dolgu alanları”

T. Kahraman: Kıyı kanunu, dolgu alanları, özellikle üzerlerinde rekreatif faaliyetler olabilecek ve bu faaliyetler dışında sadece belediyelerin binde altı yapılaşma koşulu ile birlikte prefabrik olarak sosyal tesis alanı yapabilecekleri bir imara izin veriyor. Kıyı kanununda ayrıcalıklı olarak tanımlanan alanlar var. Bunlardan birisi de kruvaziyer limanlar. İkincisi ise balıkçılar için barınak vs gibi olması gereken yapılar. Burada tabi “kruvaziyer liman” tanımı öne çıkıyor. Yapı yapılamaz olan bu alanlarda “kruvaziyer liman alanı” ilan edildiklerinde, konut hariç, her türlü turizm, ticaret ve hizmet tesislerinin yapılacağı şeklinde bir gündem ortaya çıktı. Bunlardan bir tanesi Galataport. Kruvaziyer limanın her türlü yapılaşmaya izin verdiğinden ve oradaki yapılaşma kısıtlılığının tamamen ortadan kaldırdığından, bu hüküm kullanılıyor şu anda. Pek çok alan kruvaziyer liman ilan edilmek isteniyor. Bir taraftan yat limanlarımız var, bunların da kıyıda olması gerekiyor. Ama bu yat limanları ile beraber bakıyorsunuz ki, bunlar turizm, hizmet, ticaret ve kent bütünlüğüne hizmet eden alanlar haline gelmişler. Yani bizim esas sıkıntımız şu: “yat limanı”, “kruvaziyer liman” gibi tanımlamalar arkasında, denizin doldurularak, buraya kent bütününe hitap eden yeni fonksiyonların yapılmak istenmesi. Kıyıdaki büyük problemlerden bir tanesi bu.  Bu anlamda bizim kıyı kullanımımız çok kötü ve her geçen gün yeni icatlarla, tanımlarla birlikte, bu durum devam edecek gibi görünüyor.

Dolgu Havalimanı Projesi

“O projeler İstanbul’un mezar taşı olacak”

Ö. Aykul: Biz İstanbul’u 40 senede yok ettik. Herhalde burada toplu ölümler olacak. Kuzey ormanlarına 3. havalimanı, 3 .köprü gidecek, konutlar yapılacak. İstanbullu 3. köprü ile 3. havalimanının kendileri için mezar taşı olduğunu ne zaman anlarlar, bilmem. Ama bunlar İstanbul’un mezar taşı olacak.

“8500 yıllık geçmişi olan bir kenti ortadan kaldırmaya yönelik proje

C. Gökçe: Denizin doldurularak 3. bir havalimanının yapılacak olması, o bölgede milyonlarca ağacın kesilmesine sebep olacak. O bölge istanbul’un su havzaları, hava koridorları, canlı yaşamının önemli olduğu yerler. Başka bölgeden getirip, orayı dolduracaksın. Ekosistemi sorunlu hale getireceksin. O bölgede bulunan göl ve göletler yok edilecek. Ulaştırma koridorlarını, altyapıyı nasıl oluşturacaksın? Masa başında aylarca, yıllarca çalışmasının yapılarak, bu projelerin“olabilir mi, olamaz mı?” kararının verilmesi gerekirdi. ÇED raporu bile, ekolojik noktada çok ciddi problemler doğuracağını ifade ediyor. Dolayısı ile İstanbul’da son zamanlarda gündeme getirilen projelerin hiçbirisi bilimsel ve kentsel bir planlamanın sonucu değildir. Bu tür projeler, 8500 yıllık geçmişi olan bir kenti ve onun geleceğini ortadan kaldırmaya yarar. Bunları onaylamak mümkün değildir.

“Marmara Denizi’ni etkileyecek”

H. Öztürk: Karadeniz’e yapılacak dolgu proje üst akıntı ile Marmara’yı daha fazla etkiler. Üçüncü havalimanı projesi, Karadeniz’e ciddi dolguyu gerektiriyor. Bu proje İstanbul için tartışılan proje. 3. Havalimanı, 3. köprünün yolları ile de bir bağlantıya girecek. Kent komple bir beton yığınına dönüştürülecek. “Atatürk Havalimanı ne olacak?” diye düşünmek lazım. Bir kent orman olabilir.

"Projecilik üzerine kurulmuş siyasetin ürünü"

T. Kahraman: Üçüncü havalimanı, yine deniz doldurularak elde edilecek bir alan üzerinde gerçekleşecek bir proje. Bu tamamen “projecilik üzerine kurgulanmış bir siyaset”in ürünü. Bu “projecilik üzerine kurulu siyaset”ten de kastım şu, hiçbir plan bütünü gözetmeden yapılmış olmaları. Biliyorsunuz, İstanbul’un 2009 yılında yapılmış bir yüz bin ölçekli bir planı vardı. Bu yüz bin ölçekli plan şu an tamamen bir çöp belge haline geldi. Çünkü bunun arkasından hemen gelen seçim sürecinde 2011’de o kadar çok proje ilan edildi ki. İstanbul’un daha da kuzeye büyümesin engelleyen o hükümleri tamamen yok sayan, yani üst plan harici projeler ortaya çıktı. “3. havalimanı burada olacak” dendi. 3. havalimanı için denizin üzerinde pistler inşa edilmeye başlandı. Ekolojik anlamda da, denizi doldurarak büyük bir tahribata neden olduğumuz ortada.

