Kuşağının en önde gelen Koreli sanatçısı olarak görülen Lee Bul, geçtiğimiz yirmi yıllık süre içinde, biçimsel olarak son derece yaratıcı ve zihinsel açıdan kışkırtıcı yapıtıyla uluslararası düzeyde tanındı. Desen, performans, heykel, resim, yerleştirme ve son olarak da video gibi farklı araçlardaki virtüözitesini gösteren çok yönlü üretimi, çağdaş sanatın gelişimini belirleyen en yenilikçi estetik akımların güçlü bir temsilcisidir. Lee Bul’un yapıtları, biyolojik ve toplumsal mühendislik aracılığıyla geliştirilen ütopyacı mükemmeliyetçilik vaadine yönelik hayranlık ve kaygılarımızı ifade edebilmek için popüler imgelemden, sanat tarihinden ve bilimden topladığı öğeleri bir araya getirir. Lee Bul, eleştirel teoriden bilim-kurgu edebiyatının düş ülkelerine uzanan görsel ve entelektüel göndermelerle gerçeküstücülüğü birleştirerek, bu tuhaf yaratıkları, melez bitki, böcek ve makine bireşimleri gibi çok daha karmaşık ve karanlık görünümlere dönüştürür.
Klasik heykel eğitimi alan sanatçı, bedene ilişkin idealleri yeniden formüle etme amacıyla yola çıkar. Lee Bul, kalıcılığı niteleyen mermer ya da metal gibi geleneksel malzemeleri kullanmak yerine, soyutlamayı, figürasyonu ve el becerisini birleştirebileceği reçine ya da plastik gibi biçimlendirilebilir malzemeleri benimseyerek, bu iki farklı yaklaşım arasındaki karşıtlığı aşmıştır. Sanatçı, silikon siborgların, ete ve çürümeye, yapaylığa ve doğaya, ölümsüzlük arzusuna ilişkin düşüncelerine dayandığını dile getirir. Bul, Japon anime ve çizgi romanlardakine benzeyen ama kökleri feminist duyarlıkta bulunan, düş benzeri uzamlarda yer alan siborglar yaratır. Bul’un siborgları, kadın figürünü ayağa kaldırıp zırhlandırırlar. Kolları bacakları olmamasına rağmen güçlü gözüken bu siborglar, hem bedenin incinebilirliğini hem de çağdaş dünyada, teknolojiyi, yeni fiziksellik ve toplumsal cinsiyet kavramları yaratabilmek için kullanma gücümüzü hatırlatırlar.
|