Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

İki Stadyum




Jacques Herzog’un mercek altına aldığı diğer projeler arasında son yıllarda oldukça büyük ilgi çeken ve daha proje aşamasındayken yüksek bir tanınırlığa sahip olan iki stadyum projesi de vardı. Bunlardan ilki Mayıs ayı sonunda kullanıma açılan ve 2006’da Almanya’nın ev sahipliği yapacağı Dünya Kupası’nın açılış maçının da oynanacağı Münih Allianz Arena. Stadyumlar konusunda Herzog’un belirttiği önemli fikirlerin başında, daha önce ağırlıklı olarak mühendisler ve yatırımcılar tarafından inşa edilen stadyumların artık mimarların elinden çıkmaya başlaması gereğine yaptığı vurguydu. Herzog & de Meuron’un tüm projelerinde özel önem verdiği ve gelecekte modern şehirler için çok önemli olacağını önerdiği “kamusal alanlar” açısından stadyumların büyük bir potansiyel taşıdığına dikkat çeken Herzog, bu yapıların ikonlaşmaya ve şehirsel gelişimi tetiklemeye ne denli uygun olduğunun da altını çizdi. Herzog’un anlatımına göre Münih’te havaalanı ve şehir merkezi arasında ve doğu ile batıyı birleştiren iki otoyolun kesişme noktasında, yapılaşma yer almayan bir arazi için tasarlanan stadyum için geliştirilen konseptin üç ayağı bulunuyor: Bunların ilki, bu boş araziye bağlamsal mimariden bağımsız bir nesne inşa etmek ve bu nesnenin çevreyle bağlantılarını da beraberinde tasarlamak. Bu kapsamda stadyumla yakınındaki tren istasyonu arasındaki yaya bağlantısını ve insan akışını daha organik bir biçimde, daha törensel, daha çekici ve daha oyunlu kılabilmek için ayrıştırma yoluna gidilmiş. İkinci eleman olarak ışık kullanılmış, ışığa yönelen kelebekler metaforundaki gibi seyircilerin uzaktan algılanabileceği şekilde stadyumu kullanan takımın renklerine bürünebileceği bir tasarım gerçekleştirilmiş. Ve son olarak da insan stadyumun içinde tasarımın bir parçası olarak kullanılmış. Herzog, insanın tasarım ögesi olarak kullanımında kendilerine esin kaynağı olarak eski İngiliz Stadyumlarını gösteriyor. Bunlarda seyircilerin sahaya yakınlığının ve tribün katlarının eğimindeki dikliğin, ve bunun tamamlayıcısı olan insan faktörünün yarattığı atmosferin gerçek mekan ve mimariyi oluşturduğunu belirtiyor. Milano’daki ünlü la Scala Tiyatrosunu bu tür bir mekan kurgusuna örnek olarak gösteren Herzog, Münih’te; Amerikan stadları ve Olimpik stadyumlardan farklı olarak saha etrafında bir kalabalık silüeti oluşturmaya çalıştıklarını belirtiyor. İlk planlarda, stadyumun farklı amaçlarla da kullanılabilmesi için sahanın üstünün de örtülü olmasının planlandığını hatta bunun için zeplin formunda hareketli uçan bir araç önerdiklerini belirten Herzog, daha sonra işverenin bu fikirden vazgeçtiğini ekliyor. Yapının taşıyıcı sistem kurgusu, şekli, cepheleri ve sirkulasyonu tek doğrultuda bir akış şemasına göre düzenlenmiş. Bunun dışında stadyumun sandalyeleri de dahil olmak üzere tüm iç mekanları da Herzog & de Meuron tarafından tasarlanmış. Herzog’un mimar- işveren ilişkileri açısından stadyum ve müzeler arasında yaptığı kıyaslama dikkat çekici. Sanatın mimariye daha yakın bir alan olması nedeniyle çok daha anlayışla yaklaşıldığını belirten Herzog, spor dünyasının ise markalaşmak için mimariye ihtiyaç duymadığını buna rağmen işverenin Allianz Arena’da elde edilen sonuçtan oldukça memnun olduğunu belirtiyor. Herzog’un konuşmasında değindiği bir diğer stadyum projesi ise 2008 ‘de Olimpiyatlara ev sahipliği yapacak olan Pekin için tasarlanan Olimpiyat