Maltepe ve Yenikapı’ya Dolgu Alan

“Esas olan sahil ulaşımı mı, sahile ulaşım mı?”

Ö. Aykul: Neden istanbul’un sığlıkları doldurulmaya çalışılıyor. İstanbul’da Anadolu yakasını Küçükyalı dahil, Pendik’e kadar doldurdunuz. O sahil kaç milyon yılda oluştu? Doldururken ekosisteme dikkat ettiniz mi? Sahil yolu yapmak zorunda mıydınız? Bir sahil yolu sadece doldurularak mı yapılır? İnsan ulaşımı sadece sahil yolundan mı yapılır? Sahiller ulaşım amaçlı mıdır, sahile ulaşım amaçlı mıdır?

MaltepeMaltepe Sahili

“Kent estetiği ile uyuşmuyor”

H. Öztürk: Bu bir moloz, yani inşaat atıkları yönetim projesidir. Ama tarihi yarımada üzerindeki kent estetiği ile böyle yapay bir düzlük ne kadar uyuşacak, bu bir soru işaretidir. Maltepe ve Yenikapı’daki denize dolgu alanlarının yani yapay yamaların şehir silüetine çok uymayacağı düşüncesindeyim.  Bu tür projelerde çok hızlı yürüyor, fazla bilgi sahibi olamıyoruz. Maltepe ayrıntılı deniz çalışması gerektiren bir proje.

"Gereken teknik yeterlilikte yapılmıyor"

C. Gökçe: Maltepe’de 650 metre derinliğinde, üçbuçuk km uzunluğunda deniz doldurularak, alanı, neredeyse adalar ile birleştirecek bir proje oluştururken,  çok ciddi bir problemler yaratıyorsunuz. Deniz ekolojisini ve canlı yaşamını ortadan kaldırıyorsunuz. Yapılan o dolguları da biz izliyoruz. Dolgu, yapılması gereken teknik yeterlilikte yapılmıyor. Mühendislik ölçeğinde problemli dolgu yapılıyor. İstanbul bir deprem yaşayacaktır. Burada deniz, deprem ile ondan aldıklarını mutlaka geri alacaktır. Orada bir miting yapıldığında,  “o bölgelere gitmeyin” uyarısında bulunuyorum. Çünkü depreme o dolgu alanında yakalanırsanız, ilk olarak denizle buluşacak insanlar olacaksınız.

http://www.yapi.com.tr/haberler/kara-denize-tasti_109159.html

Read Comment Section
1 Yorum Yorum Yaz
  • Yolumun üzerinde olan Maltepe dolgusu, 2012 Aralık ayından itibaren dikkatimi çekmeye başladı. İstanbul’daki en iğrenç ve en ilkel proje olarak nitelediğim bu proje konusunda birçok girişimde bulundum, fakat hiç bir netice alamadım. Maltepe Belediye Başkanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Zengin’le iki defa yazışarak, sahilinizin tamamının İBB tarafından tel örgülerle çevrilip, doldurulmasına ve ilçenizin karaya hapsedilmesine nasıl tahammül ediyorsunuz, niçin tepki vermiyorsunuz diye sordum. Bürokratik cevaplar dışında kendisinde bir duyarlılık görmedim. Bilgi İsteme hakkım çerçevesinde, İBB’den aldığım yanıtta, doldurma ile ilgili kararın, İBB Meclisinde oy birliği ile alındığını hayretle öğrendim. Konuyu Sayın Şafak Pavey’in dikkatine sunarak, bunun münferit bir olay olmadığını, CHP’nin oy almakla övündüğü bütün sahil şeritlerinde, bu uygulamanın yapılacağını ve CHP’nin sahillere de veda edeceğini vurguladım. Hemen yanıt vererek, teşekkür etti ve bu konuda bir soru önergesi vereceğini ve şartlar uygun olursa önerdiğim şekilde büyük bir gösteri düzenlenmesi için çalışacağını bildirdi. Neticeyi bilmiyorum. Cumhuriyet Gazetesi’ne bu konuda görüş yolladım, cevap bile vermediler. Okuyucu temsilcisinden, bu konunun gazetelerinde haber yapılmasını istedim, o bile gerçekleşmedi. Hafriyat kamyonlarının çevrede yarattığı terör için, İBB ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne defalarca yazarak bazı güvenlik önlemleri alınmasını sağladım. Sade bir vatandaş olarak daha neler yapmalıyım bilmiyorum? Yazınızı görünce içime su serpildi. Yalnız olmadığımı, konuyla ilgilenen ve benim gibi düşünen birçok insan ve kuruluş olduğunu gördüm. Anladığım kadarıyla Kıyı Kanunu denize bu tip keyfi müdahalelere olanak vermiyor. O zaman, ilgili kuruluşlar niçin bu konuda davalar açıp, işin takipçisi olmuyorlar? Bunu anlamış değilim. Bu dolgu alanlarına bakan Beltur kafelerinde, insanların oturup, tel örgülere ve hafriyat kamyonlarına karşı güle oynaya çay içmelerini de anlamakta zorlanıyorum. Saygılarımla. Prof. Dr. Taylan Ula YANITLA
1 yorumdan 1 tanesi gösteriliyor. 
Yorumunuzu ekleyin
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!