Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.

Mimarlar, Akademisyenler, Gazeteciler Güvenpark’ı Konuştu

Dolmuş ve taksi depolama alanları, dev saksılar, bankamatikler, reklam panoları, bankamatiklerle işgal altında olan, Başkent’in simge değeri birinci derece doğal SİT alanı Güvenpark, altına otopark yapılması tartışmalarıyla gündemden düşmüyor.

yapi.com.tr
Mimarlar, Akademisyenler, Gazeteciler Güvenpark’ı Konuştu

Mimarlar, akademisyenler ve gazeteciler, yeni bir Koruma Amaçlı İmar Planı yapılması sürecinin başlamasıyla, Güven Park’ın ve Güven Anıtı’nın özgünlüğünün, kent hafızasındaki yerini koruması için ve yeniden kamusal kullanımının sağlanması için düğmeye bastı.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, bu kapsamda Güvenpark konulu online forum gerçekleştirdi. Foruma konuşmacı olarak Ömer Kıral, Funda Şenol Cantek, Güven Arif Sargın, Erhan Öncü, Akın Atauz, Neşe Gurallar, Bülent Batuman, Faruk Bildirici, Özlem Akarsu Çelik, Sedat Bozkurt, Cansen Kılıççöte katıldı.

Forumun moderatörlüğünü Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan ve Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Nihal Evirgen üstlendi.

Güvenpark mücadelesi devam ediyor
Forumun açılışını Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan yaptı. Candan, şunları söyledi: “Güvenpark çok uzun zamandır gündemimizde.1980’li yıllarda altına otopark yapılmasıyla kamuoyunun çok yoğun tepki gösterdiği ve ‘Güvenpark otopark olmasın’ mücadelesi ile başlayan Güvenpark’ın korunması için mücadele devam ediyor. Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Koruma Amaçlı İmar Planları’na açtığı davalarda hukuksal olarak hep kazanımlar elde ettik. Gökçek döneminde defalarca kez altına otopark yapılması cami yapılması gündeme geldi, her defasında mücadele ile bu yaklaşımlar geriletildi. Güvenpark’ın son yapılan Koruma Amaçlı İmar Planı’na açtığımız davada da yargı Güvenpark’ın özgünlüğünü bozacağı ve parka zarar vereceği gerekçesi ile Güvenpark Koruma açmalı İmar planı iptal edildi. Büyükşehir Belediyesine Ulaştırma Bakanlığı’na yargı kararlarını göndererek tüm inşai çalışmaların durdurulmasını istedik. Ancak durdurulmadı. Şimdi Büyükşehir Belediyesi’nin temmuz ayı meclisin 89 nolu gündeminde Güvenpark 1.Derece Doğal Sit Alanı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar plan değişikliği var. Geçtiğimiz günlerde, bir taslak A3 formatındaki çalışma üzerinden hocalarımızla birlikte yapılan değerlendirmeden sonra hazırlanan görüşler rapor halinde Belediyeye bildirilmişti. Güvenpark Cumhuriyetin temsil aksı üzerinde Ankara için önemli bir kamusal alan bir buluşma ve simge alan. Bakanlıklar, Saraçoğlu Mahallesi ile birlikte bir bütün olarak ele alınması gereken bir alandır. Her yerinden delik deşik edilecek, yarıklar açılacak, kısmi betonlaştırılacak, kamusallığı zedelenecek bir alan değildir.”

Daha sonra katılımcılar görüşlerini paylaştı.

Ömer Kıral: “Güvenpark’ın yaklaşık 90 yıllık bir tarihi var. Cumhuriyetin kurulmasından 4 ay sonra bir yasa ile Osmanlı’dan kalan kültür mirası varlıklar millileştiriliyor.  Daha sonra da bu meclis bünyesinde milli saraylar müdürlüğü kurularak bakımı ve korunması için özel bir yasa ve kurum oluşturuluyor. Ancak Cumhuriyetin kuruluş dönemi yeni Başkentin kültür varlıkları ve mimari mirası ile ilgili özel bir koruma yapılmıyor. Dolayısıyla Güvenpark kendisi ve anıt heykel, diğer bütün kültür varlıkları gibi kabul ediliyor. Tescilli 388 anıt var. Bu anıtlardan bir tanesi olarak kabul ediliyor. Ulusları koruma camiası bu tür parklara özel bir önem veriyor.” dedi.