Stadyumu’ydu. Henüz proje aşamasındayken formu nedeniyle “kuş yuvası” ismi takılan stadyum Pekin’de yavaş yavaş yükseliyor. Tasarımda Çinli sanatçı Ai Weiwei ile işbirliği yapan Herzog & de Meuron, Pekin’deki “Yasak Şehir” den başlayan bir aks üzerinde yer alan stadyumda Çin geleneksel şehrinde yer alan hiyerarşik yapıya sadık kalmaya özen gösterdiklerini söyledi. Herzog, ayrıca doğu kültüründe önemli bir yeri olan ikonik düşünme fikrinin batı mimarisi için özgün olduğunu ve tasarladıkları yapının kolektif bir form olma yolunda yüksek bir potansiyele sahip olduğunu ifade etti. Herzog bu projeyle ilgili şu açıklamaları yaptı: “Aslında form oldukça modern olmasına karşın halk tarafından kabul görebilecek ve kendilerini evlerinde hissedebilecekleri birşeyleri hatırlatacak. Projenin kabul görebilmesi için bu kollektif çaba şarttı... Ayrıca Çinlilerin, Japonların aksine kamusal alanı kullanma şekillerinden çok etkilendik.” Herzog stadyumun tasarım konseptiyle ilgili olarak da şu bilgileri veriyor: “ Tasarımı az sayıda ancak yoğun çaba sonucu oluşan elemanlara dayandırdık. Bunlar ana strüktür (çatı, cephe mekanları ve strüktürü tek bir eleman olarak kabul ettik), oyun çanağı (bowl), dolaşım alanları ve kaide (plinth). İlk bakışta strüktür kiriş ve kolonlardan oluşmuş labirentsi bir orman gibi görünmekle birlikte aslında oldukça titiz geometrik bir konstrüksiyondur. Bununla birlikte strüktürü optimize etmek ve kaideye oturtabilmek için oldukça yoğun çaba harcandı... Strüktür kaplamaları Münih’te olduğu gibi EFT membrandan oluşuyor ancak burada Münih’in aksine kaplama strüktürün dışında değil strüktürün arasında, dolayısıyla görünmez durumda. Stadyumun bazı bölümleri örtülü bazı bölümleri ise iklim ve sıcaklık kontrolü için açık olarak bırakılacak.“ Herzog, Çinlilerin kendilerinden Münih’tekinden tamamen farklı bir bina istediklerini, zaten bir olimpiyat stadyumu olması ve kapasitesinin çok daha fazla olması nedeniyle tribün kompozisyonunun çok daha yayvan bir çanak şeklinde olduğunu söyledi. Bu stadyumun daha dışa dönük olduğunu ve seyircilerin stadyum çevresindeki aktivitelerden çok daha fazla yararlanabileceklerini söyleyen Herzog, kaide bölümünün otopark, otel, alışveriş ve park olarak işlevlendirildiğini belirtti. Dolaşım alanları ise dış ve iç arasında bir filtre görevi görüyor ve oldukça ilginç bir kamusal alan yaratıyor. Bu alanın yalnızca oyunlar sırasında değil stadyumu saran park gibi diğer zamanlarda da bir buluşma ve toplanma alanı olarak benimsenmesi öngörülüyor. Ai Weiwei’nin ağaç çiziminden esinlenerek projede yer alan kaide fikri ise, tıpkı stadyumun strüktürü gibi akslara, insan akışına, kamusal-özel ilişkisine dayanarak şekillendirilmiş. Herzog, anıtsal ölçeğe sahip olmak önemli olsa da tıpkı Tate’de gerçekleştirdikleri gibi insan ölçeğinin de korunduğu mekanlar yaratılması gerekliliğini vurguladı. Herzog, stadyumun halk tarafından benimsenmesiyle ilgili olarak ise Eiffel Kulesi’nin ilk yıllarından bir fotoğrafla verdiği örnekte, insanların başlangıçta kuşkuyla baktığı kulenin çevresinin kamusal alan olarak ne kadar sık kullanır hale geldiğini vurguladı. Herzog’a göre mimarlığın gelecekte en önemli rollerinden biri, görünenin dışındaki kalitesiyle ayakta duran ve insanların şehirle ilişkilerini kurmakta aracılık eden binalar üretmek. Derleyen ve fotoğraflar: Sena Özfiliz


http://www.yapi.com.tr/haberler/iki-stadyum_95138.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!