Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.

"İlk Düğme Baştan Yanlış İliklendi"

Önemli bir endüstriyel miras ve sit olarak akıbeti çok uzun zamandır tartışma konusu olan, ancak 'yıllardır boş ve atıl kalmış' Haliç Tersaneleri için dillendirilen proje için ihale öncesinde başlayan tepkiler, ihale sonrasında da artarak devam ediyor. Yıllardır Haliç tersaneleri üzerine çalışan Yrd. Doç. Dr. Gül Köksal'a kulak veriyoruz.

"İlk Düğme Baştan Yanlış İliklendi"

Üretimin sona ermesi ve yeniden işlevlendirilmeleri, üzerinde durulacak bir alternatif olmamalı yani?

Eğer üretim buradan kaldırılacaksa, bambaşka tartışmalara girmek gerekiyor. Bu nedenle, ‘üretim olmazsa, burası nasıl değerlendirilecek’ sorularını biraz geri plana çekmek gerektiğini düşünüyorum. Haliç’in her iki kıyısını da ve hatta Kasımpaşa, Beyoğlu’nu da etkileyecek bu kritik alana, mimari program anlamında nasıl bir müdahale yapılacağı soru işaretleri üreten bir durum. Yıllardır bu alan üzerine çalışmama rağmen, hele Gezi sürecinden sonra, bu sorulara hemen, bir çırpıda yanıt verilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bugün oturup kamusal alandan ne anladığımıza, biz mimarların vazifesinin ne olduğuna, sosyal bilimcilerle nasıl yan yana durabileceğimize bakmalıyız. Okulda bu dönem bitirme projesi olarak, sanki öngörmüş gibi, tersane bölgesini vermiştik ve ‘denizcilik enstitüsü’ gibi bir program istemiştik. Öğrenciler projelerini, Haliç kıyı alanının herhangi bir noktasında yapabilecekti. Araştırıldı, çalışıldı, tartışıldı ve gördük ki, tersanede üretim sürdüğü için ‘yaşayan müze’ gibi bir konsept olamaz. Orası bir sanayi alanı; bir takım küçük müdahaleler ve programlar olabilir, belirli saatler için insanlara açık hale dönüştürülebilir, ama havuza bir kalyon atıp üzerine de örtü sermek gibi şeyler olmaz. Orayı nesneleştirerek; boş alanlarına binalar, kafeteryalar koyarak sağlıklı bir yere varılamaz.

Bir de atlanmaması gereken ‘eğitim’ konusu var. İstanbul Teknik Üniversitesi'nin (İTÜ), özü olan Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn tersanede kurulmuş, dolayısıyla kökleri buraya dayanıyor. Dolayısıyla, İTÜ’nün burada direkt taraf olması, İTÜ Rektörlüğü’nün “Ne oluyor, burası bizim alanımız” demesi lazım. İTÜ Gemi İnşa Mühendisliği, öğrencilerine yazları tersanede staj yaptırıyor; onlar da doğrudan sahip çıkmalılar.

  • Camialtı Tersanesi / 1998
  • Taşkızak Tersanesi / 2003
  • Taşkızak Tersanesi / 2003
  • Taşkızak Tersanesi / 2003
  • Haliç Tersanesi kuruhavuz / 1987
  •  Haliç Tersanesi kuruhavuz / 2003
  • Haliç Tersanesi kuruhavuz duvarı / 1996
  • Haliç Tersanesi / 2003
  • "İlk Düğme Baştan Yanlış İliklendi"

Fotolar; Gül Köksal arşivi

Bölgenin tarihselliğinin dekorlaştırıldığını, dekorlaştırma eğiliminde olunduğunu söyleyebilir miyiz?

Evet, bence amaç ve araç ilişkisinde bir karışıklık söz konusu. Kullanılan yer, tasarruf sahiplerinin amaçlarını gerçekleştirecek bir araç haline geliyor. Projenin aktörleri ister hükümet, ister muhalefet olsun, ister tanınmış, isterse de bilinmeyen bir mimar olsun… ‘Yer’le kurulan ilişki orayı tüketmek üzerinden inşa edildiği taktirde, o ‘yer’in kendisinin, anı değerinin bir anlamı kalmıyor. Mimarın, neye hizmet ettiği, neden ve nasıl yaptığıyla ilgili bir sorgulaması yoksa, sadece belli sermaye gruplarına hizmet ediyorsa; oradaki tarihsellik de amaç doğrultusunda bir takım dekorlar, görüntüler haline geliyor. Ama şöyle de bir durum var; ‘bu yapılmasın’ dediğiniz zaman, bu sefer de ‘mimarlık yapılmasın mı?’ gibi bir tartışma başlıyor. Ama bu mimarlığın da, politikanın da çok ötesinde bir şey; hayatla ilgili. Kaç asırlık yerlerden konuşuyoruz…

Mimarlık ortamının tepkilerini nasıl değerlendirirsiniz?

Mimarlık camiamız, buradaki durumun çok da farkında değil. Bizim yapmaya çalıştığımız da burada yapılan, yapılacak müdahalelerle kaybedilen, kaybedilecek olan şeyin ne olduğunu anlatmak. Sadece mimarlara da değil, bunu herkese anlatmak gerek; çünkü insan bilmediği bir şeye sahip çıkamaz, dönüştüremez de. Neyi dönüştürdüğümüzü bilmiyorsak, neye dönüştürdüğümüzü nasıl bileceğiz? Bazı mimarlar burayı bir iş olarak görebilirler; ama ben bir mimar ve koruma uzmanı olarak, buraya hemencecik herhangi bir şey yapılması fikrini doğru bulmuyorum. Evet burası 1980’lerden bu yana bilinçli olarak hiçbir şey yapılmadığı için kötü durumda; devam edecekse de bu şekilde devam etmesin, iyileştirilsin. Ama eğer orası desantrilize edilsin diyorsak da; nasıl yapılacağını, nasıl bir kamusallık sağlanacağını ve kimin neresinden ne kadar tutacağını düşünerek hareket etmek gerek.


İhale sonrası, ‘herkesi memnun edecek bir proje’ sözü geldi. Bu mümkün mü?

‘Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz, hepsini yanlış iliklersiniz’ diye bir söz vardır. Anladığımız kadarıyla alan için epey yüklü bir program düşünülüyor; ama mevcut yapılarla nasıl ilişki kurulacak, nasıl bir adaptasyon öngörülecek, ulaşım mevcut daracık yolla nasıl sağlanacak, yelkenliler o yat limanına nasıl gelecek gibi birçok cevapsız soru var. Zaten ortada bir proje de yok. İhale dosyasını bile göstermediler. Bırakın dosyayı, şartname bile askıya çıkmadı. Bu tutum, ilk düğmenin baştan yanlış iliklendiğini apaçık gösteriyor. Bundan sonra o iki yaka biraraya doğru gelmez artık. Tabi bu duruma seyirci kalmamak için Haliç Dayanışması isimli bir örgütlenmeye gittik biz de. Kapsamında meslek odaları, mahalle dernekleri, yerel inisiyatifler, denizcilik sendikaları, ilgili çok sayıda kişi var. Bir dava süreci olacak, aynı zamanda kamuoyunu hareketlendirmek için çalışmalar yapılacak, yerel-yabancı basın bilgilendirilecek.

TÜMÜNÜ GÖSTER HABERİN DEVAMI:   1  |   2  |   3  |   4
http://www.yapi.com.tr/haberler/ilk-dugme-bastan-yanlis-iliklendi_111372.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!