Kıral, parkın 1937 yılındaki görüntüsü ile 1986 yılındaki fotolarını da karşılaştırarak, “Atatürk Bulvarı genişletilmiş ve parkın kuzeydoğu’daki cephesi yok edilmiş 3 oturma grupları dörtlü hale getirilmiş. Bozulma 1980’lerde başlıyor.  Bir yasal koruma çabası var ancak 1986’lara geldiğiniz zaman aslında Güvenpark’ın tarihi bilinci olmadan bir proje yaptırılıyor. Bu bir sivil direnişle önlenebildi. 1980’lerin ortalarından itibaren dolmuş ve otobüs durakları parkın batısını yok ediyor. 1939 ve 2020’yi karşılaştırma yaparsak alandaki büyük tahribatları görüyoruz. Belediyenin Güvenpark koruma yönetimini oluşturması lazım. Planlama ve projelendirme sürecinde katılımlı modele ihtiyaç var.” diye konuştu.

Postmodern yaklaşımın kısa erimli parçacıl durumu kentleri öldürüyor
Akın Atauz ise 1980 sonrasında parka neden sürekli müdahalelerde bulunulduğunu şöyle anlattı:  “Burası küçük bir alan ve giderek de küçültülmüş ve Ankara için değerli bir yer ve sürekli olarak saldırı altında. 1980’li yıllardan başlayan planlama alanındaki değişiklik artık kentlerdeki planlamayı kentin bütününü düşünerek değil bir noktanın biraz  daha geniş bir parçacığını düşünerek sorunu çözmeye çalışılıyor. Bu postmodern yaklaşımın ürünüdür. Postmodern yaklaşımın kısa erimli parçacıl durumu kentleri öldürüyor. Paris, Berlin’de Newyork’taki parklarda  post modernitenin 40 yıldır kazanmış olduğu güce rağmen kentlerin bazılarını kendilerini var edebiliyor.  Güvenpark bu parçacıl çözümü elde etmek için sürekli tahribata uğruyor. İkincisi kamu yararları açısından bir sıralama yapılıyor. Bazı kamu yararları diğerlerinden daha öncelikli ve daha üstün diye bakılıyor. Bunun başında ulaşım geliyor. Kamu yararları açısından bir hiyerarşi kurmak ve sıralama yapmak doğru değildir.”

Geçmişte olduğu gibi yine Güvenpark’a müdahale etmek isteyen belediyecilik anlayışı var
Faruk Bildirici de, şunları söyledi: “Güvenpark bizim için çok önemli. 1987 yılında onun öneminin farkına varmıştık. Akın Atauz, Aydan Erim ve Mehmet Adam ‘Güvenpark Otopark Olmasın’ hareketini başlatmışlardı. Çünkü ANAP döneminin Belediye Başkanı Mehmet Altınsoy, Güvenpark’ın altına otopark yapmak istiyordu ve tamamen bozacaklardı. Hem dava açıldı hem de ‘otopark değil Güvenpark’ başlığı adı altında eylemlere başlandı. O dönemin koşulları çok farklıydı. Türkiye demokratik koşulları tam olarak kavuşamamış 12 Eylül döneminde bütün partiler ve sivil toplum örgütleri kapatılmış ve bütün sol güçler sindirilmiş hala toplumsal muhalefetin yeşeremediği bir ortamdaydık. 1987 yılında ‘Otopark değil Güvenpark’ eylemi olduğunda ilk başta bir avuç insandık. Güvenpark'a biz imza masasını kurduğumuzda iki polisin bizde imza versek mi diyerek kendi aralarında tartıştığını hatırlıyorum. Çok şaşırmıştım. Çünkü biz sadece parka sahip çıkıyorduk. Biz 3 bin imza toplarız derken o günün koşullarında 65 bin imza topladık. Broşürler ve kartpostallar hazırlanmıştı ve her hafta sonu Güvenpark’ta şenlik vardı. Daha sonra dava kazanıldı. Mehmet Altınsoy otopark yapmaktan vazgeçmek zorunda kaldı. Bugün yine oraya müdahale etmek isteyen belediyecilik anlayışı var. Anlayış değişmiyor. Kentte sahip çıkmak gibi bir yaklaşım yok. Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmak çok önemli. Güvenpark artık Ankara’nın kalbi olmaktan uzaklaştı, aks değişti. Başbakanlık kullanılmıyor, köşk kullanılmıyor. Şimdi merkezcikler var. Bilinçli bir şekilde yok edildi kurumlar. Gerçekten rövanşist yaklaşımla cumhuriyet değerleri yok ediliyor. Güvenpark ta bunun bir parçası.”

