Herzog & de Meuron tarafından 1994’te sonuçlanan yarışmayla yapımına başlanan Tate Modern, 2000 yılının Mayıs ayında kullanıma açıldı. Tate Modern, fakir bir bölge olan Thames nehri kıyısındaki Southwark’un kültürel dönüşümü kapsamında, bu bölgede yer alan ve 1947 yılında Sir Giles Gilbert Scott tarafından planlanan elektrik santralinin bir modern sanat müzesi oluşturulması amacıyla elden geçirilmesiyle meydana geldi. Önerilen proje uyarınca, elektrik santralinin anıtsal iskeleti, tarihle çağdaş yaşam arasındaki birlikteliğin sembolü olarak olduğu gibi korundu. Binanın dışı sadece, çatı boyunca uzanan iki cam kat ve ışıklandırmada yardımıyla değişkenlik göstermekte. Bu cam katlar sergi mekanlarına doğal ışığın ulaşmasını sağlarken gece de içten dışa aydınlatılarak yapıyı yakınındaki tüm binalardan ayırarak öne çıkaran bir özelliğe sahip. 14000 m² lik alana sahip santral bölümü, tamamen boşaltılmış ve “Turbine Hall” olarak anılan sergi mekanına dönüştürülmüş. Boş olmasına rağmen orijinal atmosferini koruyan bu hol, mimarlara malzeme seçimi ve mekanların organizasyonu konusunda mevcut doğasıyla izlenecek bir rota sunmuş. Teknoloji ise servislerin işleyişindeki sadeliği zedelememek üzere özellikle ön plana çıkarılmamış.
Sergileme sisteminin farklı bir yönü ise işlerin kronolojik ya da sanatçılarına göre değil tarih, peyzaj, nü ve natürmort olmak üzere 4 kategoriye göre düzenlenmiş olması.
Sergi ve Tate Modern’le ilgili daha detaylı bilgi için tıklayınız:
Derleyen ve fotoğraflar: Sena Özfiliz
|