Cansen Kılıççöte, alanın bugünkü durumuna ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Alanda sadece Kızılay durağı için 13 adet metro çıkışı var. Güvenpark’ta 14. ve 15. Metro çıkışları öneriliyor. Dünyanın en yoğun kullanılan Moskova metrosuna baktım. En kalabalık durağına baktım 5 adet çıkışı var. Anıtı bulmakta güçlük çekiyorum, Kızılay Kan verme birimini ve ATM’leri çok net görebiliyorum. Çeşitli bilbordlar araç trafiği park içinde özgün oturma biçimleri varken zaman içinde geliştirilmiş banklar söz konusu. Belediyenin önerdiği planı parkın üstüne yerleştirdim parkın 241 ağacının nereye dikileceğini bilmiyoruz ama mevcuttan farklı bir şey görünmüyor. İki tane giriş ve minibüslerin durduğu yerin taş kaplaması şeklinde olacak ve Kumrular Sokak’ta devam ettiğimiz zaman bir cami ile de karşılaşmamız söz konusu olacak. Güvenparkla birlikte camiyi de düşünmemiz gerekecek. Güvenpark Devlet Mahallesi ile düşünülmesi gereken bir yer. Olaya korumacı gözüyle bakıyorum. Devlet Mahallesi bir bütün olarak düşünülmeli. Mutlaka bütüncül bir Koruma Amaçlı İmar Planı hazırlanmalıdır. Bu alanın sınırları Devlet Mahallesi olmalıdır.”

Kentsel açık alanları iyi kullanamama sorunu var
Neşe Gürallar ise, “Devlet Mahallesi dediğimiz, Kızılay’dan başlayıp parlamento binasında biten büyük bir üçgenden söz ediyoruz. Bu üçgenin içindeki kentsel mekanının bütünlüğü çok kıymetli. Devlet yapılarını bir arada tutuyorsunuz. TBMM’yi de bu üçgenin en geniş kenarına koyarak taçlandırıyorsunuz.  Bu üçgen tam tasarlandığı gibi inşa edildi mi? Jansen Holzmeister'i çizimlerinde bu üçgene uyması için uyarıyor. Bu kıymetli üçgen kentte törensel bir mekan olarak tasarlandı. Bizde kentsel açık alanları iyi kullanamama sorunu var. Bu bakanlıklar üçgeninin Güvenpark ile TBMM arasında kalan devlet kurumları kendi bahçesini çeviren konut alanı gibi davranıyor. Bu üçgenin kentsel açık alanı her bir bakanlık tarafından kapatılarak, üçgeni yaşayabileceğimiz şekilde kullanmamıza engel oluyorlar. Zafer Yolu’nun üçgen içinde devam etmesine engel oluyorlar. Güvenlik nedeniyle halkın erişiminin kısıtlanmış olması çok büyük bir müdahale. Geleceğe dönük perspektif çizeceksek eğer bu üçgeni, parçası olduğu büyük üçgenin içinde Güvenpark’ı tasarlamalıyız. Yayanın bu üçgen içinde yoğunlaşmasını geliştirecek şekilde öneriler getirmeliyiz. Mimarlar Odası kenti korumak için Güvenpark’ı korumak için yaptıklarını yapmaya devam edecek.”

Ankara’nın yayalaştırmaya aday koridoru, minibüsleştirmeye aday olarak kalacak
Erhan Öncü de, Güvenpark’ta parçacıl bir müdahalenin  kentte nasıl zarar vereceğini şöyle aktardı: “Güvenpark kentin merkezinde bir alan  ve herkesin hayalleri var. Bu hayal yer altı otoparkı ile başladı. Buna yer üstü ekleyelim iki kat yapalım dediler. Gökçek’in Güvenpark üzerindeki hayalleri böyle başladı. Ardından burası teleferik terminali olacaktı ucunda bir bina yapması gerekiyordu. Bunu göze alamadığı için vazgeçti daha sonra minibüs terminaline çevireceğim dedi. 2014 yılında buradan belediye otobüsleri çıkartıldı. Bugüne de minibüsler geldi. Merkezde neden minibüs depolaması yapılıyor. Minibüsler sonuçta küçük araçlar, ara toplu taşıma araçları ve verimli değil. Yüksek kapasiteli EGO araçları neden dışarı atılıyor da buraya küçük araçlar depolanıyor? Niye kamusal alan belediye hizmetine değil de özel işletmecilere ayrılıyor? Neden trafik mühendisliği kurallarına aykırı düzenleme yapılıyor. Bir şeride 23 sıra araç huni gibi girmek zorunda. Dolayısıyla şu anda yaşanan en büyük sorun bu.”

Kamusal geçirgenlik daha parçacıl hale geldi, kamusal alanlar daraldı
Güven Arif Sargın da Güvenpark’ın içinde olduğu kentsel alana dair değerlendirme yaptı. Sargın şunları söyledi: “Mimarlar Odası Ankara Şubesi 2012 yılında analitik bir çalışma yapalım demişti ben de Ankara Kent Atlası adlı bir kitap önerisini sundum Bir yıllık bir emekle basıldı. Kent Atlası, kente ilişkin verinin sistematik ve kategorik bir biçimde dizini olarak ta tariflenir. Atlaslar tarihsel olarak bir hakikat algısı inşa eder ve nesnel olarak karşımızda durur. Toplumsal algımızı da inşa eder.  Buradaki hakikat algısına karşı hakikatlerin inşa edilebilmesi mümkün diye baktığımızda çalışırken, keşfedilmemiş  kabahatlerin saklandığı veriler üzerinden bir karşı hakikatler öyküleri yazmaya başlamıştık. Enformasyon üzerinden farklı sorular sorarak bilgi üretmesi önemliydi. Anlatılan değil de anlatılmayan Ankara’nın öykülerin bilgi dağarcığı oluşturup oluşturmadığına baktık. Kitabın bir bölümünde bir grup arkadaş kentin bu bölgesinde kamusal geçirgenlik analizi yapsak bize bir şey söyler mi diyerek kamu nedir kamusallık tartışmalarını gündeme getirdik. Ulus’tan başlayıp Kavaklıdere’ye giden bu hat üzerindeki bütün haritalamalar ve lekelemeler söz konusu oldu. Geçirgenlik ve kamusal geçirgenlik üzerinden bu tartışmaya müdahil olduğunuz zaman bu üçgen alana giremiyorsunuz? O kadar bütünsellikten uzak kamusal parçalardan söz ediyoruz ki, kamusallık tartışmalarının yeri geldiğinde siyasi irade yeri geldiğinde devlet erki ve yeri geldiğinde sermayenin tanımladığı kamusallık çerçevesinde nasıl yerle yeksan edildiğini çok net bir şekilde görüyoruz.”

Cumhuriyetin değerlerinin taşa yazılı olarak izleyebileceğimiz bir mekan
Funda Şenol Cantek de,  Güvenpark hegemonya mücadelesi için ideal bir sahne olarak mekan argümanı üzerinden konuştu. Cantek, sözlerine şöyle devam etti: “Güvenpark aslında temsili bir mekan. Nasıl Başkent Ankara, Kemalist paradigmanın temsili mekanı ise Güvenpark'ta Başkent’in temsili mekanlarından birisi. Cumhuriyetin değerlerinin taşa yazılı olarak izleyebileceğimiz bir mekan. Cumhuriyetin altı okuna dair mesajlar veren bir takım çevre düzenlemelerinden peyzaj vesaire, onlara haiz bir mekan Oradaki Güven Anıtı’nın da bu amaçla yapıldığını biliyoruz. İlk adıyla  Zabıta Anıtı’nı onu gözünüze getirdiğiniz zaman ulus coğrafyasının dokunulmazlığına, ulusu oluşturan erkek nüfusun adanmışlığına ve caydırıcılığa gönderme yapan bir anıttan bahsediyoruz. Adaleli erkek figürleri, ellerinde silah tutan bakışları düşmana korku salan dosta güven veren figürlerden oluşuyor. Kemalist paradigmanın değerleriyle mücadele etmek için AKP, rövanşist kentsel politikalarla bir takım girişimlerde bulundu. Bunu sadece Güvenpark üzerinden değil, İller Bankası üzerinden de yaptı. Bu yeni bir şey değil. Menderes döneminin İstanbul’u ikinci fethi idealini ve şehri nasıl perişan ettiğini düşünün AKP’nin kentsel politikaları da Güvenpark’a çok gaddarca girdi. Güven Anıtı benim çocukluğumda o kadar saygı değer bir yerdi ki biz ancak etrafında dolanır ve ona hayranlıkla bakardık.  Kenar mahallerden gelen gençlerin işgaline uğramış bir Güven Anıtından bahsediyoruz. Belli bir tarihten sonra o anıtın üzerine çıkıp içki, içebilecekleri dans edebilecekleri ve flörtleşebilecekleri bir şeye dönüştürdüler. Güvenpark’ın çok işlevli yapısı vardı. Karşılaşmaların, çatışmaların da mekanıydı. Bir çok kesimden insanın buluşma mekanıydı. Siz gaddarca yok etmeye başladığınız da aslında bir şehrin hikayesini yok ediyorsunuz. Bir anıtı ve bir binayı yıkmaktan çok daha tehlikeli bir şey bu.”

Parkın orijinal hale dönmesi gerekliğinde ısrar edilmeli
Bülent Batuman ise şunları söyledi: “Benim düşünceme göre Güvenpark’ın fiziksel haline dönebilmesi için bir argümanımız olmalı. Bunun etki alanı olarak dönüşebileceğimiz kent merkezine dair daha geniş bakılmalı. Bu parkın kentin meydanıyla, diğer yapı adaları ve hükümet kartiyesi ile Saraçoğlu Mahallesi ile hatta alışveriş merkeziyle nasıl ilişkilenebileceğini düşünmemiz lazım. Burada 2020 ve 2050 yılının gereklerini düşünmeliyiz. Ama parkın fizikselliği ile ilgili olarak orijinal hale dönmesi gerekliğinde ısrar etmeliyiz.”

Özlem Akarsu Çelik de şu konuşmayı yaptı: “AKP’nin 18 yıllık iktidarı döneminde kentleri hayatın kendisini nasıl dönüştürdüğünü kendi ideolojik yaklaşımıyla tanık olduk. Rövanşist yaklaşım kent merkezlerinde dinsel semboller bu parti için önem arz etti. Bunun üzerinden de kendi kitlesini konsolide etmenin peşine düştü ve başarılı oldu. Taksim merkezinin talan edilmesi, Ulus’ta İller Bankası’nın yıkılarak yerine cami inşa edilmesi. Bir yüzleşememe hali var. Güvenpark Anıtı gibi tüm kentlerde bir kentin tarihini aktardığı için çok önemli. Bir yandan da kötü aktarımları da var bunlarla yüzleşemediğimiz için bugün olan biteni de doğru yorumlayamıyoruz. Bugün Çukurambar diye bir yer türedi. Ramazan aylarında gidin iftardan sahura kadar Bağdat Caddesi gibi. Farklı mekanlarda başka hayatlar sürüyorlar. Ankara’da Başkent olmaktan ve güvenlik kaygısı nedeniyle sınıfların çatışmama hali şimdi ideolojik olarak mekanların paylaşılmasını daha belirgin hale getirdi. Seküler kesiminin de rahatsız olduğu ‘kendi mekanlarının’ da gasp ediliyor oluşuna tanık olmak. Burada neden bir öç alma isteği var onu görmek gerekiyor.

Rant ortaya çıktığı zaman kutuplaşma politik kimlikleri aşıyor
Sedat Bozkurt ise, görüşlerini şöyle paylaştı: “Kabullenmemiz lazım. Rant ya da herhangi bir faaliyet ortaya çıktığı zaman kutuplaşma politik kimlikleri aşıyor. Güvenpark bu kadar taarruz var iken tekrar tekrar anlatmak zorunda kalıyorsak burada bir sıkıntı var. Keçiören metrosu Kızılay’a gelmek zorunda mı? Hayır uygun bir yerde başka bir metroyla buluşur. 13 tane çıkış var Dünyanın en baba metrolarında 5 tanedir. Çünkü 3 dükkan daha ekleyelim mi diyerek, AVM’leri ve dükkanları uzatabildiğimiz kadar uzatıyoruz. Dolmuşların nereye park edeceğini tartışıyoruz. Dolmuş toplu ulaşım aracı mı? Ankara’nın trafik sorunu yok. Toplu ulaşım sorunu var. Bundan önceki yönetim parayı fantezilere harcadı. Ankapark yerine iki metro hattı yapılabilirdi. Şehir yanlış kurgulandı nasıl düzeltileceğine bakmak lazım.”

http://www.yapi.com.tr/haberler/mimarlar-akademisyenler-gazeteciler-guvenparki-konustu_180867.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!